Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

“Biyolojik olmasa da bir çocuğun babası olmak istedim” diye yola çıkan Serkan Özübek şimdi 5.5 yaşında olan oğlu için  “Sanki doğduğundan beri beraberiz gibi hissediyorum. Her şey toz pembe değil tabii ki. Babalıkla değil de, tek ebeveynlikle ilgili zorlandığım kısımlar oluyor” diyor“Biyolojik olmasa da bir çocuğun babası olmak istedim” diye yola çıkan Serkan Özübek şimdi 5.5 yaşında olan oğlu için  “Sanki doğduğundan beri beraberiz gibi hissediyorum. Her şey toz pembe değil tabii ki. Babalıkla değil de, tek ebeveynlikle ilgili zorlandığım kısımlar oluyor” diyor.

Haberin Devamı

Serkan Özübek, Türkiye’de evlat edinen ilk bekâr erkek. Oğluyla 3 yıl önce başlayan hikâyelerini, sosyal medyada “kalptenbaba” adıyla yaptığı paylaşımlardan biliyoruz. Evlat edinme konusunda farkındalık yaratmak amacıyla tek ebeveynlik tecrübelerini ve edindiği bilgileri paylaşan Özübek, bu sayede pek çok kişiye ulaştığını ve 2 yıl içinde 30’a yakın kişinin oğlu ile hikâyesinden aldığı cesaretle evlat edinme veya koruyucu aile olma başvurusu yaptığını anlatıyor.

“Bana mesajla ulaşıp prosedürü soranlar, yardım isteyenler, ‘Tek erkek olarak siz başarmışsınız biz niye yapamayalım’ deyip cesaret alanlar, çocuğuna kavuşup bana fotoğraf atanlar oldu” diyen Serkan Özübek, gerçek bir sevgi ve bağlanma ilişkisi için illa biyolojik ebeveynliğe ihtiyaç olmadığını söylüyor.

‘‘İlk karşılaştığımız an film karesi gibi aklımda’’

Evlat edinmek için girişimde bulunduğunuzda yapılmış başka başvuru var mıydı?

Bana eşlik eden sosyal hizmet uzmanı, bir bekâr erkek başvurusu daha olduğunu söylemişti ancak nasıl sonuçlandı bilmiyorum. Ben başvuru yaptığımda, önümde emsal bir dava olmaması moralimi bozmuştu. Şansım az herhalde diye düşünmüştüm. O nedenle ne kadar çok örnek olursa o kadar iyi olur ve düşünenlere cesaret verir.

Siz nasıl karar verdiniz?

40’lı yaşlarıma geldiğimde ilişkilerim evlilikle sonuçlanmamıştı. Sonrası için de olur mu olmaz mı belli değil diye düşündüm. Bir yandan da çocukları çok seviyordum ve bir çocuğu çok iyi bir şekilde yetiştirebileceğime inanıyordum. Yine de etrafımda evlat edinmiş arkadaşlarım olmasa, bu farkındalığa ulaşır mıydım bilmiyorum! Ben de biyolojik olmasa da bir çocuğun babası olmak istedim.

Haberin Devamı

Bekâr bir erkek olarak çocuk bakımı sizi korkuttu mu?

Korkutmadı. Başvurum onaylandığında beni 3-4-5 yaş erkek çocuk sırasına aldılar. Oğlum 2.5 yaşındaydı hayatıma girdiğinde. Dolayısıyla yürüyordu, konuşabiliyordu. Hatta kendi yemeğini kendisi yiyordu! Bebekliklerinden beri ilgilendiğim 6 yeğenim var. Elbette annemin, yengelerimin ve arkadaşlarımın tecrübelerinden çok faydalandım. Ayrıca çok okudum, araştırdım. Okuduklarımla, içimden gelenleri harmanladım. Oğlumla ilk anda oluşan sevgi bağımız hiç kopmadı. Doğruların yanında hata da yaptım elbette. Ama birbirimizi sevmekten hiç vazgeçmedik. Gerisi de geldi zaten.

İlk karşılaşmanız nasıl oldu?

