ArkeolojiKalıntıların ışığında, unutulmanın eşiğinde: İki başkentin tarihi ilişkisi

Kalıntıların ışığında, unutulmanın eşiğinde: İki başkentin tarihi ilişkisi

22.05.2023 - 03:01 | Son Güncellenme:

Orta Çağ’dan günümüze Ankara ve İstanbul arasındaki sosyal ve ekonomik bağın araştırıldığı çalışma kapsamında, iki kent arasındaki ticari yapıların izi sürülüyor.

Kalıntıların ışığında, unutulmanın eşiğinde: İki başkentin tarihi ilişkisi

İklim Demir | demir.iklim@gmail.com-  Ankara ve İstanbul arasındaki sosyoekonomik bağı ortaya koymak için başlatılan yüzey araştırmasının ilk ayağı sonlandırıldı. Araştırma yürütücüsü Doç. Dr. Tolga Bozkurt çalışmalarının detaylarını Milliyet Arkeoloji’ye anlattı.

Haberin Devamı

Araştırmanın temel amacı nedir?

 Beş yıllık bir stratejik hedef ile başladığımız araştırmanın genel sorunsalı, Orta Çağ’dan günümüze Ankara ve İstanbul arasındaki sosyal ve ekonomik bağı ortaya koyabilmek. Ayrıca, Ankara Merkez’den başlayarak, eski Ankara-İstanbul Yolu dediğimiz ticaret rotasının üzerindeki kervansarayların, menzil yapılarının, hanların tespiti temel amaçlarımızdan birisi. Günümüzde mevcut yapıları ya da arkeolojik izleri takip etmek ve Ankara’nın 16. yüzyıldan itibaren canlanan ekonomisinin en temel emtiası olan tiftik ve tiftiğe bağlı gelişen ticaretin hangi güzergâhlardan geçerek dönemin başkenti İstanbul ve İzmir Limanı’na ulaştığını ortaya koyabilmek...

Ticaret rotası nereleri kapsıyor?

Haberin Devamı

 Ankara Merkez’den başlayarak, Etimesgut, Yenikent, Sincan, Ayaş, Güdül, Beypazarı, Çayırhan ve Nallıhan. Buradan sonra Bolu, Adapazarı bölgesinden Ankara sınırları dışına çıkarak, bir kolu Bursa’ya, bir kolu İstanbul’a uzanan bu rota Orta Çağ’dan itibaren Anadolu eyaletleri ve İstanbul’un bağlantısını sağlıyordu.

Osmanlı’nın bu bölge üzerindeki etkisi ne zaman başlıyor?

 Daha çok 15. ve 16. yüzyıllarda başlıyor. Celali İsyanlarına kadar Anadolu’daki ticaret beklediğimiz kadar canlı değil. 17. yüzyıl başlarından itibaren Anadolu’da tekrar ticari hareketlilik ve menzil külliyelerinin yapılmasını gerektiren ticaret merkezleri belirmeye başlıyor. Ankara özellikle tiftik ve deri üretiminin merkezi olup bu mamullerin İstanbul, Bursa ve İzmir pazarlarına ulaşması için yol güzergâhlarında güvenliği sağlanmış lojistik destekleri bulunan menzil yapılarının inşası gerekiyor.

Beypazarı, Nallıhan gibi çevre ilçelerin önemli olduğunu nereden anlıyoruz?

 Mimari kalıntılar bu noktada en önemli kanıtları bizlere sunuyor. Beypazarı, Nallıhan sınırları içerisindeki Juliopolis ve Anastasiapolis olarak bilinen bir piskoposluk merkezi olan Lagania ile ilişkileri olan vadi içi bir lokasyona sahip. Bugünkü Beypazarı kentinin olduğu sahanın içerisinde daha önce bir Bizans ya da Roma eseri olup olmadığı sorusunu şu an net olarak cevaplandıramasak da kullanılan devşirme malzemelerin varlığı ve Juliopolis ve Lagania Anastasiopolis’in unsurlarının Türk döneminde Beypazarı’na Köprüler de ticaretle ile ilgili yapılar. RÖPORTAJ 25 da taşındığını ve bu yerleşimlere ait mimari plastiklerin yapı malzemesi olarak kullanıldığını söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

Bu bölgelerde ayakta olan önemli bir yapı var mı?

 Celali İsyanları’nın bastırılmasından sonra Nasuh Paşa’nın Ankara-İstanbul yolu üzerinde yaptırdığı hanlar var. Bunlardan bir tanesi Beypazarı’nda Nasuh Paşa’nın banisi olduğu yapı.

Menzil bölgelerinde içerisinde Beypazarı’nın önemi nedir?

Ankara’dan sonra ilk önemli menzilimiz Beypazarı gibi görünüyor. Ankara ve Beypazarı arasında bir veya iki tane daha menzil yapısı olması gerekiyor. Bunların konumlarını şimdilik belgeleyemiyoruz.

Düşündüğünüz yapıların neler olduğunu biraz açabilir misiniz?

 Zir Vadisi’nde bir han ya da lojistik merkezi bulunması gerekiyordu. Buranın girişinde günümüzde sadece bir köprü var. Köprüler de menzil yapıları ve ticaretle ile ilgili yapılar.

Haberin Devamı

Zir Vadisi’ndeki tahribat korkutucu. Bu bölge ile ilgili yeni bilgiler edinebildiniz mi?

