05.03.2009 - 12:48 | Son Güncellenme:
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye’nin yeni NATO Genel Sekreteri’nde arayacağı özellikleri, "Öncelikle ittifakın ruhunu benimsemiş, ittifakın vizyonunu iyi kavramış ve ittifakın ortak değerleri ve idealleri konusunda en ufak bir şüphesi bulunmayan, tüm ülkelerle ilişkilerini iyi götürebilecek, bütün üye ülkelerin güvendiği bir isim olmasında kuşkusuz çok büyük fayda var" şeklinde özetledi.
NATO dışişleri bakanları toplantısı öncesinde Brüksel’de basına konuşan Babacan, NATO Genel Sekreterliği için adı geçen Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e Türkiye’nin yeşil ışık yakmadığı şeklinde basında çıkan haberlerin hatırlatılması üzerine, "Öncelikle niyetlerin ciddileşmesi, adayların resmileşmesi lazım ki biz tutumumuzu belirleyelim" dedi.
Babacan, Türkiye’nin bu yaz sonunda atanacak yeni NATO Genel Sekreteri’yle ilgili beklentilerinin sorulması üzerine şunları kaydetti:
"NATO Genel Sekreteri’nin öncelikle ittifakın ruhunu benimsemiş, ittifakın vizyonunu iyi kavramış ve ittifakın ortak değerleri ve idealleri konusunda en ufak bir şüphesi bulunmayan, tüm ülkelerle ilişkilerini iyi götürebilecek, bütün üye ülkelerin güvendiği bir isim olmasında kuşkusuz çok büyük fayda var. Aynı zamanda bir yandan NATO’nun ilkelerini, ideallerini, değerlerini benimserken NATO’nun daha önce almış olduğu kararları harfiyen uygulamak konusunda titizlik gösterirken öte yandan da NATO’nun çevresiyle olan ilişkileri konusunda, Rusya başta olmak üzere dengeli, vizyon sahibi tutum alan bir isim olmasında biz fayda görüyoruz. Çünkü biz önümüzdeki dönemde NATO’nun güçlü bir kurum olmasını, güçlü bir ittifak olmasını istiyoruz. NATO’nun genişlemesi kuşkusuz önemli bir konudur. Bu konuyla ilgili sıkıntılar vardır. Ancak NATO’nun açık kapı politikasının da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu politika devam ettiği sürece NATO’nun hemen yanıbaşındaki çevre ülkelerdeki etkinliği daha fazla olacaktır. İlk aklıma gelen bunlar doğrusu ama herhalde oturup daha detaylı bir çalışma yaparız."
Babacan, "Terörizme destek vermeyen biri mi olmalı" şeklindeki soruya, "Onları artık söylemeye gerek yok herhalde" şeklinde cevap verdi.
"FÜZE KALKANI KİME KARŞI?"
Babacan, ABD’nin füze kalkanı projesine bakışının sorulması üzerine de "Bu kime karşı yapılıyor önce bunu iyi ortaya koymak lazım. Füze savunma sistemini düşünürken tehdit kim? Eğer dediğiniz gibi (İran) olsaydı herhalde şimdi Rusya ile ABD arasında pek sorun yaşanmazdı. Yeni gerçekten İran tehdit olarak algılansaydı burada sorun yaşanmazdı herhalde. Demek ki işin başka boyutları var" diye konuştu.
"Burada bizim genel politikamız, bırakın yeni sitemleri ve silahları, mevcut silahların zaten gereğinden fazla olduğu, bunların mutlaka azaltılması gerektiği, yeni bir silahsızlanma anlayışının hakim olması gerektiğidir. Kuşkusuz her ülkenin kendi tercihidir. Ama bir işi yaparken bunun arkasından gelebilecek adımları da iyi hesap etmek gerekir" diyen Babacan, şunları belirtti:
"Ben hep söylüyorum, Rusya’yla ne zaman gerilim olmuşsa ilişkilerde tatsızlıklar yaşanmışsa bu her iki tarafa da kaybettirmiştir. Biz Rusya’yla Batı, NATO, Avrupa ve ABD arasında bir kazan-kazan ilişkisini hep ön plana çıkarıyoruz. Her ülkenin hassasiyetlerini, kaygılarını anlayışla karşılamak lazım. Ama tehdit etme ya da tehdit edilme unsurunun mümkün olduğunca gündemimizden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Herkesin güvenlik endişesi olabilir. Bunları, işi bir kızışmaya sokacak şekilde değil tam tersine oturup konuşarak çözmenin daha iyi olacağını düşünüyoruz."
Ali Babacan, Gürcistan’daki savaş nedeniyle NATO-Rusya ilişkileri açısından 2008’in pek parlak geçmediğini anımsatarak, Türkiye’nin "Rusya’ya kuşatılmışlık hissi veren politikaların yanlış olduğunu" sürekli vurguladığına işaret etti.
Gerginlikten her iki tarafın da zararlı çıktığını ifade eden Babacan, ortak çıkar alanlarına yoğunlaşılmasını istedi.
Babacan, AB ile Rusya’nın yakınlaştığı bir dönemde NATO’nun bunun dışında kalmasının çok anlamlı olmayacağını da söyledi.
