05.04.2011 - 10:13 | Son Güncellenme:
SENEM AYDIN senem.aydin@milliyet.com.tr
* ‘Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’ devam ediyor. Bir yandan da ‘Leyla’nın Evi’ adlı oyununda oynuyorsunuz. Yorucu olmuyor mu?
Bu sezon aslında göründüğünden daha da yoğun bir tempoda çalıştım. Dizi ve tiyatro oyunun dışında İzmir ve Bursa Senfoni Orkestraları eşliğindeki konserlerde, projesi Selim Atakan’a, rejisi Engin Alkan’a ait olan Shakespeare’in sonelerinden oluşan ‘Hekate’nin Şarkısı’ adlı müzikal gösteride, ve Haldun Dormen’in yazıp yönettiği MS hastaları için hazırlanan ‘Sil Baştan’ adlı sosyal sorumluluk kapsamındaki oyunda yer aldım. Sanırım çok iyi programlanarak, iyi beslenerek ve uykuya biraz özen göstererek içinde olduğum bu yoğun tempo, yorucu olmaktan ziyade benim için çok heyecan verici bir hale dönüştü. Sanatın farklı ama bir o kadar da yakın alanlarında çalışmanın her zaman beni geliştirdiğini, hatalarımı gözlemlemek için bir fırsat olduğunu ve en önemlisi çok keyif aldığım için kendimi çok mutlu hissetmemi sağladığını söyleyebilirim. Yoğun tempo benim için büyük bir şans.
Albüm çalışması bitmek üzere
* Oyundaki performansınız çok beğeniliyor. Canlandırdığınız Roxy nasıl biri?
Asıl ismi Rukiye olan bu karakter, Almanya’daki hayatını benimsemediği için ismini Roxy olarak değiştirmiş göçmen bir ailenin kızı. Üvey annesi Alman, babası taşralı olduğu için Türkçesi kırık ve arada kalmış bir kimliği var. Roxy büyürken çok ciddi travmalar yaşamış, aile içi şiddete ve baskıya maruz kalmış. Kendi içinde sisteme karşı başkaldırılar yaşayan ve ailevi olgular, gelenek görenek gibi kavramları ters yüz olmuş biri. Aile içi baskıya katlanamadığı için Almanya’dan kaçmış ve her iki kültüre ait olamadığı için kendi isyanını müzikle ifade eden savruk, inatçı zaman zaman çocuksu ve maskülen bir yapıya sahip. Roxy aynı zamanda Leyla gibi bu oyunda değişime uğrayan bir karakter.
* Sizin müzik tutkunuz nasıl başladı?
Müzik tutkum doğduğumdan beri var. Küçük yaşlarda piyano ve dans dersleri aldım. Ortaokuldayken ufak çaplı caz orkestram vardı ve hep şarkı söylerdim. O dönemde komşumuz ve hâlâ dostumuz olan Seyyal Taner’in çok başını ağrıtmışımdır “Nasıl şarkı söylenir, teknikleri nelerdir” diye.
* Albüm çalışmalarınız ne durumda?
Hızla devam ediyor. Hatta bitti diyebilirim. Sözlerin çoğu Mehmet Teoman’a ait. Kendi bestelerimin yanı sıra Selim Atakan, Cenk Taşkan, Vedat Sakman gibi isimlerden besteler aldık.Tüm düzenlemeleri Eylem Pelit yaptı. Albümdeki her enstrüman canlı çalındığı için çok akustik bir sound’a sahip. İçinde caz, otantik ve pop öğeleri bulunan ballad bir albüm oldu.
* Yeni albüm ne zaman çıkacak?
En kısa zamanda çıkarmayı planlıyoruz. Ayrıca şunu da belirtmek isterim; bu yıl 2011’de PMD etiketiyle çıkan, Emir Ersoy’un Türkçe pop şarkılarını latin ezgileriyle düzenlediği ve Barınak Gönüllüleri Derneği’yle sahipsiz sokak hayvanlarına ithaf ettiği ‘10 Şarkı 10 Şarkıcı’ albümünde ‘Bir Zaman Hatası’ adlı parçayı söyledim. Bu parçaya klip çekildi ve sanırım bugünlerde yayınlanacak.
