17.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ve haliyle tutuldu Ciwan Haco, Türkiyeye. Ve işte ilk konserinden birkaç ay sonra, yarın ikinci konserini verecek Türkiyede, İstanbulda.Kürt müziğinin en önemli isimlerinden Ciwan Haco, 1957 yılında Suriyenin Qamışlo köyünde doğmuş. Şeyh Sait İsyanından sonra Türkiyeyi terk eden dedesi Haco Ağa, Mardinin aristokratlarındanmış. İlk müzik çalışmalarına Suriyede başlayan Ciwan Haco, bu ülkede Kürt sanatçıların önüne konulan engeller yüzünden 20li yaşlarındayken Avrupaya göç ediyor ve burada Batı popu ile tanışıyor. Müzikal üretimini tümüyle Avrupanın çeşitli şehirlerinde yapması nedeniyle Haconun şarkılarında Anadolu ve Ortadoğunun motifleri kadar caz, rock, blues ve pop tınılarına da rastlanıyor.Ciwan Haco, bir ay kadar önce "Na Na" isimli bir albüm çıkardı.Hacoyla pazar gününden beri konakladığı Pera Palasta konuştuk. Ciwan Haco en çok sahnede olmayı sevdiğini söylüyor. Kariyerinin ilk 23 yılını sürgünde geçirmiş biri için zor bir durum. Ne kadar olsa da kendi gerçek kitlesinin karşısına çok sık çıkamadı bu 23 yıl boyunca. Kendisi gibi sürgündeki Kürtlerle, müziği politik önyargılara kapılmadan dinleyebilen sınırlı sayıda Türk müzikseverle ve müzikten çok "Üçüncü Dünya romantizmi"nin peşindeki yine sınırlı sayıda Avrupalıyla idare etmek zorunda kaldı. CDlerinin satışı oranında bir kalabalıkla ancak 23 yıl sonra gelebildiği Türkiyede, geçen sonbaharda Batmanda buluştu. 250 bin kişiyle beraber söyledi şarkılarını Batmanda. "Hızla arkadaşlar ediniyorum bu şehirde" Tabii, bir anlamda öyle. Ama diğer taraftan İstanbul çok güzel bir şehir. Ve ben bu şehirde birçok şey yapabileceğime inanıyorum. Hızla arkadaşlar ediniyorum bu şehirde. Birçok ünlü şahsiyetle tanışıyorum, konuşuyorum. Yaşar Kemal, Yılmaz Erdoğan, Ahmet Altan, Mehmet Uzun, Arif Sağ, Hülya Avşar gibi. Çok çabuk geldiniz Türkiyeye tekrar. Bunca yıl uzak kalmış olmanızı telafi etmeye mi çalışıyorsunuz? Bu beni ilgilendirmiyor. Demokratikleşme güzel bir şey tabii. Burada çalışabildiğim için mutluyum. Ama bir sembol olup olmadığım konusunda ben bir şey söylemek istemem. Ben burada çok iyi çalışmalar yapıyorum artık, yeni bir CD çıkardım. Konser vereceğim. Benim için bunlar önemli şimdi. Bunlarla meşgulüm, buraya gelişimin politik anlamıyla değil. Hülya Avşarın şovuna çıkmanız köşe yazarları tarafından Türkiyenin demokratikleşmesinin önemli bir aşaması olarak kutlandı. Attığınız her adımın politik bir gelişmeyle ilişkilendirilmesinin size etkisi nedir? Hiç konuşmadım. Gittim ve hemen sahneye çıktım. Ne program öncesinde ne de sonrasında konuştuk. Zaten ben biraz tedirgindim. Katıldığım ilk televizyon şovuydu. Hülya Avşarla kuliste neler konuştunuz? Çok şey değişti. Bu albüm tümüyle aşk şarkılarından oluşuyor. Müzik tümüyle pop. Karmaşık değil. Dinleyiciyi zorlayan parçalar ve aranjmanlar değil. Ben sürekli değişmeyi seven bir müzisyenim. Bu albüm çok farklı diğerlerinden. Ve buraya geldiğimde bu tarzımın da tutulduğunu fark ettim. Dinleyicilerim çok ilginç yorumlar yapıyorlar yeni albümüme ilişkin. Yeni CDniz "Na Na" neyin göstergesi sizin kariyerinizde? Ne değişti sizde son albümden bu yana? "Sahnede bambaşka yerlere gidiyor şarkılar" Ben kendimi bir yıldız olarak görmüyorum. hoşlanmıyorum. Ve bu yüzden de şaşaalı karşılamalardan hoşlanmıyorum. Ama onlar da arkadaşlarım ve ben de sosyal bir insanım. Yine de tabii ki odama çekilmek ve işime yoğunlaşmak daha çok hoşuma gidiyor. Yani ikisine de ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Mesela partilere gitmeyi, dans etmeyi de çok severim. Kürt entelektüelleri siz buraya geldiğinizde etrafınızı sarıyorlar. Bana sanki bundan rahatsız oluyormuşsunuz gibi geliyor. Öyle mi? Sahnede olmayı çok seviyorum. Bu delice bir duygu çünkü. İnsanların gözlerini görmek çok güzel. Sahnedeyken onlarla birlikte bir şeyler yaptığımı