Maalesef bugün içinden geçen dere yatağının kirli atıkları taşıyan bir su kaynağına dönüşmesiyle de çeşitli çevre sorunlarına sahip bir yer. Arkeolojik veriler ışığında konuşursak hem tarihi hem de topografik oluşumları ile önemli bir bölge. Bugün ise Ermeni mezar taşlarından ve köprü kalıntısından başka somut bir iz yok. Buradaki mezar taşlarında haçlı monogramlı ve kitabeli bazı örnekleri Roma Hamamı’nın yanındaki teşhir alanında görebiliyoruz. Halen yerinde belgelediğimiz bazı Ermeni mezar taşları da var.

Hiçbir iz yok

Buranın önemini belgeleyen tek şey elimizdeki mezar taşları mı?

 Hayır, bölgeden geçen seyyahların Zir Vadisi ile ilgili notları önemli kaynaklardır. Anlaşıldığı kadarıyla Hristiyan azınlığın oluşturduğu bir yerleşim yeri burası. Eski tahrirlerden (vergi tespiti amacıyla yapılan sayım) de bunu tespit etmek mümkün. Ne yazık ki bugün bunun yaşayan bir karşılığı yok. Maddi veriler de oldukça kısıtlı. Mahalle, sokak gibi bir dokudan da söz edemiyoruz. Kâgir yapılar olmadığı anlaşılıyor. Muhtemelen ahşap strüktürlü yapıların hâkim olduğu bir yerleşim alanıydı ve günümüze hiçbir iz gelmemiş.

Haberin Devamı

Rotanızda Ayaş da var. Burada bir buluntu belgelediniz mi?

 Voyvoda Hanı diye tabir edilen ve bir hamamla birlikte konumlandırılmış çeşme ve sivil yapı tarzında geç tarihli bir handan oluşan yapı kompleksine rastladık. Hanın restorasyonu yarım bırakılmış. Burada daha ayrıntılı çalışacağız.

 

Önemli bir kale

Bu rotada varlığı bilinen fakat bugün yok olmuş eserler var mı?

Normalde Selçuklu menzil yapılarının konumlandırılışını düşündüğümüzde Ayaş ve Beypazarı arasında da bir yapı görmemiz gerekirdi. Lakin bu aralıkta bir esere rastlamıyoruz. Adaören köyü denilen yerde önemli bir Roma Kalesi var. Bu kaleyi Osmanlılar kullanmış. Bunu malzeme kullanımından anlayabiliyoruz. Burç duvarlarında ve surlarda devşirme malzeme kullanımı var. Tıpkı Ankara merkezde olduğu gibi Türk döneminde kalenin ıslahının gerçekleştirilerek işlevsel hale getirildiği ve bir karakol olarak kullanıldığı söylenebilir. Oldukça ihmal edilmiş bir alan ve köylülerin anlatımına göre kaçak kazılar yapılmış. Benim Ankara bölgesi içerisinde gördüğüm en nitelikli kale. Roma’nın castrumları tarzında bir kale. Burada bir kazı çalışması yapılmalı ve restorasyona başlanılmalıdır.

Kalıntıların ışığında, unutulmanın eşiğinde: İki başkentin tarihi ilişkisi

Yüzey araştırması kapsamında tarihî yapılar belgeleniyor.

Bu araştırma sonucunda Ankara ve İstanbul arasında organik bir bağ kurulabilecek mi?

Ankara, Osmanlı topraklarına geç katılmış bir bölge. 15. yüzyıldan sonra da yavaş yavaş Ankara ile ilişkiler hem ticaretle hem de İran bağlantılı doğu yollarının üzerinde olması nedeniyle artmıştır. Biz sanat tarihçiler olarak, bu alandaki maddi kültür verilerini değerlendirmeye çalışıyoruz. 16. yüzyıl kayıtlarına bakıldığında Beypazarı’nda ciddi bir nüfus var. 19. yüzyılda seyyah notları ve arşiv kayıtları da gösteriyor ki, şehir ekonomik anlamda zenginleşmiş. Osmanlı sosyal ve ekonomik hayatı içerisinde, bu bölgeden temin edilen tiftik ve ona bağlı gelişen ticaret oldukça önemli. Bu durum bize Ankara’nın bir tekstil pazarı olduğunu göstermektedir.

Sanat tarihinin işlevi

Yoğunlukla ticaret ve ona bağlı gelişen mimariden söz ettik. Bunun sanat tarihi ile ilintisi nedir?

Sanat tarihi, tarih biliminin maddi kültür verileriyle yazılan bölümünü teşkil ediyor. Kent tarihinin sunduğu kanıtlar da bunun önemli bir kısmını oluşturuyor. Bizler maddi kültür verilerinin tespitini ve tarihlendirmesini yaparak, dönem içerisindeki estetik ve işlevsel özelliklerini belirleyerek tarih ve ilişkili diğer bilimleri destekliyoruz.

Ankara ve arkeolojik miras

Ankara sanat etkinlikleri ve arkeolojik miras açısından yetersiz bir kent olarak anılır. Bu fikre katılıyor musunuz?

Modern sanat konusunda kozmopolit bir yapısının olmaması bu noktada etkili sanırım. Sanatın müşterisi olan insan kitlelerinin daha sınırlı olduğu bir şehir belki. Buna karşılık, arkeolojik mirası oldukça zengin. Dünyada sınırlı örneği olan Res Gestae Divi Augusti (Roma İmparatoru Augustus’un kendi ağzından hayatını ve başarılarını anlattığı anıtsal yazıt) yazıtlarından birisi Ankara’da Augustus Tapınağı’ndadır. Bu anıt ve bitişiğindeki Hacı Bayram Camii çok önemli. Paganizmden Hristiyanlığa ve daha sonra da İslami Dönem’e kadar uzanan bir dinler tarihi kesitini de bizlere sunuyor.