21.01.2020 - 07:50 | Son Güncellenme:
SERCAN KISMET
Berrak Tüzünataç ve Engin Öztürk, ‘Biz Böyleyiz’le sinemaseverlerin karşısına çıktı. Çocukluk döneminde aşk yaşayan iki arkadaşın yıllar sonra karşılaşmasını konu eden film, nostalji de estiriyor. Proje için buluştuğumuz iki oyuncuyla, sektörü ve özel hayatlarını konuştuk.
- Film çocukluk döneminde aşk yaşayan iki yakın arkadaşın, ilerleyen yıllarda karşılaşmasını konu ediyor. Hikayesi de size ait. Senaryoda etkileyen ne oldu?
Berrak Tüzünataç: Yarım kalmış aşk hikayeleri, edebiyat, sinema ve müziğin çok ilgilendiği bir konu. Hikayesel anlamda çekici oldu benim için.En dramatikten daha komedi tarafa çekildiğinde bile böyle bir hikaye çok fazla duygu yaşatan, soru sorduran ve insana kendiyle ilgili birçok şeyi düşündüren öyküler olur. Hep çok izlenesi, dinlenesi ve okunası buluyorum. O yüzden buna çok heyecan duydum. Karakterleri oluşturup referanslarıyla görmeye başlayıp, hepsini bir arada hayal edince, birbirlerine söyleyecekleri şeyleri ve konuyu oluşturmak çok zevkliydi. Hikaye bana ait olduğu için de inanılmaz heyecan duyuyorum.
- Projeyi kabul etmenizin sebebi neydi?
Engin Öztürk: İçinde olmak isteme sebebim; senaryonun çok hayatın içinde ve yaşıyor oluşuydu. Çekim süreci bu gerçekliği ikiye katladı.
- Sizin birinden hoşlanıp söyleyemediğiniz oldu mu?
B.T.: Defalarca oldu, ben zaten söyleyemem hoşlandığımı...
E.Ö.: Oldu tabii olmaz mı? Hepimizin birçok defa olmuştur. Bahsettiğimiz şey aşık olmak değil de; birinin ne kadar güzel, hoş ve çekici olduğu düşüncesiyse, dediğim gibi birçok kez oldu.
- Aşk sizin için ne ifade ediyor? 2020’de evlilik olur mu?
E.Ö.: Aşk hayatın insana verdiği en değerli hediyelerden biri bence. İnsan kendi seçimleriyle ona zarar vermediği sürece de yaşama sebeplerimizden biri... Evlilik konusuna illa ki olması gereken bir şey gibi bakmıyorum. Aşık olduğum biriyle nikah masasına oturabilirim. Bu sene içerisinde böyle bir şey yaşamam zor çünkü daha çok mesleğime odaklıyım bu yıllarda...
- Gençlik yıllarınızdaki arkadaş grubunuzla halen görüşüyor musunuz?
B.T.: Bir kısmıyla görüşüyorum... Tek bir grupla değil de yazlıktan 1-2 kişiyle, liseden birkaç insanla... Hayatımın değişik dönemlerinden farklı gruplarla belli zamanlarda görüştüğüm insanlar var tabii...
E.Ö.: Eskişehir’de büyüdüm ve o zamanki arkadaşlarımın çoğu hâlâ orada yaşıyor. Dolayısıyla sık sık bir araya gelmek çok mümkün olmuyor ama artık sosyal medya öyle bir halde ki sanki her gün birbirini görüyormuş; haber alıyormuşsun gibi yaşıyoruz.
- Yapımda 90’lı yıllardan da esintiler var...
B.T.: Bence bizim neslin bir özlemi var. 90’lar, içindeyken şikayet ettiğimiz ama bitince üzüldüğümüz seneler. Son naif dönem gibi 90’lı yıllar. Ama film o zamanda geçmiyor.
E.Ö: Çocukluğuma ait yıllar olduğu için birçok şeyi özlüyorum tabii... Mutlu bir çocukluk yaşadım, kalabalık bir ailede büyüdüm, mahalle denilen kavramı belki de son yaşayan jenerasyonduk ve daha özgür zamanlardı.
- Kadroda tecrübeli isimler de yer alıyor. Gişede nasıl bir beklentiniz var?
B.T.: Düşününce inanılmaz stres oluyorum. Tabii ki bütün kalbimle diliyorum ki seyircide çok güzel bir karşılık bulsun.
E.Ö.: Kadro hem tecrübeli hem de işine çok özel yerlerden tutulmuş isimler... Bunun gişedeki etkisi ne olur bilmiyorum ama bir araya gelmiş bu insanların, hikayeye çıkarsız tutunduklarında ortaya nasıl bir yapım çıktığını biliyorum. Bu film tam olarak onlardan. Bizim gişemizi yüksek yapacak şey; izleyenlerin gönül rahatlığıyla girdikleri filmden içlerinde büyük bir huzurla çıkacak olmaları...
- Geçtiğimiz yıl komedi filmleri değil, dram projeleri gişede iyi rakamlara ulaştı. Sinemadaki değişiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?
B.T.: Bence Türk sinema seyircisi, iyi bir dramaya her zaman kucak açıyor. Komedide zaten opsiyonları var. ‘Bizim İçin Şampiyon’ filmiyle başladı, ‘7. Koğuştaki Mucize’yle devam etti. Zaten vizyonda tek tip projeler olmamalı... O yüzden bizim filmimizin seyircide karşılığının olmasını istiyorum. Yapımcıların da esnek bakabilmesini diliyorum yatırım yapacakları işlere...
E.Ö.: Sinema bence yaşayan bir organizma ve değişiyor dolayısıyla... Geçtiğimiz yılın başarılı işlerine baktığımızda, dram-komedi ayrımıyla değil de bahsettiğimiz dönüşüme iyi anlamda ayak uydurabilmiş işler olduğu ortada...
- 2019 sizin için nasıl geçti?
B.T.: Dolu dolu... Çok yoğun güzellikleri ve zorlukları tabii ki oldu ama çok şahane dostluklar edindim.
E.Ö.: Bir senelik süreç değil de yakın geçmiş benim için pozitif kırılmaların yaşandığı; öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye çok daha odaklı olduğum yıllar. Bunların da meyvesini almaya başlıyorum. Zor zamanlar tabii ki oldu. Bunları da doğum sancısına benzetiyorum. Sonu güzel yani...
- Yeni yılda farklı projeleriniz var mı?
B.T.: Bu üretimi hayatımda tutabilmeyi çok istiyorum.
‘Psikolojik olarak zorladı’
- Bir dönem Eskişehirspor’un yönetiminde yer aldınız, o dönemde zorlandınız mı?
E.Ö.: Eskişehirspor’da yönetim biraz sık değişir, benim de görevim geçtiğimiz aylarda değişen yönetimle beraber son buldu. Oyunculukla beraber olması değil de kulübün içinde bulunduğu imkansızlıklar psikolojik olarak zorladı ve bir taraftar olarak hâlâ zorluyor aslında.
- Eskişehirspor bu sene Süper Lig’e yükselebilir mi?
E.Ö.: Süper Lig’e yükselmek biraz hayal olur bu sene için açıkçası... Düşmesek de yeter bana ama her zaman söyledim yine tekrarlıyorum, düşse de çıksa da sevgimde gram değişiklik olmayacak.
‘Her şey yolunda’
- Yoga eğitmeni olduğunuz haberleri doğru mu?
B.T.: Yalan...
- Berk Suyabatmaz’la ilişkiniz nasıl gidiyor?
B.T.: Her şey yolunda, güzel gidiyor.