20.09.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
PELİN ÇİNİ
Tuvana Büyükçınar’ın Seyrantepe’deki atölyesinden içeri adımınızı attığınızda kendinizi şık bir gece kulübündeymiş gibi hissediyorsunuz. Işıklandırma loş ve etraftaki aksesuarlar fazlasıyla ilgi çekici. 33 yaşındaki tasarımcının özel ofisi ise tam bir renk cümbüşü; pembeler, morlar, altın sarıları gırla gidiyor ve her yer aynayla kaplı.
İTKİB’in 28-30 Ağustos tarihlerinde CNR Fuar Merkezi’nde gerçekleştirdiği IF Moda Fuarı Büyükçınar’ın “Butterfly Effect” isimli 2009 ilkbahar-yaz koleksiyonu ile açıldı. Tasarımcının 2008 sonbahar-kış koleksiyonunun ismi ise “Traffic”, yani trafik. Büyükçınar koleksiyonuna neden Traffic adını verdiğini anlatırken, “Bu koleksiyonu hazırlarken hayatımın en yoğun dönemlerinden birini geçirdim. Birçok şeyi aynı anda yapmaya çalışıyordum yani inanılmaz bir trafik içindeydim” diyor.
Traffic koleksiyonunda öne çıkan parçalardan bahseder misiniz?
Traffic tıpkı diğer koleksiyonlarım gibi ismiyle müsemma bir koleksiyon çünkü koleksiyonlarıma onları tasarlarken nasıl bir durumdaysam ona göre bir isim veriyorum. Trafik dediğimizde de akla karanlık renkler, sıkışmış ve yoğun dokular geliyor ama iş aslında pek öyle değil. Benim Traffic’imde yine renklerin hakimiyeti söz konusu, yani ben bu koleksiyonla sıkışmışlık duygusunu canlı renkler ve dantel işlemelerle yumuşatmaya çalıştım.Hem bence trafik her zaman kötü değildir. Mesela “cool” trafikler vardır. Hiçbir yere zamanında yetişemezsiniz ama şımarıkça bundan keyif alırsınız. Benim koleksiyonumda da bu “cool” trafikler renkli ve gösterişli parçalarla anlatılıyor.
“Benim ilk hayalim şarkıcı olmaktı”
Hayatınızdaki bu “cool” trafik belki de düğün telaşındandır. 08.08.2008’de evlendiniz, değil mi? Nasıl gidiyor evlilik?
Çok güzel gidiyor. Zaten bence hiçbir şey değişmedi. Selim’le yaklaşık 18 yıldır süren bir ilişkimiz var, beraber büyüdük, yani her şeyi beraber yaşadık. Bu nedenle de bir imzanın bizi değiştirmesine pek imkan yok.
Hayalini kurduğunuz meslek tasarımcılık mıydı?
Hayır, esasında değildi. Benim hayalim bir butik sahibi olmaktı çünkü kendimi bildim bileli alışveriş bağımlısıydım. Saatlerce mağaza gezebilirdim. Bir de söylemeden edemeyeceğim, esas hayalim şarkıcı olmaktı. Her fırsatta elime mikrofona benzer şeyler alır ve evde dans ederdim.
Müzik merakınızın şarkı söyleyen insanlara kostüm dikmenizle bir alakası var mı?
Olabilir çünkü ben hep “Sahneye çıkıyor olsam ne giyerdim?” gibi bir düşünce içine giriyorum. Kostümlerimin bazıları çok abartılı bulunabiliyor ama sahne gibi görkemli bir dünyaya ait insanların kıyafetleri de ihtişamlı olmalı. Aslına bakarsanız ben ne giymek istiyorsam onu tasarlıyorum, dolayısıyla da tasarımlarım her sezon daha da güzelleşiyor çünkü onlar da benimle birlikte büyüyor.
Kimleri giydiriyorsunuz?
O kadar çok ki! Şöyle söyleyeyim, Türkiye’de fethedemediğim kimse pek kalmadı. Gülben Ergen, Demet Akalın, Bülent Ersoy, Candan Erçetin, Ajda Pekkan, Ebru Akel, Nilüfer, Nil Karaibrahimgil ilk aklıma gelenler. Bence kimleri giydirmiş olduğumdan önemlisi, bu kadar farklı tarzda insana kıyafetlerimi beğendirmeyi başarmam. Yaş ve tarz kısıtlaması olmadan bu insanlar imzamı taşıyan kıyafetleri severek giydiler. Onlara teşekkür ediyorum.
“Candan’ı giydirirken Nicole Kidman’ı giydiriyor gibiyim”
Dünyadan hangi ünlülerin kıyafetlerinizi giymelerini isterdiniz?
Scarlett Johansson’u çok beğeniyorum ama biraz yuvarlak hatlı olduğu için beraber çalışabileceğimizden emin değilim. Natalie Portman’ın tarzı hoşuma gidiyor ve Keira Knightley şu sıralar gözdem. Ayrıca kendi markası olmasaydı kesinlikle Sienna Miller’ı giydirmek isterdim. Ama içimi titreten ismi soruyorsanız cevabım kesinlikle Nicole Kidman olurdu. Onun ismini duyunca adeta akan sular duruyor. Candan Erçetin’i giydirirken aralarındaki benzerliklerden ötürü bu isteğimi tatmin ediyorum. Kısacası Candan benim Nicole’um.
“Esas eğitimimi hayattan aldım”
Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde okudum ama ben esas eğitimimi hayattan aldım. Üniversite birinci sınıftayken bile butiğim vardı. Ben iş hayatına atıldım ve erken piştim.
A46’yı açtığım dönem tam kriz dönemiydi. A46 büyük bir riskti, iyi ki o riski almışız çünkü zamanla o ufak mağaza kendi tasarımcısını yaratan büyük bir mağazaya dönüştü.