16.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
20 yıl içinde bu konudaki tedavi seçenekleri de arttı. En önemlisi ağrıya yaklaşım ve ağrının algılanış biçimi değişti. Geçmişte çeşitli hastalıkların bir bulgusu olarak görülen ağrı, artık tek başına bir hastalık olarak kabul ediliyor. Bugün, kronik ağrılı hastaların tedavi edilme oranının yüzde 90'ı bulduğu biliniyor. Ülkemize "ağrı tedavisi" kavramını kazandıran kişi, İstanbul Tıp Fakültesi'nde 1986'da kurulan algoloji bilim dalının başkanı olan Prof. Dr. Serdar Erdine. Erdine mayıs ayında da Avrupa Ağrı Teşkilatları Federasyonu'nun (EFIC) başkanlığına seçildi. Avrupa Birliği'nin sağlık politikalarında belirleyici roller üstlenen EFIC'in her yıl tüm Avrupa ülkeleriyle eşzamanlı olarak düzenlediği Ağrısız Yaşam Haftası da bu yıl, Prof. Erdine başkanlığında gelecek hafta gerçekleştiriliyor. Günümüzde hemen herkesin ortak sağlık sorunudur ağrılar. Son yıllarda daha çok kişiyi etkiliyor gibi görünse de son 1954 yılında doğdu. 1972'de Kadıköy Maarif Koleji'ni, 1978'de İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1985'te doçent, 1991'de profesör oldu. 1985'te İstanbul Tıp Fakültesi Ağrı Ünitesi'ni kurdu. 1990'da bu ünite YÖK tarafından ülkemizin ilk algoloji bilim dalı olarak kabul edildi. Prof. Dr. Erdine o zamandan beri bilim dalı başkanlığını yürütüyor. 1987'de kurulan Türk Algoloji-Ağrı Derneği'nin başkanı olan Erdine, 300'den fazla ağrı merkezini bir araya getiren Dünya Ağrı Enstitüsü'nün (World Institute of Pain) kurucusu ve halen başkan yardımcısı. Avrupa Rejyonal Anestezi Derneği Yönetim Kurulu üyesi. Pain Practice, Neuromodulation dergilerinin yazı kurulu üyesi.Ağrı konusunda yayınlanmış 6 İngilizce, 20 Türkçe kitabı var. İngilizce ve Almanca biliyor. Evli ve bir kızı var. Dünya Ağrı Enstitüsü'nde başkan yardımcısı "Ağrının dünyaya maliyeti yılda 60 milyar dolar" Ağrıyı iki biçimde değerlendirmek gerekir. Birincisi vücudun bir alarm sistemi olarak, yani hastayı "Hekime başvurmalısın" biçiminde uyaran bir tıp bulgusu: Böbrek taşı, kalp krizi, diş ağrısı gibi... Diğeri, kronik ağrı dediğimiz yani üç-altı aydan fazla süregelen ağrılar artık başlı başına bir hastalıktır. Birçok baş ağrısı, bel ağrısı, nevralji dediğimiz şiddetli ağrılar mesela. Günümüz insanı için ağrının önemi nedir? Kişiyi toplumdan soyutlayan, işinden gücünden alıkoyan, ailesinden uzaklaştıran toplumsal bir olaydır. Her yıl yaklaşık 700 milyon işgünü, 60 milyar dolar gibi önemli bir zarara yol açan toplumsal bir olaydır. Ağrının yol açtığı başlıca sorunlar nelerdir? Avrupa'da her beş kişiden biri kronik ağrıdan yakınıyor. Ülkemizde oran yüzde 50'lere varıyor. Kronik ağrı çeken insanların sayısı kalp, akciğer, damar ve şeker hastaların toplamından daha fazla. Görülme sıklığı açısından diğer hastalıklar arasındaki yeri nedir? "117 çeşit kronik ağrı var" Kronik ağrı olarak bilinen 117 çeşit ağrı var. Bu kadar çok çeşit ağrının varlığının bilinmesi ağrı tedavisinin de başlı başına bir dal olarak ele alınmasına yol açmıştır. Yeni geliştirilen ve ameliyata dayanmayan yöntemlerde bel ve boyun ağrıları yüzde 70 oranında, kanser ağrıları yüzde 95'in üzerinde dindiriliyor. Sadece ağrı kesicilerin düzenli kullanılmasıyla bile kronik ağrılar yüzde 85 oranında dindirilebilir. Günümüzde kaç çeşit ağrının varlığı biliniyor? Öncelikle ağrının mekanizması konusunda büyük aşamalar kaydedildi. Birçok ağrının nedeni bulundu. Nedeni bulunduğu için tedavisi kolaylaştı. İlaçların yanı sıra ilaç dışı girişimsel yöntemler gelişti. Görüntüleme yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte ağrıyı oluşturan sinirlere ulaşılarak ağrının dindirilmesi mümkün oldu. Cilt altına yerleştirilen morfin pompaları sayesinde morfinin alışkanlık yaratmadan verilmesi sağlandı. Geçmeyen ağrılarda omuriliğe yerleştirilen omurilik pilleri geliştirildi. Radyofrekans yöntemleriyle sinirlerin etrafa zarar vermeden tahribi mümkün oldu. Bel ve boyun fıtıklarında ameliyatsız tedavi yöntemleri gelişti. Tıpta ağrının giderilmesinde gelinen nokta nedir? "Ağrılardan korunma yollarını yazdım" Kitabın amacı okuyucularımıza ağrının ne olduğunu ve ondan nasıl korunulacağını öğretmek, ağrının kültürel yönü, ağrı ve acının farklılıklarının yanı sıra bel, baş, boyun, migren ve birçok ağrı hastalığı konusunda genel bilgiler vermek, korunma yollarını öğretmek, hangi ağrıya karşı hangi hekime başvurmaları gerektiği konusunda kapsamlı aktarmak. Ağrılar ve tedavileri konusunda yazdığınız kitapta okuyucular neler bulacak? "Çaresi var, sesinizi duyurun" Bu kampanyanın temel amacı toplumda ağrıya karşı savaş bilincinin oluşturulmasıdır. "Ağrın varsa sesini duyur", "Ağrının çaresi var" sloganlarıyla hastaların sağlık sistemlerini, ağrı kliniklerinin yayılması için gerekli kuruluşları zorlamasını sağlamaktır. Avrupa Parlamentosu'nda 2001 yılında 17 Ekim haftasının ağrıya karşı savaş haftası olmasını kabul ettirdik. Bu kampanya halkımızı, Türk insanını boşuna ağrı çekmemesi konusunda, bir insan hakkını, ağrısının dindirilmesi hakkını kullanması konusunda bilinçlendirecek. Kampanyanın ikinci amacı ağrı biliminin başlı başına bir uzmanlık dalı olmasının sağlanmasıdır. ABD'de bu şekilde tanınmıştır. Birçok Avrupa ülkesinde de benzer girişimler sürdürülmekte ve Almanya'da kabul edilmiş bulunmaktadır. Türkiye şu anda 20 üniversitesinde kurulmuş bilim dallarıyla önemli bir yere ve öncü işleve sahiptir. EFIC'te başlattığınız kampanyanın amacı nedir, neyi hedefliyorsunuz? Aktivite 17 Ekim sabahı başlayacak ve bir yıl boyunca sürecek. Kampanyanın iki ayağı var. Birincisi ülkemizde birinci basamak hekimlerinden yani pratisyen hekimlerden başlayarak hekimlerin eğitimi, ikincisi ise halkımızın ağrı konusunda eğitimi. Pazartesi günü Türkiye saatiyle 10.00'da İngiltere, Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, Portekiz, İsviçre, Litvanya, Slovakya, Slovenya, İsrail, Yunanistan, Norveç ve Türkiye'de kampanya başlatılacak. Ağrısız Yaşam Haftası'nda ne gibi aktiviteler düzenlenecek? Türkiye'de ağrı sıklığı yüzde 63,5.Ağrı çekenlerin yüzde 73,2'sinde bu ağrı altı aydan uzun süren yani kronik ağrılar.Ağrı sıklığı en fazla batı (yüzde 69,6) ve doğu (yüzde 69,2) bölgelerinde olup güneyde yüzde 48,5'e kadar düşüyor.Kadınlar hem ağrı sıklığı açısından (yüzde 70) hem de ağrısı olanların içinde (yüzde 54,5) erkeklere göre daha fazla paya sahip.Sosyoekonomik duruma göre ağrıları incelendiğinde; sosyoekonomik düzeyi yüksek kişilerde ağrı sıklığı azalıyor. Ağrısı olanların yaklaşık yarısı (yüzde 41,4) alt, yüzde 3,8'i ise orta üst sosyoekonomik tabakada yer alıyor.Ülkemizde en sık görülen ağrı yerleri sırasıyla; baş (yüzde 26), bel (yüzde 13,2), bacaklar (yüzde 13,2) ve karın bölgesi (yüzde 11,2).Ağrı çekenlerin yüzde 7'si hiçbir baş etme yöntemi kullanmıyor. Beşte biri ağrı kesici dışı yöntemleri tercih etmiyor, yüzde 23'ü sadece ağrı kesici, yarısı da hem ağrı kesici hem de diğer yöntemleri kullanıyor.Ağrı çekenlerin yüzde 58,4'ü hekime giderek, yüzde 15,1'i komşu-arkadaş tavsiyesiyle, yüzde 7,5'i de eczacıya danışarak ağrı kesici kullanıyor. Türkiye'nin ağrı haritası