15.12.2024 - 04:32 | Son Güncellenme:
Burak Demirbaş
Burak Demirbaş - İstanbul gibi büyük bir kentte onlarca müzeyi ziyaret etmek mümkün ancak Hisart Canlı Tarih Müzesi bunlardan hiçbirine benzemiyor. İstanbul Kâğıthane’de bulunan ve geçtiğimiz ay 10. yılını kutlayan müzede Osmanlı padişah ve sadrazamlarına ait pek çok eser yer alırken, canlandırılan tarihi olayların dioraması (üç boyutlu modellemeler) da görülmeye değer… İnce işçilik ile yapılmış dioramalar, tarih severler için yeni ufuklar açıyor.
Beş katlı müzenin her bir katında ayrı ayrı Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Dönemi’ndeki önemli savaş ve olaylar, I ve II. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kore, Vietnam ve Kıbrıs Barış Harekâtı dâhil pek çok önemli tarihi vaka, canlı görsellere dönüşmüş durumda. Müzenin en üst katındaki “Star Wars” koleksiyonu ise özellikle hayranları için kaçırılmayacak nitelikte.
Zengin koleksiyon
Tarihi pek çok olayın anlatımında kullanılan yüzlerce mankenin üzerinde, dönemlerine uygun birebir orijinal kıyafetler yer alıyor. Müzenin kurucusu, diorama, maket, resim ve heykel sanatçısı, koleksiyoner ve iş insanı Nejat Çuhadaroğlu’ndan, müzedeki padişahlara ait eserlerin çeşitli müzayedelerden alınarak koleksiyona eklendiğini ve bu sayede sergilenmeye başlandığını öğreniyorum. Daha önce hiç bir yerde görmediğim padişahlara ait çocukluk yıllarından kalma kılıçlar, Sultan II. Mahmud’a hediye edilen ikonik bir tüfek ve vezîr-i âzam Pargalı İbrahim Paşa’ya ait kişisel eşyalar… Hepsi birbirinden kıymetli eserler. Mustafa Kemal Atatürk’e ait mareşal üniforması ve Enver Paşa’nın eşyaları da müzeye gelenleri etkileyecek eserler arasında. Neredeyse 45 yıldır koleksiyonuna eklediği eserleri, artık sergilemesi ve bir müze kurması gerektiği için bu kararı aldığını söyleyen Nejat Bey, müzeye gelen binlerce kişinin buradan mutlu ayrıldığını da sözlerine ekliyor.
Alman savaş uçağı mı!
Dünyada ilk ve tek olduğunu öğrendiğim müzeyi gezen ziyaretçilerin etkilenmemesi mümkün değil. Samuray kıyafetlerinin sergilendiği canlandırmalardan sonra karşımda devasa bir fil zırhı görmek şaşırmama neden oluyor. Daha önce yalnızca belgesellerden gördüğüm ve görmeyi hiç beklemediğim bir diğer eser de II. Dünya Savaşı’nda Almanların kullandığı ve sesini duyanların korkmamak için demir bir sinir sistemine sahip olmaları gereken ‘Stuka’ uçağı. Savaş döneminde pek çok düşman uçağını düşürdüğünü öğrendiğim bu makine, hareketsiz olduğu anlarda bile oldukça heybetli duruyor.
Nejat Çuhadaroğlu’nun yıllarca emeğiyle topladığı bu nadide parçalar, çok daha merkezi bir konumda ve görünür olmayı kesinlikle sonuna kadar hak ediyor