20.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
SERCAN KISMET - sercan.kismet@milliyet.com.tr
- ‘Güllerin Savaşı’ dizisinde canlandıracağınız Tibet nasıl biri?
Tibet bir tekstil devi. Egosu yüksek, yalnız bir adam. Zorluklarla büyümüş. İş hayatında çok yükselmiş. Tertipli, disiplinli, düzgün giyinen bir adam... Kinayeli ve esprili konuşuyor. Eğlenceli bir karakter. Hem gölgeleri hem de aydınlık tarafları var.
Bu tarz dengeli karakterleri oynamak hoşuma gidiyor. Dizi maratonu uzun, her gün o adamla yaşadığınız için çok yönlü karakterleri oynamak eğlenceli oluyor.
- Dizi teklifini neden kabul ettiniz?
Geçen sezon 1 - 2 bölümü izledim, çok beğendim. Senaristler diziyi çok iyi kurmuş. İçinde çok beğendiğim oyuncular var. Kaliteli bir iş. Karakter çekici olunca da teklifi kabul ettim.
- Devam eden diziye dahil olmak oyuncu için dezavantaj mı?
Hayır, aksine avantaj olarak görüyorum. Sonuç olarak oturmuş bir set düzeni var. Kadro çok iyi oyunculardan oluşuyor. Onlarla oynamayı çok istedim. Hikayenin heyecanı da yüksek. Gönül rahatlığıyla kabul ettim.
- Yaklaşık bir sene dizi sektörüne ara verdiniz. Set ortamını özlemiş misiniz?
Hiç bocalama yaşamadım. Çok güzel karşıladılar. Senaristler de alıştıra alıştıra diziye adapte ediyorlar Tibet’i. Zaten o arada ‘Ertuğrul 1890’ filminin çekimleri olduğu için de sete uzak kalmamıştım.
- Filmden bahsedelim. Bütçesi yüksek ‘Ertuğrul 1890’ filminin konusu nedir?
Ertuğrul Fırkateyni’n hikayesi... Beş aya yayılan bir çekim süreci oldu. Çekimler Japonya, İstanbul ve Antalya’da gerçekleşti. II. Abdülhamit döneminde Japon prensinin Osmanlı’yı ziyaret etmesinin ardından Japonya’ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılması kararlaştırılmış. Ertuğrul Gemisi, dönüş yolunda tayfuna yakalanıyor ve üç gün sonra Kushimoto açıklarında batıyor. Yaklaşık 522 denizcimiz şehit oluyor. Bu sene bu olayın 125’inci yılı olması nedeniyle Türk - Japon işbirliğiyle proje hayata geçirildi. Filmin yönetmeni Mitsutoshi Tanaka... Proje aynı zamanda geçmişten geleceğe iki ayrı hikayeyi birleştiriyor. 1985’te Irak - İran savaşı sırasında Saddam’ın Tahran’ı bombalayacağını ve yabancı turistlerin Tahran’ı terk etmeleri için 24 saatleri olduğunu duyuruyor. Bütün milletler vatandaşlarını Tahran’dan çıkarıyor. Ama Japonlar uçak gönderemiyor ve Türkiye’den yardım istiyor. Bunun üzerine Turgut Özal THY’yi görevlendiriyor ve Japonlar bu sayede tahliye ediliyor. Ben iki hikayede de oynuyorum.
- Filmin yüksek bütçeli olması beklentileri artırıyor.
Film, insan ve oyuncu olarak bana çok şey kattı. Kılıç, güreş ve at binme dersleri aldım. Bir karakteri Türkçe diğer karakteri İngilizce oynadım. Şu ana kadar kariyerimdeki en özel işti.
Diziler kaygan zemin
- Senaristlerin tarihi dizi ve filmlere yönelmesine ne diyorsunuz?
Milletin geçmişini doğru bir şekilde öğrenmesi önemli. Toplumlar tarihle kendilerini bulabilir. Keşke daha çok çekilse… Biz tarihimizden bahsederken hep at sırtında gidip fethettik yaklaşımı var. Tarihimizde insanlığımızı, karakterimizi ve kültürümüzü anlatacak hikayelerimiz de var. ‘Ertuğrul 1890’ filmi de bunlardan biri. Bir takım değerleri son yıllarda unuttuk. Sadece kendini düşünen insanlar olduk. Birbirine yardım eden, kollayan bir millettik ama unuttuk.
- Son yıllarda daha çok sinema filmine yöneldiniz. Dizi sektörüne küslük oldu mu?
Geçen sene ‘Kalp Hırsızı’ dizisi bittikten sonra, “Ne yapacağım. Ne olacak? Nereye doğru gidiyorum?” diye düşünmeye başladım. Diziler kaygan zemin. Severek başlıyorsunuz, sizinle alakalı olmayan bir şey yüzünden bir anda bitiveriyor. Düşünceli ve sıkıntılı hissederken mail adresime Japon - Türk yapımı film projesi teklifi geldi. Kariyerimin nasıl şekilleneceğini merak ediyordum. Ama bir Japon filminde oynayacağım, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Uluslararası bir film yapmak istiyordum ve teklif Japonya’dan geldi. Sinema başka tecrübe…
‘Aşksız hayat düşünemiyorum’
- Amerika’da ekonomi ve tiyatro eğitimi aldınız. Neden oyunculuğu tercih ettiniz?
Oyunculuğu hep istemiştim. İlkokuldayken Metin Akpınar ve Zeki Alasya’yı taklit ediyordum. O bakımdan şanslıyım diyebilirim; erken yaşta ne yapmak istediğimi içgüdüsel olarak seçmişim.
Lise yıllarında babam, “Oyunculuk yaparsan hayatını nasıl idame ettirirsin?” gibi mantıklı sorular soruyordu. İmkanım vardı; hem ekonomi hem tiyatro okumaya karar verdim.
Ekonomi ve tiyatronun ortak noktaları insandır. Farklı yönlerden insanı anlattığı için benim için de iyi oldu.
- Hayran kitlesi çok olan birkaç erkek oyuncudan birisiniz. Bu durum sizi nasıl motive ediyor?
Takdir edilmek güzel bir şey. Çok da, ‘Vay be neymişim’ diyerek kendinizi kaybetmemek gerekiyor. Ekranda görüp beni beğeniyorlar. Bu da mutlu ediyor.
- Yakışıklı oyuncu başrol oynar tezine katılıyor musunuz?
Karakterle alakalı bir olay... Dizilerde “Seyirci güzel yüz görmek istiyor” derler. Öyle bir karakter olur bazen güzel olmaz ama şeytan tüyü olabilir. Çok güzel yüzlü olabilir ama ekranda tutuktur ve kimseye hiçbir şey ifade etmez.
Ekranda güzel insanlar var ama pek çoğu kazık gibi duruyor açıkçası. Televizyon çok ilginç bir şey, başka bir mantık… Mesela bazı diziler çok seyrediliyor ama neden izleniyor ben anlamıyorum. Ama sonuç olarak bir insanın başrol oynaması için yakışıklı ya da güzel olması gerekmiyor.
- Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Aşk anlatılmaz, yaşanır. Aşksız bir hayat düşünemiyorum, ama hayatımda şu an biri yok.
- Baba olma isteğiniz var mı?
Yavaş yavaş başladı. Özellikle kız çocuklarına deliriyorum. Ama bir planım yok, hayata bırakıyorum. Çocukları hep severdim. Bir ara anaokulunda İngilizce öğretmenliği yaptım. O yüzden çocuklarla iletişimim de iyidir. Son zamanlarda benim de olsa diye içimden geçiyor.