Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

Sokağa çıkma yasağı başlamadan önce ve bittikten sonra koşarak market alışverişimizi yapmaya gidiyor, dolaplarımızı tıka basa dolduruyoruz. İstediğimiz meyveyi ya da sebzeyi bulamayınca da burun kıvırıyor, söyleniyoruz. Oysa salgın sonrası tüketicide oluşan gıda arzı nedeniyle, tarla ve seralarda üretim son sürat devam ediyor. Salgına rağmen çiftçiler ve yetiştiriciler toprak üzerinde aralıksız çalışıyorlar. Çünkü evde kalanları besleyecek üretimi birilerinin yapması gerekiyor. Bu açıdan bakınca, soframızdaki her bir lokmanın değerini anlamak ve çocuklara da anlatmak gerekiyor.

Haberin Devamı

Üstelik tam da şu aralar, mevsimlik tarım işçilerinin göç zamanı. Ne yazık ki, sosyal mesafenin ve güvenlik önlemlerinin olmadığı koşullarda, ekmek parası peşinde koşuyorlar. Virüs bile herkes için adil işlemiyor. Onlar canları pahasına Türkiye’nin bir ucundan diğerine gitmeye çalışıyor ki, biz evlerimizde canımızın istediği yemeği pişirebilelim. Haftalardır uygulanan 20 yaş altı gençler için sokağa çıkma yasağı, tarım işçilerinin çocukları için uygulanabiliyor mu? Günde ortalama 10 saatini tarlada çalışmakla geçirmek zorunda olan çocuklar, ne yazık ki evlerinde kalma lüksüne sahip değil. Neredeyse sonbahara kadar tarlalarda çalışacak çocuklar ve aileleri için, daha insani koşulların yaratıldığı acil bir destek planı gerekiyor.

Kendimizi beslemeye yeter miyiz?

Ülkelerin giderek birbirlerinden uzaklaştığı bu dönemin sonunda, gıda ithalat ve ihracatı ne aşamaya gelecek, ülkenin ve dünyanın üretim gücü nasıl etkilenecek? İtibarını uzun zaman önce kaybeden çiftçimiz, yeniden hak ettiği değeri bulabilecek mi? Bir avuç ekilebilen toprağın en büyük zenginlik olduğu gerçeği yeniden hatırlanacak mı? Düşünülmesi gereken pek çok soru var.

Tüm bu soruları sorarken, İpek Hanım Çiftliği’nin kurucusu Pınar Kaftancıoğlu’nun sözleri de beni oldukça düşündürdü: “Bu salgının üretim güçlerini çökertmesi, biyolojik tahribatından fazlasına sebep olabilir. Tablonun aydınlık yanında ise şanslıyız ki genç bir nüfusa sahibiz, tarımsal ve sanayi üretimi yapabiliyoruz. İki buçuk milyar metrekare toprağımız ekilebilir özellikte. Bu toprağın üzerinde bakliyat, buğday, sebze, baharat yetiştirebiliyoruz. Çok konuşulmuyor ama şu günlerde tüm akıllı devletler ithalat sözleşmelerini baştan düzenliyor. Cezai şartların uygulanacağı imzaları attırıyor. Geniş çaplı stratejiler ve yeni tarım politikaları oluşturuyor. Gıdanın ihracatına yasaklar getiriyor. Yakın zamanda Fransız peynirini, İtalyan makarnasını ve parmesanını, İspanyol zeytinyağını, Hollanda tereyağını sadece kendi ülkelerinin raflarında göreceğimizi anlıyorum. Kendimizi beslemeye yeter miyiz? Evet, çalışır, diker, üretir isek rahatça yeteriz. Sadece patates yetişen Kuzey Avrupa toprağına kıyasla gerçek bir cennete sahibiz. Ekemeyeceğimiz tohum, dikemeyeceğimiz ağaç yok. Bunları işleyecek, sahaya getirecek tesisimiz, taşıyacak altyapımız da var. Evinizin bahçesi varsa hemen dikin, memleketteki evin bahçesi varsa boş bırakmayın, dikin. Bu bir devlet politikası olabilir. Tarım nimettir. Paranın kıymetinin epeyce düşeceği önümüzdeki gelecekte gıda açığını ithalat ile kapatmak mümkün olmayacak maalesef.”

Haberin Devamı

Kızımla korona günleri / Yeni tarım politikaları, soframızı nasıl etkileyecek

Haberin Devamı

Daha neler göreceğiz!

Virüs nedeniyle kapanan eğlence merkezleri, yaratıcı çözümler geliştirme çabasında. İnstagram’da canlı yayında düzenlenen partilerin ardından, Almanya’da kurulan “arabalı disko”ya gelenler, araçlarından inmeden canlı DJ performansında eğlenmişler. Dans yerine arabalarını sallayıp, korna çalmışlar. Özgürce dans edemeden, sosyalleşemeden yapılan eğlenceye eğlence denir mi bilemiyorum ama insanın elinden hiçbir şey kurtulmuyor. Bakalım daha neler göreceğiz!

Ne yapsak?

Madem topraktan, gıdadan bahsettik. Bu hafta eve domates, biber, yeşillik fideleri alabilir, çocuğunuzla birlikte balkonunuza ya da evin uygun ışık alan bir bölümüne dikim yapabilirsiniz. Hatta bir adım ileri gidip, evde kompost yapımını deneyebilir ve kendi gübrenizi üretebilirsiniz. Böylelikle çocuğunuz da, tükettiklerinizden üretim yapabileceğinizi deneyimlemiş olur. (Öneri: Evde kompost yapımı ile ilgili “Kokopelli Şehirde” hesabını takip edebilirsiniz.)