31.08.2013 - 19:45 | Son Güncellenme:
YAZI: SERRA AKAR
13 yıldır moda dünyasının içinde olan, mankenliğin ardından çalıştığı dergicilik sektöründe de adından söz ettiren bir isim Ece Sükan. Televizyonda birçok moda programı sunmuşluğu da var, dizi oyunculuğu yapmışlığı da... Nişantaşı’nda vintage kıyafetler sattığı kendi adına bir mağazası da bulunuyordu bir zamanlar.
Sekiz aydır bir gazetede her pazar kadrajına takılan ayrıntıları “Ece’nin Kadrajı” adlı köşesinde samimi ve sıcak diliyle paylaşıyor okuyucularla. “Her zaman görselliği olan işler yaptım. Yazma yeteneğim biraz geç öne çıktı” diyor.
Arkasındaki duvarı boydan boya kaplayan ahşap kitaplığında meraklı olduğu fotoğraf kitapları, sanat dergileri, eski plaklar, klasik dünya edebiyatından öne çıkan romanlar, hatta ODTÜ’de eğitim aldığı yıllardan kalma psikoloji kitapları göze çarpıyor. “Bu köşeyi seviyorum, beni özetliyor” diyor. Hayalinde bir sinema filminde rol almak da varmış. Annesi Serpin Sükan eski bir tiyatrocu, babası mühendis ve iş adamı. “Sanırım bu oyunculuk merakı anne genlerimden” diyor.
Sükan evindeki eşyaların çoğunu antikacılardan almış. Piyano ve siyah deri sandalye gibi aile evinden
gelen parçalar da var tabii.
Protokolden uzak bir ev
Salon, mutfak, üç oda ve üç banyo bulunan Emirgan’daki 170 metrekarelik apartman dairesine dört yıl önce taşınmış Sükan. Daha önceleri Nişantaşı ve Gümüşsuyu’nda oturmuş. Evden yana her zaman şanslı olduğunu söylüyor. “Hepsi de özellikli ve karizmatik evlerdi” diyor. Burası onun Ankara’dan geldikten sonraki üçüncü durağı. Gümüşsuyu’ndan taşınma gündeme gelince, ona ilk gösterilen ev burası olmuş. Ama hemen taşınmamış. “Diğerlerini de görmek istedim. Bir ay kadar ev baktıktan sonra tercihim burası oldu tabii. Bunun üzerine çıkan bir manzarayla karşılaşmadım gösterilenler arasında. İçi de tertemizdi, tadilat da gerektirmiyordu” diyor.
Salonda otururken kendini bir geminin güvertesinde gibi hissediyormuş. Haksız da sayılmaz. Man-zarasıyla iddialı bir ev burası. Yılın yarısını yurt dışında, özellikle Milano’da geçiriyor. Burada olduğu zamanlarda evinin tadını arkadaşlarıyla çıkarıyor. “Rahat ve protokolden uzak bir ev burası” diyor.
Huzurlu, kişilikli bir sığınak
Eklektik tarzıyla dikkat çeken dairenin dekorasyonunu tamamen kendi yapmış. Çoğu parça zaman içinde Çukurcuma’daki antikacılardan teker teker seçilmiş. Ağabeyi Aslan Sükan’ın daha önceki evi için çizdiği kitaplığın oval salon duvarına milimetrik uymasına çok mutlu olmuş. “Asıl yeri meğer burasıymış” diyor.
Bir iş projesi için kendi tasarladığı geniş ve rahat oturma grubu da salonuna uymuş gözüküyor. Kilim, halı ve Murano cam aksesuar gibi detaylarla araya renk katmayı da ihmal etmemiş. Salon duvarlarını yakın arkadaşı Haluk Akakçe’nin tablosu, Fikret Muallla’ya ait bir reprodüksiyon ve Aslan Sükan’ın çektiği fotoğraflarla renklendirmiş.
Evde müzik sonuna kadar açık olurmuş genelde. Ambient, lounge, house, caz veya klasik tarz seviyor daha çok. Fransız ve İtalyan yönetmenlerin sanat filmlerine ise özel bir ilgisi var. Duvara yaslı Michelangelo Antonioni’nin Vanessa Redgrave’in de rol aldığı Blow Up filminin afişi de bu merakının yansıması. “En sevdiklerimden” diyor.
Sık seyahat eden biri olarak Sükan’ın burayı özlemekde geçerli sebepleri var. Tıpkı yıllardır yaptığı, hikayesi olan, orijinal moda çekimlerinde olduğu gibi, huzurlu ve kendi yaşam yolculuğunu anlatan kişilikli bir sığınak yaratmış kendine...
Yazının tamamını InStyle Home Eylül sayısında okuyabilirsiniz.