01.06.2010 - 00:28 | Son Güncellenme:
Röportaj: Lube Aayar
Fotoğraflar: Ozan Güzelce
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’la yaptığımız röportajın ilk kısmı dün Milliyet’in 60. Yıl eklerinde yayınlandı. Bugün kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sohbetimiz sırasında söz dönüp dolaşıp, TOKİ’nin Galatasaray için inşa ettiği Seyrantepe Stadı’na geldi. Öfkelenen Yıldırım, ‘söz verdikleri o güne’ vurgu yapıp, “Bugüne kadar Seyrantepe ile ilgili tek laf etmedik. Ama Galatasaray haddini aşıyor. Böyle devam ederlerse, çok ağır altından kalkamazlar” dedi. Yıldırım’a Melih Gökçek’i, Rüştü Reçber’i ve sürekli gündeme gelen ‘askerlik meselesi’ni de sorduk, işte verdiği cevaplar...
Seyrantepe Stadı ile ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunu yazdım Milliyet’te...
Yazını okudum. Değinecektim basın toplantısında, konuyu dağıtmak istemedim. Ama cevap vereceğiz ona.
Ben alayım cevabınızı işte! Işın Çelebi, “Fenerbahçe stat yapmadı, revizyon yaptı” yorumunu yaptı Milliyet’e.
Hayır, biz yıktık yaptık. Bu stat taraftarımızın, kulübümüzün imkanları, yöneticilerin maddi katkıları ve şirketlerinin olanaklarıyla yapıldı. Projeyi arkadaşımız Nihat Özbağı yaptırdı. Bizim makinelerimiz, mühendislerimiz burada çalıştı. Stadı normal bedelinden daha ucuza mal ettik. Çünkü bir müteahhit kârı ödemedik, kendimiz başında durduk taşeronlara yaptırdık. Bu stadın yapımı 100 milyon dolardan aşağı değildir. Sattığımız koltuklarla, bir kısmını da bankalardan alarak, Migros ve Telsim’in katkılarıyla biz bu stadı yaptık. Kasada bir lira bile yokken yola çıktık ve tamamladık. Fenerbahçe’nin kendi imkanlarından başka güvencemiz yoktu.
Şükrü Saracoğlu ile ilgili ‘kaçak yapı’ söylentilerinin nedeni nedir?
Bizim stadı iyi incelemek lazım. Bu arazi, eski başkanlarımızdan Şükrü Saracoğlu zamanında kulübe verilmiştir. 1950’lerden sonra devletin Fenerbahçe’ye, “Gelin buraya 42 bin kişilik bir stat yapalım, ortak kullanalım” teklifi gündeme geliyor. Bu teklifin sonunda bir protokol imzalanıyor. Fakat iki senede yapılacak stat, 15 senede yapılıyor. O günkü şartlarda Fenerbahçe’ye, “Burada 200 kişi çalışacak” demişler. Gelirin yüzde 50’sine ve ömür boyu maçların burada oynanması karşılığında stat tamamen devlete verilmiş. Yani arazi bizimken, yeni stadın yapılması sırasında yapılan anlaşmalarda devlet bunu kötüye kullanmış ve stadı olduğu gibi elimizden almış. Peki biz ne yaptık? Bu durumdaki stadı yeniden kiraladık. 49 yıl için 75 milyon dolar kira ödeyeceğiz. Tribünleri teker teker yıkarak, paramız olmadığı için, yettikçe yeni kısmına başlayarak bu stadı yaptık. 100 milyon dolar civarında para harcandı buraya. Öbür tarafta Galatarasay’ın olayına baktığınızda Ali Sami Yen Stadı, devletin stadı, devletin arazisi, devletin malı. Devlet bunun kullanım hakkını vermiş Galatasaray’a. Ve şartlar yerine getirilmediği için bu hak kaybedilmiş. Sonuçta bu stat ellerinden çıkması gerekirken, devlet gitmiş Seyrantepe’de başka bir araziyi tahsis etmiş. Üstelik bir kooperatife aitken, araziyi başka şartlarda ele geçirmişler. O kooperatifle anlaşarak orada rant getirecek beş bin konut, onun yanında stat yapılması gibi pozisyonlara girmişler. Bunun üzerine konan tepkilerden sonra devlet orada bir stat ve bir hastane yapılmasına karar vermiş ve bunu yapmıştır. Ve biz de bunu destekledik. Bu ülke için yapılacak her şeye destek vereceğimizi söylediğimiz için, o sözü verdiğimiz günden bu yana, bu konuyla ilgili tek laf etmedik Fenerbahçe olarak.
Ataşehir projesini Seyrantepe’nin karşılığı gibi görenler var!
Hayır, Seyrantepe gibi değil! Biz orayı satın aldık, Ülker’le ortaklaşa. Arazi bedeli ihaleye çıktı, 67 şirket girdi ve en uygun fiyatı verdiğimiz için de biz aldık. Seyrantepe’yle ilgili fazla konuşmak istemiyorum. Çünkü konuştuğum zaman çok ağır şeyler söyleyeceğim, o da bana yakışmayacak. Bizi bu işlere karıştırmasınlar. Yoksa çok ağır konuşurum, kalkamazlar altından. Galatasaray, Seyrantepe Stadı’nın yapımında emeği geçenlere her zaman müteşekkir olmalı ve saygı duymalı. Fazla konuşmasınlar, kapatsınlar bu konuyu, gündeme taşımasınlar. Bu konuda Fenerbahçe ile ilgili çağrışımlar yapmasınlar.