* Rol yaparken mi yoksa şarkı söylerken mi kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
Her ikisinde de kendimi ifade ettiğimi düşünüyorum. Çocuk yaştan beri müzikal tiyatroyla ilgilendiğim için, eğitimimi hem oyunculuk hem şan üzerine yaptım. Profesyonel anlamda her iki kulvarda çalıştığım için ayırt etmiyorum. Şarkıcılık oyun- culuğu, oyunculuk da şarkıcılığı besliyor.
* Hırslı mısınızdır?
Çalışmayı seviyorum ve azimliyim. Ama bu yolda ne kendi ruhumu, ne de başkasının ruhunu yıpratma pahasına hırsın önüme geçmesine izin vermem.
* Bilmediğimiz başka bir özelliğiniz var mı?
Hayatımın önemli ve büyük bir kısmı dansla geçti. Müzikal Tiyatro eğitiminde dans dersleri aldığım için ve annemin balerin olmasından kaynaklanan dansa karşı büyük bir ilgim var. Hatta son bir yıldır salsaya merakım başladı. Mundo Latino’dan özel dersler aldım.
“Yeni bölümlerde rolüm az”
* Behzat Ç.’nin çekimleri nasıl gidiyor?
Çekimler her zaman çok keyifli ve çok hızlı. Müthiş bir ekibimiz var. İlk 15 bölümü çekerken çok yoğun çalıştık. Bahar karakteri ‘Behzat Ç.’nin evlenme teklifini reddettikten sonra biraz ara oldu. Şimdiki bölümlerde de karakterde boşluklar olduğu için çok sahnem yazılmıyor. Bakalım sürprizler bizi bekliyor.
* Çekim zamanlarında İstanbul’da en çok neyi özlüyorsunuz?
Çekimlerim hiç o kadar uzun sürmediği için özlem duyulacak bir durum olmadı. Ayrıca Ankaralıyım. Yedi yaşıma kadar orada yaşadım. Bütün akrabalarım ve aile dostlarımızın bir kısmı Ankara’da olduğu için çekim aralarında onlara ve Ankara’ya olan özlemimi giderdim.
* Bir Ankaralı gözüyle İstanbul’u nasıl anlatırsınız?
Kaotik, kalabalık, pahalı ama çok estetik bir şehir.
“Evlilik uzak değil”
* Yeni bir sinema filmi var mı?
Dizilerde ve tiyatro yapımlarında yer aldığım için pek fırsat olmadı. Birkaç proje geldi, onları değerlendiriyorum.
* Özel hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
Şanslıyım ki ayırabiliyorum. Çok çalıştığım için dışarı çok fazla çıkmıyorum, ama konserlere ve oyunlara gitmeye özen gösteriyorum. Arkadaşlarımla ve ailemle görüşüyorum.
* Evlilik, çocuk uzak mı size?
Uzak değil, bir gün olur elbet.
FAVORiLERi
En sevdiği kitap?
Trevanian’dan, ‘Şibumi’ ve G.G. Marquez’den, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’
En sevdiği şarkı?
‘The Man I Love’
En son gittiği konser?
Emir Ersoy&Cuban’ı, Robby Ameen ve Amik Guerra ile Indigo sahnesinde izledim. Ve ben de iki parça söyledim.
En sevdiği film?
İnarritu’nun ‘Paramparça Aşklar ve Köpekler’ (Amores Perros) ve ‘Team America’ .
Beğendiği oyuncular?
Meryl Streep, Edie Falco, Kate Winslet.
Beğendiği müzisyenler?
Avishai Cohen, Renaud Garcia Fons, Keith Jarret, Simone, Tia Maria.
İzlediği diziler?
House, Behzat Ç., Nurse Jackie, Grey’s Anatomy.