hissediyorum. Seyircilerin durumuna, tepkisine göre şarkıların yorumu değişiyor. Bambaşka yerlere gidiyor şarkılar. Bu macera çok güzel bir şey. En çok nerede olmayı seviyorsunuz bir müzisyen olarak? Evde, stüdyoda, sahnede... "Geçen sefer gelirken neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama şimdi dostlarıma geliyorum" Geçen sefer gelirken biraz tedirgindim. Neler olacağını, nasıl karşılanacağımı bilmiyordum. Bana burada çok sevildiğimi söylüyorlardı, ben de tahmin ediyordum ama yine de çok uzun bir zamandır uzaktım buralardan, bu coğrafyadan. Ve müthiş bir sevgiyle karşılaştım. Şimdi artık kendi ülkeme, atalarımın geldiği ve dostlarımın yaşadığı bir ülkeye gelmenin sevinciyle geliyorum. Türkiyeye bu kez gelirken neler hissettiniz geçen ekimdeki gelişinizden farklı olarak? Bu oteli konseri organize eden arkadaşlarım seçmiş. Ama ben de gördüğümde çok sevdim. Herhalde onlar da zaten benim ne tür bir otelden hoşlanacağımı biliyorlardır. Pera Palas hem sizin yaşadığınız Avrupa ülkelerindeki otellere çok benziyor hem de hiç de öyle Kürt kompradorlarının ya da popülerlerinin tercih ettiği türden bir Türkiye oteli değil. Siz mi burada kalmak istediniz? Böyle bir şeyden hiçbir müzisyen, hiçbir sanatçı emin olamaz. Belki de emin olmaması gerekir. Konser öncesinin stresi, heyecanı gerekli bir duygu bizler için. Batmanda 250 bin kişinin karşısına çıktınız birkaç ay önce. Şimdi ise İstanbul. Heyecanlı mısınız, yoksa zaten hayranlarınızın Abdi İpekçi Spor Salonunu dolduracağından emin misiniz? Tabii, burası benim ülkem ve ben bu ülkede, Türkiyede mutlu oluyorum. Bunca yıl sizi CDlerinizden takip ettikten sonra artık sık sık buluşur olduk. Bu sürecek mi artık böyle? "Hayatın zevklerini kesinlikle kaçırmadım" Söylediğiniz doğru. Bunun etkisi. Artık yeni bir zaman, yeni bir boyut. Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, Ahmet değişiyor, Ciwan değişiyor. Biz insanlar aynı kalamayız. Bu yüzden "Na Na" çıktı. Ama ben daha önceki albümlerimde de çok fazla aşk şarkıları söyledim. Politik şarkıların repertuvarınızda azalmasının nedeni Kürt meselesinin çözülme yolunda olması, Güneydoğuda şiddetin bitmesi ya da azalması mı? Hayır, kesinlikle kaçırmadım. Aşk, eğlence, huzur, bu saydıklarınız benim için hep çok önemli oldu. Kalbimde aşk her zaman olmalı. Ne olursa olsun, hayatımda aşka her zaman yer oldu. Ben politik şarkılar yapsam da bir politik şarkıcı değilim çünkü. Bir şarkıcıyım. Müzik yapmanın yanı sıra demokrasi, özgürlük mücadelesi verirken hayatın başka zevklerini, keyiflerini kaçırdığınızı düşünüyor musunuz? Aşk, eğlence, huzur... Evet, her zaman eleştirildim. Bu eleştirilere karşı koymanın yolu kendini ispat etmektir. Yaptığın işin bu olduğunu, bu işin sen olduğunu açıkça göstermektir diğer insanlara. Eğer bu yaptığını yapmazsan başka birisi olacağını göstermektir. Bu yüzden, yani politik şarkıcı olmadığınızı her fırsatta vurgulamanız yüzünden daha keskin, sert dönemlerde militan grup ya da sempatizanların sizi eleştirdiği oldu mu? Türkiye demokratik ülke. Herkes istediği yorumda bulunabilir bana ilişkin. Özkökün bu yorumunu da saygıyla karşılıyorum. Ama benim Avrupadaki konserlerimde Türklerin sayısı Kürtlerden fazla oluyor. Çok sayıda Avrupalı da geliyor. Ertuğrul Özkök "Eğer Türkiyede Kürt meselesi gündemde olmasaydı, Kürt müziği önünde yasaklar olmasaydı, Ciwan Haco asla bu kadar ünlü olmazdı" tarzı bir yorumda bulundu. Bu konuda ne diyeceksiniz? Elbette. Ama bu bir olgu. Ve ben bu çağda bir Kürt müzisyen olmaya bir özel anlam yüklemiyorum. Sadece bunun gerektirdiği şeyleri yapıyorum. Sorumlulukları yerine getiriyorum. Ama bunları abartmıyor ve müziğimin önüne geçmelerine de izin vermiyorum. Bir Kürt, sürgünde bir Kürt olmanız ve siyasi gruplar tarafından bir sembol haline getirilmeniz nedeniyle tam tersine sanatsal, müzikal yeteneklerinizin azımsandığını düşündüğünüz oluyor mu?