10.07.2015 - 11:18 | Son Güncellenme:
Karne ile birlikte gelen sevinç, gurur ve bazen de üzüntü var. Önemli olan üzüntünün az ve geçici olması. Burada da görev her zaman olduğu gibi yine anne ve babalara düşüyor. Ebeveynler çocuklarını suçlamak yerine başarısızlık unsurlarını daha geniş açıdan ele almalı ve çocuklarını yapıcı şekilde yönlendirmeli.
Bayındır Kavaklıdere Hastanesi’nden Çocuk - Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şahnur Şener karne sonrası tatil dönemi çocuk psikolojisi konusunda anne ve babalara yol gösterecek önerilerde bulunuyor.
“Karne”nin çocuk ve ebeveynler üzerindeki etkileri
Bayındır Kavaklıdere Hastanesi’nden Çocuk - Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şahnur Şener, “İyi ve çok iyi gelen bir karne ile sevinmek ve gururlanmak ebeveynlerin ne kadar hakkı ise iyi gelmeyen bir karneden de bazı çıkarımlar yapmak gerekiyor. Acaba sorun çocukta ve çalışma gücünde mi? Okul ve öğretmen ile aile iletişiminden mi? Bunlar detaylı bir şekilde irdelenip nedenler tespit edilmeli ve sonucunda da gerçekçi çözümler getirmeli” diyor.
Gerçekçi çözümler oluşturulurken çocuğun gelişimi, entelektüel (zihinsel) özellikleri, beğeni ve istekleri ile özel beceri alanlarının göz önünde bulundurulması gerekiyor. Her bir çocuğun kendine özel, kendine has yetenekleri, becerileri, arzu ve istekleri olduğunu belirten Prof. Dr. Şahnur Şener, “Bunlar da hoşgörülü, özgür bir yaşam ortamında ortaya çıkar.
Aynen hayatın kendisi gibi çocuklar ve gençler de çok renkli ve çeşitlidir. Her biri başlı başına bir değerdir. Bizim kültürümüzde çocuklarımız çok değerlidir ancak birey ve insan olarak kendine özgün oldukları çoğu kez unutuluyor” diyor.
Kıyaslamanın getirdiği değersizlik hissi
Karne aslında çocuk ya da ergenin değerlendirildiği bir belge. Değerlendirmede daha çok notlarla ya da en yeni şekli ile iyi - çok iyi şeklindeki derecelendirme ile çocuğun zihinsel yetileri, kişisel gelişimi ve beceri alanları değerlendiriliyor. İyi ya da çok iyi ile derecelendirilen alan bize çocuğun o alanlarda gerek donanımının gerekse de becerilerinin iyi olduğunu ifade ediyor.
İyi olarak derecelendirilmeyen alanlar ise hem aile hem öğretmenler için üstünde daha çok durularak nedenlerinin araştırılması ve altta yatan nedene göre de çocuğun ileri eğitim ve öğretimi için hatta meslek seçimi için yönlendirilmesi gerekiyor.
Prof. Dr. Şener, “Yaşayan milyonlarca insanın hiçbiri diğerine benzemediği gibi her çocuğun da zihinsel kapasitesi, kişisel gelişim derecesi ve becerileri az ya da çok birbirinden farklıdır. Yani hepsinin her alanda aynı olması beklenemez. O halde özellikle ebeveynlerin sıklıkla yaptıkları “kıyaslama”nın yanlışlığı da aşikardır. Ayrıca bu yanlış çocuk üzerinde en hafifi ile değersizlik, suçluluk duygularına yol açar.
Hiç kuşkusuz her anne-babanın en değerli varlığı çocuğudur ve o değerli varlığın ruh ve beden sağlığı da yine anne-babalar için en baştaki isteğidir. İşte bu gerçekten yola çıkarak çocuk ve ergenlerimizin ilk önce sağlıklı, mutlu ve sonra başarılı olmalarını dilemek, dilemenin ötesinde sağlamamız gerekiyor” diyor.
Nasıl bir tatil?
Tatilden anlaşılan da her aile için farklı olabiliyor. Bazıları için geniş aile büyüklerinin yanına gitmek, bazıları için sahile denize, yaylaya gitmek, bazıları için ise bir dost ağabeyin yanında çalışmak olabiliyor. Her türlü tatil çocuk ve ergen için özel deneyimler kazandırıyor.
Prof. Dr. Şener, şunları söylüyor, “Genç ve çalışan anne-babaların senelik tatil izinleri çocukların uygun yaz tatilleri ile tam da uyuşmayabiliyor. Ancak bizim kültürümüzde geniş aileden yardım almak gibi özgün ve güzel örf ve adetlerimiz var. Bu çocuk ve ergen için de kaçınılmaz bir fırsat oluyor. Rutin yaşamın dışında akrabalarla farklı bir zaman dilimi ve yaşam geçirmek gerek bireysel gerekse de sosyal gelişimine umulmadık olumlu katkılar sağlıyor.”