02.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
vmilorster@gmail.com "En hakiki ve gerçek...""Tarihi müessese...Sittinsenedir hizmetinizde"Ben kendisini böyle tanıtan lokantalardan çok korkarım.Gelenek her zaman kalite anlamına gelmez. Gelse de köprünün altından çok sular akmıştır. Aynı adı taşıyan lokanta, 100 kere el deÇiştirmiş, aynı ailenin elinde kalsa bile açgözlü bir yeÇen ya da damat işin başına geçince masraflar azalsın diye malzeme kalitesini düşürüp "ad" satmaya başlamıştır. Eski aşçılar çoktan emekli olmuş, yerlerine işin erbabı olmayan kimseler geçmiştir. Ya da günün zevklerine ve modaya fazla taviz verilmiş, daha önce el emeÇi ile hazırlanan yemekler, kolay olsun diye, ya hazır alınmaya başlanmış ya da endüstriyel yöntemler ile hazırlanmaya başlanmıştır. "Geleneksel ve köklü lokanta" Bütün bunları düşünerek çok tedbirli yaklaşırım ben tarihi ve köklü olduÇu söylenen müesseselere. Bazen hiç ziyaret etmek bile istemem onları. Nasıl geçmişini bildiÇiniz muhteşem bir futbolcuyu, diyelim bir Lefter'i, bugün sahada mücadele eder görmek yerine belleÇinizde kaldıÇı gibi hatırlamayı yeÇlersiniz, bazı lokantaları da tekrar ziyaret etmek yerine eski halleri ile hatırlamak daha iyi galiba.Sonuç olarak lokantalar da futbolcular gibi. Yaşlanıyorlar.Ama bazıları var, iyi yaşlanıyor. Gereksiz fazlalıkları yok. Kendilerine iyi bakmışlar. Hâlâ filinta gibiler. Yaşına raÇmen Lefter ve Rıdvan Dilmen gibi. Rıdvan'a her bakışta iyi ki rakibimiz Fener'de oynamıyor şimdi, sahaya çıksa kendisinden 10 misli fazla para almış yabancılardan çok iş yapar diye düşünüyorum.İsmet Baba da öyle. Geçen yıllara raÇmen hâlâ dinç ve taze. Fazla fiyakası yok. Masaları falan öyle ahım şahım deÇil. Reklamları pek yok. İşin alengirli tarafı ile uÇraşmıyorlar. İstanbul'da kendilerinden çok daha sosyetik, çok daha "in" ve çok daha pahalı balık lokantaları gırla.Pek aldırdıkları yok. DoÇru bildiklerini yapmaya devam ediyorlar.Ve insana büyük keyif veriyorlar. Hele hele masanızda lokantanın müdavimlerinden ve sayısı artık giderek azalan çok eski Kuzguncuklu gerçek bir İstanbul efendisi varsa. Ömer Turan Bey gibi.Ömer Bey garsonları iyi tanıyor. O gelir gelmez masa donanmaya başlıyor.ZeytinyaÇlı, bol sarımsaklı yeşil fasulye ve pilaki burada çok iyi. Patlıcan salata da pörsümüş deÇil ve is kokuyor. Rakının "olmazsa olmaz" iki mezesi, beyaz peynir ve kavun, Ömer Bey tarafından teste tabi tutuluyor ve sınavı geçiyorlar.Buna karşılık "deniz börülce"sini görür görmez Ömer Bey'in kaşları çatılıyor. "Yahu, bu meram şey nereye gitsek karşımızda." Gerçekten de acaba bütün Türkiye'de ekilmeye mi başladı bu güzelim Ege otu? Ada manavındaa bile bulunuyor artık. Tadıyorum. Lezzetsiz. Acaba bu da mı serada yetiştirilebiliyor? Garsona soruyorum. Bilmiyor. Neyse yemeye mecbur deÇiliz. Git Ege'ye taze ve doÇal olanını istiyorsan.Ayrıca nefis söÇüş karides salata ve lakerda var önümüzde. Karides küçük BoÇaz karidesi. Öyle dondurulmuş, lezzet fukarası ve cebi yakan iri karideslerden deÇil. Lokantalar da yaşlanır Lakerda da, biraz ince kesilmiş olsa bile, bayaÇı iyi. Tuzsuz. Yumuşak ama öyle pamuk gibi aÇızda daÇılır cinsten de deÇil. Ama tabii buraya insan asıl balık yemek için geliyor. Taze ve çiftlik olmayan balık.DoÇruyu söyleyeyim çok sevdiÇim için iki kez gittim bir ay içinde. İlkinde Sevgili Jak Hayim'in davetlisi olarak. İkincisinde gene o ve Ömer Turan Bey'in içinde olduÇu bir grup ile birlikte. İlk seferde nefis bir tekir tava ve ızgara uskumru geldi önümüze. Yerli uskumru. Kolyoz deÇil. Neredeyse unutulan bir lezzet. Burası klasik "tava ve ızgara" yeri. Ama ikisini de çok iyi yapıyorlar. En önemlisi de kalite deÇişmiyor. Bir gün iyi, bir gün kötü deÇil.İkinci seferde de, gene tekir istedik. Bir de palamut tava ve sarıkanat ızgara.Tekir neredeyse ilk sefer kadar iyiydi. Belki bir gün daha fazla beklemiş mutfakta ve dolaba girmiş ama diÇer yerlerde yediÇim tekirlerin çoÇundan iyi. Maalesef çingene palamudu zamanı geçmişti ama önümüze gelen palamut çok tazeydi. Sarıkanat da aynı tazelikte idi ve uskumruyu pişirdikleri kadar ustaca ızgara edilmişti. Belli ki ızgaraları tertemiz ve çok sıcak. Ayrıca sanırım odun ateşinde pişiriyorlar. Lakerda bayaÇı iyi BalıÇın yanında getirdikleri roka salata da enfes. Sanki o sabah bahçeden koparılmış gibi.İçki mi? Rakı buradaki tüm mezeler ve özellikle de palamut ve uskumru ile uyum saÇlıyor. Ayrıca servisleri güzel. Önünüzden buz kovası eksik olmuyor. Ah bir de fazla müşkülpesent davranıp tabak ve bardaklarınızı bu kadar sık deÇiştirmeye kalkmasalar.Hesap makul. 50-60 YTL falan. Tek sorun kart kabul etmemeleri. Nakit geçiyor sadece. Bir de "bonus" var. EÇer pazar öÇlen orada iseniz ve denize sıfır, önünüzde Süleymaniye, arkanızda köprü, yanınızdan geçen kayıkları seyrederek demleniyorsanız, isteseniz de istemeseniz de, Kuzguncuk korosunun lokantaya bitişik parktaki konserine kulak misafiri olacaksınız. Hesap makul * * * * *