22.05.2023 - 02:08 | Son Güncellenme:
Dr. Öğr. Üyesi Hale Gönül
Dr. Öğr. Üyesi Hale Gönül | halegonul@gmail.com -Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü, Günümüzden 2500 yıl önce, İonia olarak adlandırılan bölgenin, yani bugünkü İzmir ve Aydın illerinin sahil kesiminin halkı, eşit büyüklükte, birbirine çok benzer konutlarda yaşıyordu. Antik Çağ’da İonia, 12 kent devletini kapsayan bir bölgedir. Bu kentlerden biri olan Milet, İon Aydınlanması olarak isimlendirilen, Sokrates öncesi filozofların başı çektiği felsefe, edebiyat ve sanat rönesansının öncüsüdür. M.Ö. 7. yüzyılda başlayan kültürel ve bilimsel gelişmeler, M.Ö. 546’da Perslerin Anadolu’yu işgali ve İon Ayaklanması gibi siyasi çalkantılar ile bölünse de, mimarlık ve kent planlaması alanındaki yeniliklerin hızla devam ettiği görülür. Bunların içinde en önemlilerinden biri Miletli Hippodamos’un M.Ö. 479’da kenti ızgara plana göre tasarlaması ve eş konut adalarına bölmesidir. Hippodamos, bundan kısa süre sonra Atina’nın limanı olan Pire kentini de tasarlamış ve burada eşit parseller içinde eş konutlar inşa etmiştir. Milet’teki konutlar çok iyi korunamamış olduğundan kentteki evlerin eşit olduğunu söylemek zor olsa da İonia’da, Milet’in komşuları Priene ve Klazomenai kentleri, burada başlamış olan tasarıma uygun olarak, ızgara sistemdeki yapı adaları (insulae) içinde, eşit büyüklüklerde, benzer tasarıma sahip konutlar içerir. Mekânsal düzende görülen bu eşitliğin aslında toplumdaki demokrasi ve eşitlik fikirlerinin bir sonucu olduğu fikri, arkeologlar Wolfram Hoepfner, ErnstLudwig Schwandner ile Eski Çağ tarihçisi Wolfgang Schuller tarafından ortaya atılmış ve fikirlerini destekleyen kent ve konut çizimleri ile yayımlanmıştır. Sonrasında arkeoloji dünyası tarafından bu fikir benimsenmiştir. Peki, eşit büyüklükte ve benzer tasarıma sahip bu evlerin iç düzeni nasıldı? Bunu cevaplamak için İonia Bölgesi’ndeki en iyi korunmuş konutlara sahip Priene kentine bakılabilir.
Priene’deki konutlar
Priene, 1895-1898 yıllarında Theodor Wiegand ve Hans Schrader tarafından kazılmış ve bulunan konutlara ana odanın önündeki sundurmadan hareketle “prostas”lı konut adı verilmiştir. Bir yerleşim adasında 23.5 metre uzunluk ve 8.5 metre genişlikte sekiz eş parsel bulunur. Bitişik nizam olan evler, böylece, dikdörtgen bir taban alanına oturur. Hepsinin merkezinde bir avlu vardır ve sokaktan önce avluya girilir. Dört tarafı odalar ya da duvarlarla çevrilmiş, sokak ile görsel ilişkisi bulunmayan, üstü açık avlu hem günlük işlerin yapıldığı hem de odalar arası sirkülasyonun sağlandığı mekândır. Burada ayrıca sunak ve bazen de yağmur suyunu toplamak için kaplar bulunabilir. “Oikos” denilen ve günlük işlerin görüldüğü ana oda, avlunun kuzeyindedir. Bu odaya, konuta da adını veren, prostas isimli, bazen bir ya da iki sütunun yer aldığı bir sundurmadan geçilir. Sundurma, ayrıca, andron denilen, evin erkeklerinin erkek konuklarını ağırladığı misafir odasına da geçit verir. Bu odada symposion ismindeki eğlencelerde konuklar kline denilen sofalara uzanarak yemek yerler. Andron evin genelde en özenli ve süslü odasıdır, ortasının mozaik veya çakıl taşları ile süslü olduğu örnekleri bulunur. Oikosun yanında, onun içinden geçilen küçük bir yan oda daha bulunmaktadır, burasının da banyo işlevi gördüğü düşünülür.
Priene evlerinin, kuzey bölümü iki katlıdır ve oikos içindeki bir merdiven ile çıkılan üst katta yatak odaları bulunur. Böylece tüm yaşama mekânları avlunun kuzeyinde, bir sundurma arkasında toplanmış olur. Bu tasarım evin ana mekânlarının yazın sundurma sayesinde güneşten korunarak serin olmasına, kışın ise tam tersi güneş ışınları daha eğik gelirken gün ışığının içeri dolarak mekânı ısıtmasına olanak tanır ki böylece enerji tasarrufu sağlanır. Konutların sokağa bakan cephelerindeki pencere açıklıklarının nispeten küçük ve az olması da hem mahremiyet hem de enerji tasarrufu isteğinin bir yansımasıdır. Böylece, sokaktan yalıtılmış, içe dönük, ana ışık ve hava kaynağı ortasındaki avlu olan ve yaşama mekânlarının avlunun kuzeyinde toplandığı bir ev tipi ortaya çıkar. Avlunun güney tarafında ise işlikler veya ahır, depo gibi ikincil mekânlar bulunur. Bazen konuta ait veya bağımsız dükkânlar da bu yapı adası içinde yer alır ve bunlar, doğrudan sokağa açılır. Priene’de rastlanan plan şeması diğer İonia kentlerinde küçük farklarla devam etmiştir. Klazomenai’daki konutlar, Priene’deki örneklerine çok benzerdir. Bir ızgara sistem içinde olmasa da benzer mekânsal düzene sahip örneklere Kolophon’da da rastlanır. Yalnız Kolophon’daki prostaslı konutlarda, Priene’dekilerden farklı olarak andron avlunun güneyindedir. Ayrıca yazının başında da belirtildiği gibi, İonia’nın dışında Trakya ve Yunanistan’da da benzer tasarıma sahip evler bulunur.
İskender’le bozuldu
Kısacası, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda kıyı Ege’de kent sakinleri eş büyüklükte ve benzer tasarım ilkelerine sahip konutlarda yaşamıştır ve bunun da toplumdaki demokrasi ve eşitlik fikirleri ile bağdaştığı düşünülür. İskender’in Anadolu’ya gelişi (M.Ö. 323) ile başlayan Helenistik Dönem’den itibaren ise hem toplumsal hem mekânsal eşitlik bozulmuş, mozaikler ile süslü daha gösterişli konutlar inşa edilmiştir. Bu gelişmelerden tüm kentler nasibini almış, Priene’de eş büyüklükteki protaslı konutların kimileri birleştirilerek daha büyük, çift avlulu konutlara dönüştürülmüştür. Dört tarafı sütunlarla çevrili birden çok avlusu, görkemli taban mozaikleri ile Helenistik konutlar ise ancak başka bir yazının konusu olabilecek kadar muazzam ve çeşitli yapılardır.