04.06.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
oguven@milliyet.com.tr axcum021.jpg Öncelikle "Nike dansı nedir?" diye soracakları aydınlatalım. Avrupa'yı kasıp kavurduğu söylenen bu dansın yaratıcısı Madonna'nın dans hocası Jamie King. King'in kadınlar için tasarladığı Nike dansı hiphop, ragga jam ve etnik danslarının bir potada eritilmiş hali bir anlamda. Sloganıysa spor + müzik= dans.Nike Dance Istanbul projesi Avrupa ülkeleriyle aynı anda başlatıldı. Öncelikle Londra, Paris ve Amsterdam'da Nike dansını öğretecek olanlara bu dans öğretildi. Türkiye'den katılan isim ise 2003'te Sertab Erener'in Eurovision'da birinci geldiği şarkının koreografisini hazırlayan Candan Baş'tı. Nike Dance Istanbul yarışmasına başvuran 1000 kadın arasında elemeler yapıldı. Sayı 130'a indi. Canan Baş, adaylara nisan ve mayıs ayları boyunca Mayadrom, Kemer Country, Boğaziçi, Bilgi, Koç, Sabancı ve Yeditepe üniversitelerinde Nike dansı dersleri verdi. Büyük ilgi gören yarışmaya İstanbul'un yanı sıra Bursa, Aydın, İzmir ve Ankara'dan da katılanlar olmuş. Hatta aralarında hayatında hiç dans etmemiş olanlar da varmış, ev kadınları da... Ama kazananların çoğunu dansla iç içe olanlar oluşturmuş. Yarışmanın jürisine gelirsek, yedi kişilik jüride Nike'nin reklamlarında dans eden ünlü dansçı Sophia Boutella da vardı. Boutella ismi Nike dansçıları için o kadar önemli ki bazıları sadece onun gibi dans etmek, bazıları da onunla tanışmak için yarışmaya katılmış. Boutella da Türkiye'den ayrılmadan önce bir güzellik yapıp Türk dansçıları övmüş: "Bütün ülkeleri dolaştım, bu dansı en iyi Türk kadınları yapıyor." Şimdi, önümüzdeki günlerde Nike için bir dans klibi çekilecek. Ve bu klipte 20 dansçı rol alacak. Onları artık tüm Türkiye tanıyacak. Dans yarışması denilince nedense aklıma "Atları da Vururlar" filmi gelir. Bir sürü insan sırtlarında numaralarla büyük bir pistin ortasında ayakları titreyinceye, yorgunluktan yere yığılıncaya kadar saatlerce dans edecektir diye düşünürüm. Orada yere düşen yarış dışı kalacaktır... Neyse ki Nike Dance Istanbul yarışması böyle olmamış. 130 kadın dansçı, 28 Mayıs'ta Maslak Venue'de 10'arlı gruplar halinde sahneye çıkmış ve Nike dansını en iyi sunan 20 kişi seçilmiş. Kazananlardan Didem Aydınlık'ın yarışmaya katılmaya pek gönlü yokmuş. Ama ailesinin ısrarını kıramamış. Derslere girip çıkmış ama ne olduysa final günü olmuş, fena halde hastalanmış. 39 derece ateşle sahneye çıkmış. "O an öleceğimi düşündüm. Ama ayakta durmam, kazanmam gerekiyordu" diyor. Arkadaşlarının ıslak havlularla ateşini düşürme çabaları işe yaramış, insanlık için küçük onun için büyük bir adım olmuş. Çıkmış dansını etmiş ve 20 kişilik listeye adını yazdırmış.