Sessizlik devam mı edecek yani?
Gerekirse etmez bundan sonra. Çünkü niye? Onlar hadlerini aşan açıklamalar yapıyorlar. Biz Fenerbahçe olarak, o statla ilgili ne yorum yaptık, ne düşüncemizi söyledik. Ama bundan sonra söyleriz. Bizim stadımızın tapusu var, iskanı alındı, hukuki en küçük bir sorunu yok. Ama bizim malımız da değil, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nün.
Stadın tapusunu alacağınızı söylediniz bir ara...
Bunun için sayın başbakanla görüşmeler yaptık. Kanun çıkaracaklardı. Başbakan, “Şu dönemi atlatalım, gereken düzenlemeyi yapalım, çözelim” dedi. Bütçe çalışmaları bitsin, yeniden ziyaret edeceğiz kendisini ve çözeceğiz. Tapusuyla birlikte stadın kulübümüze verilmesi için çalışıyoruz.
Trabzon maçından sonraki basın toplantısında, Fenerbahçe’yi şike yapmakla itham eden bazı yazarları eleştirdiniz ama isim vermediniz. Neden Erman Toroğlu, Hıncal Uluç ve Ahmet Çakar’ı açık açık söylemediniz?
Ya ben durmadan papağan gibi bunları mı söyleyeceğim? Onların adını daha önce verdim, çıktım anlatım. Hem söylememe gerek yok ki, vatandaş bilmiyor mu kimin ne yazdığını?
Peki bu isimlere neden dava açmıyorsunuz?
E bakan bile, “Şaibe var” diyor, sonra çıkıyor özür diliyor. Ne yapacaksın? Türkiye bu!
Ya Melih Gökçek?
Onunla ilgili konuşacağım yakında, belgeleri hazırlıyorum. O konuştu ya benimle ilgili, ben 1.5 milyar dolar harcamışım, dört şampiyonluk alabilmişim demiş ya! Onunla ilgili bazı sorular soracağım. Ama bir kere değil, bundan sonra devamlı soracağım ona!
Fenerbahçe ne zaman dara düşse, sizinle ilgili aynı iddialar ortaya saçılıyor. Örneğin şu askerlik meselesi. Ben, “Tahir Kıran, bu hafta Aziz Yıldırım’ın çürük raporunu getirecek” diyen gazetecilerin sayısını unuttum. Neden buna bir son vermiyorsunuz?
Bu ne ki? Ben neler duyuyorum ama kendimi savunmam. Herhangi bir adam değildim ki, bu koltuğa oturmadan önce. Benim bir geçmişim, işim, hayatım, ailem var. Gizli, karanlık bir şey bırakmış olsam arkamda, ilmik ilmik açarlardı çoktan. Bunlar yazıp duracaklar, çünkü hiçbiriyle muhatap olmuyorum. Devletten gizli bir şey olabilir mi? Benim karanlık hiçbir şeyim yok. 12 senedir buradayım, herkesin gözü önündeyim. Bir yanlışım olsa 50 defa soruşturma geçirirdim.
Şekip Mosturoğlu, son toplantıda, “Fenerbahçe’yi, Türk futbolunun derin devleti gibi göstermeye çalışıyorlar” dedi. Sizce bunu neden yapıyorlar?
Neden biliyor musun? Biz hep doğruları söylüyoruz. Biz hiçbir zaman çizginin dışına çıkıp, zigzag yapmadık. Hep bildiğimiz, inandığımız doğruları söyledik. Bizde bir açık bulamadıkları için uydurmak zorunda kalıyorlar. Doğru olanın bedel ödemesi de Türkiye’nin yanlışıdır.
Daum’un ilk gidişi Avrupa Şampiyonası’na denk geldi. Ş imdi de Dünya Kupası var! Teknik direktör ve futbolcu bulmak zor şimdi değil mi?
Kendisini çağırdım, konuştuk. Bazı şeyler anlattım, o da bize bir şeyler anlattı. Şu anda değerlendirme yapıyoruz. Düşünüyor kendi kendine. Temmuz başına kadar zamanımız var. Alacağımız futbolcular belli zaten, o çalışmalar yapılıyor, Dünya Kupası ilgilendirmiyor bizi.
Ya yeni hoca başka futbolcu isterse?
Hoca isteyemez, çünkü o da biliyor neyin ne olduğunu. Yeni bir şey yok, daha önceden başlayan çalışmalar devam ediyor.
RÜŞTÜ, “BENİ AZİZ?YILDIRIM?DÖVDÜRDÜ”?DESİN
Rüştü Reçber ile ilgili açıklamanızdan sonra federasyonun bir soruşturma yaptığı söylendi, doğru mu?
Hayır, böyle bir soruşturma falan yok. Basın yazdı ama kimse bizden bilgi, belge istemedi.
Sizce Rüştü Reçber, neden yıllardır kendisini kimin dövdürdüğünü açıklamıyor?
Bilemem. Dayak yediği insanlarla oturup yemek yediği, arkadaşlık yaptığı için olabilir mi? Rüştü çıksın delikanlı gibi, “Beni Aziz Yıldırım dövdürdü” desin, ben o zaman konuşurum bu konuda.