29.03.2013 - 18:53 | Son Güncellenme:
Gökhan Akçura
İstanbul’daki elçiliklerin yazlık saraylarının 18’inci yüzyıldan itibaren Tarabya’ya inşa edilmesiyle, burası şehrin gözde sayfiyelerinden oldu. Tarabya’da açılan ilk otel, 19’uncu yüzyılın ortalarına tarihleniyor: Hotel Petala. 19’uncu yüzyılın ortalarında İstanbul’a gelen seyyahlar, yaz aylarında burada kaldıklarını yazıyorlar. 1871 tarihli bir kitaptan da, otelin Mrs. Petala tarafından işletildiğini ve geceliğinin 67 kuruş olduğunu öğreniyoruz. 1895 tarihli bir bilgide de, Petala’nın Oteli’nin Summer Palace’tan küçük, ama rahat olduğu belirtiliyor. İskelenin yanında olmasının avantaj olduğu yazılıyor. Eski kartpostal ve fotoğraflardan anlaşıldığı gibi, Hotel Petala’nın bulunduğu yere daha sonra Tokatlıyan Oteli yapıldı. Ama bu otele ilişkin bilgileri daha sonraya bırakıp, Tarabya’nın ikinci oteli olan Summer Palace’ın öyküsüne geçelim.
Pera Palace’ın kardeşi Daha geniş bilgiye sahip olduğumuz Tarabya Summer Palace Oteli, 1893’te inşa edildi. Büyük şölen salonları, İstanbul’un ilk plajlarından olan sahili ve tenis kortlarıyla, döneminin efsane otellerinden olmuştu. 1905 tarihli Baedeker rehberinde, otelin 110 odalı, elektrikli ve mayıs-ekim ayları arasında açık olduğunu öğreniyoruz. Summer Palace’ın bu ihtişamlı günleri I. Dünya Savaşı yıllarında sona erdi. Summer Palace’ı, Beyoğlu Tokatlıyan ve Tarabya Tokatlıyan’ın işletmecisi Mıgırdıç Tokatlıyan satın aldı. Otel, 1918-1920 arasında yangın geçirdi, ama onarılarak tekrar hizmete girdi. Son olarak Sümer Palas adını aldı.
Boğaziçi’nin en lüks oteli Tokatlıyan
Hotel Petala’nın yerine, 1900’lerin başlarında Tokatlıyan yapıldı. 30 Nisan 1904 tarihli bir belgeden, otelin açıldığı ve elektrik kullanımının başladığı anlaşılıyor. Ahşap Tokatlıyan, o dönemin en lüks Boğaziçi oteliydi. Gelelim Tarabya Tokatlıyan’ın (ve elbette Beyoğlu Tokatlıyan’ın da) nasıl Konak adını aldığına... 1930’lu yıllarda Tokatlıyan otelleri, Mıgırdıç Tokatlıyan’ın damadı Medoviç’in yöneticiliğine geçer. Savaş yıllarında Medoviç, Nazi hayranı olmuştur. Konumuzla ilgisi yok ama Çelik Gülersoy’dan aktaralım: “Medoviç otelde ağırladığı Alman dostlarıyla, topuklarını vurarak selamlaşacak kadar yeni bir kimliğe bürünmüştü. Bu tavrı söylentilere yol açtı. Kendisi ailesiyle Tarabya’daki Sümer Palas’ta kalır, Beyoğlu’ndaki işine taksiyle gelirdi. Boğaz’da o zaman için lüks olan bir tekne her dakika hazır bekler, hazret büyük konfor içinde yaşardı. Bu dönemde Karadenizli İbrahim Gültan adlı vatandaşla tanıştı ve kendisine borçlanmaya başladı.” Ayrıntılara girmeyelim ve bir süre sonra otellerin Gültan’a devredildiğini söyleyip geçelim. 1950’li yıllarda Gültan, işletmeciliğini yaptığı Tokatlıyan Otelleri’nin adlarını Konak’a çevirdi. Beyoğlu ve Tarabya Konak Otelleri...
Hilton ve Divan’dan sonra Büyük Tarabya
19 Nisan 1954’te Tarabya Konak yandı. Büyük, konforlu, lüks otellerin peş peşe açıldığı yıllardı. 1955’te İstanbul Hilton, 1958’deyse Divan Oteli hizmete girmişti. Aynı yıl Tarabya’da Tokatlıyan Oteli’nin enkazı istimlak ettirilerek yıktırıldı. Emekli Sandığı’nın kurduğu Emek Otelcilik konuya el attı. 7 yıllık inşaat sonunda, Büyük Tarabya Oteli hizmete açıldı. O yıllarda yüzme havuzu, tenis kortları gibi tesisler bulunmuyordu. 1984 yılında yapılan genişletme çalışmalarıyla yeni tesisler de ilave edilerek, otel 5 yıldızlı hale getirildi. 1971 yılında Tarabya Oteli’nde yiyecek-içecek müdür muavini olarak çalışan Mehmet Kunt, o günleri şöyle anlatıyor: “O zamanlar Tarabya bir, Hilton ikiydi. Şimdiki Çırağan kadar meşhurdu. Tüm nişanlar, düğünler, davetler, kutlamalar ya Hilton ya Tarabya’da olurdu. İstanbul’un elitleri buralarda buluşurdu. Tarabya’ya gelebilmek herkesin harcı değildi. Tabii o zamanlar pırıl pırıl deniz vardı ve Tarabya İskelesi bizim otelin plajıydı.”
1980’lerde otelin itibarı hızla düşmeye başladı. Eşyaları demode oldu, hizmet kalitesi geriledi ve zarar eder oldu. 2002’de de kapandı. Otelin işletme hakkını 2006 yılında satın alan Bayraktarlar Holding tarafından baştan aşağı yenilendi ve geçen aylarda yeniden hizmete girdi. Tarabya otellerinin tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
Yazının tamamını Atlas Tarih dergisinin nisan sayısında bulabilirsiniz.