Anne-babalar olarak bu süreçte doğal olarak en çok çocuklarımızı düşünüyoruz. Onların psikolojisi, sağlığı bozulmasın diye çabalıyoruz, yatırım yapıyoruz. Küçük yaştaki çocuklarımızın bağımlılıklarını, okul çağındakilerin eğitimini, ergenlerin öfke ve çatışmalarını anlatıp duruyoruz. Peki ya bizim ebeveynlerimiz? 65 üstünde olan ve sürekli riskli gurup olarak tanımlanan, sokağa çıkamayan, belki hiç olmadıkları kadar yalnız kalan, ölüme yakın oldukları gerçeği bir kenara, çocuklarının sağlığı için her an endişelenen ebeveynlerimiz?
Bizler, ebeveynlerimiz evlerinde ve sağlıklı iseler rahat ediyoruz. Ancak onların dünyasında duygular böyle işlemiyor. Yaşamın son dönemi olarak tanımlanan bir süreçte, belki de hiç olmadığı kadar kendileriyle baş başalar. Korktukları hastalanmak ya da ölüm değil. Evlatlarını, sevdiklerini son bir kez görememekten korkuyorlar. Bizler gibi, kendilerini ayakta ve moralli tutacak bir işleri, sürekli uğraşları, bakmak zorunda oldukları çocukları yok. Tutunacakları tek şey, ziyaretlerine gelecek, ellerini tutup, gözlerine bakacak, bir güler yüz gösterecek sevdikleri. Dünya genelinde istatistiklere baktığımızda, yaşam boyu depresyonun en sık görüldüğü dönem, yaşlılık dönemi. Hatta kimi ülkelerde ergenlik döneminden daha çok depresyon, kaygı ve anksiyete ile boğuşuyorlar. Sadece sessiz yaşıyorlar. O nedenle, ebeveynlerimizle konuşurken, manzaraya onların penceresinden bakmaya çalışalım. Mümkünse sık sık görüntülü görüşelim, varsa torunlarını gösterelim, sevdiğimizi ve özlediğimizi, en kısa zamanda sımsıkı sarılacağımızı söyleyelim. Bir hobi, her güne hevesle başlamalarını sağlayacak bir amaç bulmalarına yardımcı olalım. Çocuklarımıza verdiğimiz şefkat ve korumayı, ebeveynlerimize de verelim.
Google’da en çok aranan ‘ekmek tarifi’
Neredeyse her gün farklı yemekler ve ekmekler dener olduk. Hayatımızda yemediğimiz ekmeği yiyoruz son bir aydır. Stres ve tehlike altında bu yeme güdüsü, karbonhidrat tüketiminin psikolojimiz ile bağlantısı gerçekten inanılmaz. Pandemi son bulduğu zaman, dünya genelinde ve ülke bazlı bir buğday tüketimi araştırması yapılmasını çok isterim. Örneğin Google Arama Trendleri raporuna göre, mart ayının ikinci haftasında Türkiye’de en çok aranılan kelime “ekmek tarifi” olmuş. Şaşırdık mı? Hayır! Ama bu süreçten kilo alarak değil de, kilo vererek çıkan olursa, işte o beni çok şaşırtır.
İçimizdeki çocuğa ebeveynlik yapmak
Bu süreçte bazen kendimi, içimdeki küçük kızla konuşurken buluyorum. Evin içinde kaçacak yer bulamadığımda, yapılması gerekenler üstüme üstüme gelip, beni nefessiz bıraktığında, canım kimse ile konuşmak istemediğinde, onun cılız sesini duymaya çalışıyorum. “Neye ihtiyacın var şu an?” diye soruyorum ona. “Ne olsa iyi gelirdi?” Dedikleri her zaman kolay olmuyor. Ama bazen beni hayal dünyasına götürüyor. Kısacık bir an, başka bir yerde ve başka şeyler yaptığımı düşünüyorum. Bazen şefkat istiyor, sırtını sıvazlıyorum, bazen gözyaşı dökmek istiyor, yanında oluyorum. Herhalde bu aralar, hiç olmadığı kadar kendi içimizdeki çocuğa ebeveynlik yapıyoruz.
Ne oynasak?
Kim, kiminle, nerede, ne yaptı?
Herkes elindeki kağıtlara ilk sorunun cevabını yazıp, o kısmı kimseye göstermeden katlasın ve yanındakine versin. Sırayla tüm soruları bu şekilde cevaplayın. En son herkes elindeki kağıtları açsın. Genelde ortaya çok komik ve saçma hikayeler çıkıyor.
Milliyet’le yayınlanan Milliyet Çocuk Dergisi’nde de birbirinden eğlenceli oyunlar var. Göz atmayı unutmayın!