AFGANİSTAN
Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan’la ilgili görüşlerini yeni ABD yönetimine detaylı şekilde anlattığını aktaran Babacan, kalkınma konusuna, insani konulara mutlaka ağırlık verilmesi ve Afganistan’ın siyasi yapılanmasına çok dikkat edilmesi gerektiğini bildirdi.
Afganistan’da, Peştun, Tacik, Hazara, Özbek, Türkmen gibi bütün grupların katılacağı siyasi bir yapılanmanın önemli olduğunu kaydeden Babacan, 20 ağustostaki seçimlerin geniş katılımla yapılmasının önemine işaret etti.
Babacan, seçime katılımın düşük olması ya da belli bölgelerden katılım olmaması veya belli grupların temsil edilmemesi halinde bu durumun sıkıntılara sebep olabileceğini söyledi.
"Taliban dahil pek çok grubun sürece entegre edilebileceğini" belirten Babacan, "Onları blok olarak reddetmek çok da gerçekçi değil. Çünkü şu anda halkın önemli bir kesiminden destek alıyorlar. Pek çok bölgede hakimiyet kurmuş durumdalar. Bu hakimiyet sadece silah değildir, aynı zamanda geniş kesimlerden gördükleri destektir. Halktaki bu eğilimi göz ardı etmemek lazım. Özellikle teröre bulaşmamış, terör eylemine girmemiş grupların siyasi sistem içine entegre edilebileceğini, kazanılabileceğini düşünüyoruz. Bunun için ciddi bir çalışma lazım ve öncelikle bir karar lazım. Dolayısıyla önümüzdeki dönem kuşkusuz kritik bir dönem olacak" şeklinde konuştu.
Babacan, Türkiye’nin Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’ye bakışının sorulması üzerine, "Bizim sayın Karzai ile ilişkilerimiz son derece iyi. Bugüne kadarki ikili ilişkilerimizde, biliyorsunuz Pakistan-Afganistan-Türkiye olarak üçlü zirveler yaptık, kendisiyle iyi bir çalışma ilişkisi kurduk doğrusu. Şimdi seçimler geliyor, nihayetinde irade Afgan halkının olacaktır" dedi.
FRANSA’NIN ASKERİ KANADA DÖNÜŞÜ
Fransa’nın NATO’nun askeri kanadına dönüşünün bugünkü toplantıda gündemde olmadığını da belirten Babacan, bununla ilgili Fransa içindeki tartışmanın devam ettiğini hatırlattı.
Babacan, "Resmi bir başvuru henüz yok. Bu olursa herhalde o günkü şartlara göre bu değerlendirilecektir. Konunun teknik, askeri, hukuki, siyasi yönleri kuşkusuz değerlendirilecektir. Ama NATO’nun genelinde Fransa’nın geri dönüş niyetiyle alakalı olarak olumlu bir yaklaşım var. Pek çok üye bunu olumlu karşıladı. Biz de NATO’nun daha güçlü bir ittifak olmasını kuşkusuz istiyoruz. Ama bunun modalitelerinin de görüşülmesi gerekecektir. Bu da ancak Fransa’nın bu niyetini resmiyete dökmesinden sonra olacaktır" diye konuştu.
UCM’NİN BEŞİR KARARI
Ali Babacan ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir hakkında tutuklama emri çıkarmasıyla ilgili Türkiye’nin görüşlerini şöyle özetledi:
"Eğer Sudan’ın istikrara kavuşmasını istiyorsak, ülkedeki sorunların çözülmesini istiyorsak, bu mutlaka Sudan’daki yönetimin katkısıyla ve işbirliğiyle olacaktır. Sudan’daki yönetimi dışlayarak sorunların çözülemeyeceğine ve tam tersine büyüyeceğine inanıyoruz. Yönetimin artısı, eksisi, hatası, kusuru vardır. Bunlar ayrıca tartışılabilir. Ama Sudan’da gerçekten çözüm istiyorsak, Sudan’ın birliğini beraberliğini istiyorsak, bunu ancak yönetimle konuşarak, yönetimin işbirliğiyle ve desteğiyle yapmak lazım. Başka türlü bir çözüm görmüyoruz.
Dolayısıyla dünkü kararın sonuçlarını beraber göreceğiz ama doğrusu bizim kaygılarımız var. Sudan’da bundan sonraki dönemin çok iyi yönetilmesi, çok dikkatli hareket edilmesi gerekiyor. Biz Türkiye olarak bunları söylüyoruz ama 22 üyeli Arap Birliği’nin açıklamalarına bakın, 53 üyeli Afrika Birliği’nin beyanlarına bakın, yani bölgenin içinde olanlar, durumu derinlemesine algılayanların duruşu bize çok yakın. Uzaktan bakıldığında belki tablo farklı görünüyordur."
Babacan, "Bu konunun kuşkusuz hukuki boyutu var ama siyasi boyutu da var. Bazen siyasi perspektifi hiçe sayıp tamamen hukuk perspektifinden baktığınızda genel tablo açısından sıkıntılar olabilir" dedi.