Özlem Olgun bu işin bu kadar profesyonelce yapılacağını tahmin etmiyormuş. "Açıkçası jürinin 20 kişiyi seçerken objektif olacağını sanmıyordum. Mutlaka birilerine torpil yapılır diye düşündüm ama öyle olmadığını gördüm" diyor. Nike dansının erkeklere özgü bir dans olmadığını söylüyor. "Biraz zorlansalar da onlar da yapabilir ama bu dans en çok kadınlara yakışıyor." "39 derece ateşle sahneye çıktım" Meltem Karaarslan yarışmayı kazanamayacağını düşünüp önce katılmak istememiş. Çünkü kilo problemi varmış. Yarışmaya katılmadan önce 130 kiloymuş. Ailesi "Yaparsın kızım", "Başarırsın kızım" diyerek onu cesaretlendirmiş. O da Nike dansının derslerini aldığı sırada yarışmaya katılabilmek için bir ayda 10 kilo vermiş. "Başta diğer adaylardan daha çok dezavantaja sahip olduğumu düşünmüştüm. Bir kere profesyonel bir dansçı değildim. Aynı zamanda bende iç guatr vardı ve üç-dört ay önce dizim ters dönmüştü. Bu halde giremem, başaramam diyordum. 20 kişi arasında adımın olduğunu görünce değil ailem, sülalem çok şaşırdı bu işe" diye anlatıyor öyküsünü.Gülşah Kaya arkadaşlarıyla dolaşırken öylesine doldurduğu bir broşürle birlikte hayatının değiştiğini düşünüyor. Dört yıldır Latin dansı yapıyormuş ama Nike dansını yaparken oldukça zorlandığını anlatıyor: "130 kişi arasında çok iyi dans edenler vardı ve açıkçası onların arasından sıyrılacağımı düşünmemiştim. Çünkü benim yaptığım dansla ilgisi yoktu bu dansın. Bu, daha çok kliplerde şarkıcıların arkasında yapılan dansa benziyordu. Ama artık bizi tüm Türkiye tanıyacak. Çok yakında Nike'nin klibinde dans edeceğiz." "Nike dansçısı olabilmek için bir ayda 10 kilo verdim" "Jüri için önemli olan dansçının yorumuydu" Nike dansını öğrenmek için Hollanda'ya gittim. Daha önce başka danslar için Kanada ve Avustralya'da da dersler vermiştim ama ilk kez 130 kişiye kısa bir sürede ders vermek ayrı bir duygu. Proje kapsamında 25 saat ders verdim. Elbette çok da kolay bir dans değil. Afro-Jamaika'nın enerjisi ve vücut dilinin kullanıldığı ragga jam, Latin ritimlerin olduğu etnik ve hiphop'un birleşimiyle oluşan bir dans bu. Ama finalde jüri, adaylardan birtakım teknik ayrıntıları nasıl hayata geçirdiklerine değil, o anda dinledikleri müziği hissedip hissetmediğine ve bunu bize nasıl yansıttığına baktı. Kendilerine has beden dillerini danslarıyla konuşturmaları istendi. Yani bir anlamda seçmeler çok basit oldu çünkü jüri için önemli olan dansçının yorumuydu. Herkes yemek pişirir ama önemli olan içindeki baharattır. Biz bu baharata baktık açıkçası. 20 kişi de böyle seçildi. "10 dakikalık ders için bütün gün boyunca İstanbul'u dolaştım" Ben televizyonda Sophia Boutella'yı görür görmez bu yarışmaya katılma kararı alanlandanım. Yarışma öncesi verilen derslerin sadece ikisine katılabildim. Çünkü İzmir'den İstanbul'a gelmem gerekiyordu. İlk gelişimde kayboldum. Hatta şöyle bir şey başıma geldi. Yarışmaya katılacak olan rakiplerimden biri bana kursun Silivri'de olduğunu söyledi. Silivri'nin nerede olduğunu bilmiyordum. Esenler'de otobüsten iner inmez Silivri'ye gittim. Bana başka bir yeri tarif etmiş. Taksiyle tekrar Esenler'e döndüm. Sağa sola ettiğim telefonlar sayesinde Kemer Country'deki dersin son 10 dakikasına yetişebildim. Sadece 10 dakika için bütün bir gün boyunca İstanbul'u turladım.