"Korona virüs hepimizi eşitledi” dedik hep ama gündelik hayatta pek de öyle olmadı ve salgın, zor olan yaşamları daha da zorlaştırdı. Örneğin otizmli ya da özel gereksinimli çocukları olan ailelerin neler yaşadığını bizzat gördüm. Çocuklarını evde tutmak, onlara virüs tehlikesini anlatmaya çalışmak, sosyal olarak hiçbir destek alamamak ve daha nicesi…
Bu süreçte çok zorlanan ve “normalleşme” adımları ile daha da zor günler yaşayan bir diğer kesim ise kronik hastalığı olanlar! İlk vaka görüldüğünden bugüne, kronik hastalığı olanların (kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp/damar hastalıkları gibi) evlerinden çıkmaları sınırlandırıldı. Salgın öncesinde de, kalabalıklara giremeyen, maske kullanan, seyahat, hava değişimi gibi durumlarda risk alan kronik hastalar, salgınla tamamen hapis hayatı yaşar oldu. Çok sıkı tedbirlerle yaşamak zorunda olan, en ufak bir hatada hayatı tehlikeye girecek milyonlarca insan var. Ve ne yazık ki, bizler bu insanlara empati yapamıyoruz. Kronik ve alerjik hastalığı olan kişiler, bu süreçte mecbur oldukları tıbbi destekten ve takipten uzak kaldılar. Düzenli olarak doktor kontrolüne gitmek ve hastanede bulunmak zorunda olan bu insanlar için, hastanelerde ayrı bir düzenleme yapılması gerekiyor. Zira, kontrollerine gitmediği takdirde hayati tehlike yaşayacak olan kronik hastalar, şu koşullarda hastaneye giderlerse de tehlike altına giriyorlar. Her zaman dediğim gibi; sadece kendi ihtiyaçlarımızı değil, başkalarının önceliklerini de hesaba kattığımızda gerçekten insan oluruz.
Bu konuda Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Elif Altuğ’a yapılabilecekleri sordum:
“Yeni normalleşme döneminde hastaneler tüm hastalara hizmet verecek şekilde yeniden şekillenmeli. Muayene saatleri, odaların havalandırma koşulları, muayene sırasında alınan önlemler (maske, mesafe ve el temizliği) hastanelerin ana giriş kapısından başlayarak uygulanmalı. Bu şartlarda başvuru yapan hastalar da yine kendi kişisel önlemlerini kullanmalı. Özellikle alerjik hastalar evdeki karantina sürecinde ev tozu ilişkili havayolu duyarlılığından da şikayetlerini artmış bulabilir. Yine kronik akciğer ve kalp hastalığı olan kişiler de, öncelikle uygun önlemlerle ve insan yoğunluğu bulunmayan alanlarda hareketlendirilmeli. Egzersiz amaçlı günlük yürüyüş, eğer olanak varsa yine deniz veya havuzda yüzme tercih edilebilir. Dahası yeni ve hızla kullanıma giren e-sağlık hizmetleri üzerinden doğrudan ses ve görüntü desteğiyle takipli oldukları doktorlarıyla iletişim kuramları sağlanabilir. Bu şekilde hem genel görünümleri hem devam eden veya yeni gelişen şikayetleri konusunda danışmanlık verilebilir. Yine bu programlar üzerinden ev için egzersiz (bedensel ve nefes) ve dayanıklılık geliştirici fizyoterapi desteği sunulabilir. İlaç kullanımı ve dozları gözden geçirilebilir. Hem güven hem sosyal ağ kurulması anlamında çok değerli bir paylaşım sağlanabilir.”
“‘Risksiz’ bir sosyalleşme olanağı yok”
Dr. Elif Altuğ’a, ‘normalleşme’ ile birlikte, güvenli bir sosyalleşme için bireysel olarak neler yapabileceğimizi de sordum:
“Risksiz bir sosyalleşme olanağı yok. Az, orta ve yüksek riskli tercihlerimiz var. Alacağınız önlem ve yapacağınız seçimlerde ne süreyle, hangi ortamda, kimlerle olduğunuz önemli. Hastalık 1000 virüs partikülüyle oluşuyor. Nefes alırken dakikada 20, konuşurken 200 ve gülüp/yüksek sesle bağırdığımızda binlerce saçılabiliyor. Bu bilgilerle en az süre, açık havada, fiziksel mesafeyi en az 2 mt olarak belirleyip, en fazla 5-6 kişilik gruplar halinde kalınabilir. Böylece sadece bu önlemlerle sosyal bağ içinde kalabiliriz. Çemberinizi genişletirken öncelikle karantina döneminden tanıdıklarınız ve sonrası hareketlenmelerinden haberdar olacağınız kişileri seçmeniz de kolaylık sağlar. Bahçede buluşmalar ile başlamalı, çatal/bıçak paylaşımı açısından el hijyeni desteklenmeli. Lokanta /kafe orta-yüksek riskli.
Tatile çıkacaklar nelere dikkat etmeli?
Yazın maskeyi 2 saatte bir değiştirin
“Deniz/havuz açısından suyun kendi güvenli. Kendi alanınızda, fiziksel mesafede ve farklı gruplara katılmayarak başlayabilirsiniz. Çocuklar için zorlanılabilir. Özellikle 65 yaş üzeri ile tatil paylaşımında dikkat edilmeli, çocuk ve gençlerle aynı ortamı paylaşımlarında özen gösterilmeli. Otellerin yeni düzenlemelerinde ise öncelik yine zamanınızın çoğunu az insanlı açık alan ve odanızda geçirmeniz riski azaltır. Arabayla seyahat uçağa göre avantajlı. Maskeler yaz sıcaklarında çabuk nemlenebileceğinden 2 saat aralıklarla değiştirilmelidir.”