O an bir film karesi gibi hâlâ hafızamda. Çok duygusal bir andı. Sıram gelince çocuk dosyasını okumak için kuruma davet ettiler. Heyecandan uyuyamadığım pek çok geceden biriydi. Ertesi sabah erkenden gittim. Sosyal hizmet uzmanı ile beraber çocuğun dosyasını okuduk. Sonra size “çocuğu görmek istiyor musunuz” diye soruyorlar. Dosya üzerinden istediğiniz kadar hayır diyebiliyorsunuz. Ancak çocuğu ziyaret ettikten sonra, en fazla 3 defa hayır deme şansınız var. Sonrasında başvurunuz iptal oluyor. Bu arada dosyada kesinlikle fotoğraf yok. Ben okuma biter bitmez evet demiştim zaten. Sonra gerekli izinler alındı ve bir gün sonra yuvada çocuğu görebilirsiniz dediler. İşte o bütün uykusuz gecelerin doruk noktasıydı. Bir dakika bile uyuyamadım. Ertesi gün erkenden görmeye gittim. Müdür, bana yine çocukla ilgili bilgi verdi. Yarısını duymadım bile heyecandan. Kalbim yerinden çıkacaktı. Bu anı doğumhane kapısında bekleyen baba olarak tanımlıyorum. “İşte geldi” dediklerinde, kumral, kocaman kara gözlü, muzip bakışlı bir yakışıklı, “anne” dedikleri görevli kadının elinden tutmuş, kapı girişinde bana bakıyordu. Ayağa kalktım, o an istemsizce gözlerimden yaş süzüldü. 2.5 yılın stresi, moral bozuklukları, heyecanlar, meraklar, uykusuz geceler hepsi son bulmuştu. Oğlum karşımda duruyordu. Hemen yanına gittim. Her ne kadar sarılmak istesem de, onun için bir yabancı olduğumu biliyordum. Elini sıktım, “Merhaba benim adım Serkan. Senin adın ne?” dedim. Yarım yarım ismini söyledi. Sonra bizi oyun salonuna aldılar ve yalnız bıraktılar. O resmî tanışma, 5 dakika içinde oğlumun kucağıma, sırtıma, omuzlarıma çıkması ile bayağı samimi bir hal aldı!

Haberin Devamı

“Onsuz hayat düşünemem”

Evlat edinmek sizi değiştirdi mi?

Ben oğlumdan önce de mutlu biriydim. Hayattan keyif almasını biliyorum. Fakat oğlum hayatıma girdikten sonra mutluluğum katlanarak çoğaldı. Şu an onsuz bir hayat düşünemiyorum. Ancak oğlumu hayatımın merkezine koymuyorum. Biz, birbirimizin hayatına saygı gösterip, birlikte yaşıyoruz. Önem verdiğim en önemli şeylerden biri bu. Yani oğlumun bağımsız bir birey olması, kendi isteklerini çekinmeden söylemesi. Tabii ki hepsini gerçekleştirmiyorum ama mesela ona diyorum ki, “Her istediğini yapmadığım için veya başka bir sebeple bana kızabilirsin, ben de sana bazen kızıyorum. Ama biz birbirimizi her zaman seviyoruz.” Geçenlerde bir oyuncak mevzusu yüzünden bana kızdı, odasına girdi ve kapıyı sertçe kapattı. 10 saniye sonra kapıyı aralayıp “Baba sana şu an çok kızgınım ama bak yine de seni seviyorum” dedi.  Tam olarak aşılamaya çalıştığım şey bu işte.

Bu durumu biliyor mu?

Evet, yaşının algısı kadar biliyor. İlk geldiği günden beri, önceleri uyku öncesi masal gibi, şimdi biraz daha ciddi onu evlat edindiğimi söylüyorum. Uzmanlar da zaten en geç ilkokul çağında, yani 6-7 yaşlarında söylenmesi gerektiğini bildiriyor.

Babalıkla ilgili en zorlandığınız konular ne oldu?

Babalıkla değil de, tek ebeveynlikle ilgili zorlandığım oluyor. Mesela, iş yerinde bir şeye moraliniz bozuluyor, enerjiniz tükeniyor, ama evde sizinle deli gibi oynamayı bekleyen küçük bir çocuk var! Her şekilde enerji ve moral bulmak zorundasınız. Paslaşacağınız biri yok. Ya da bazı önemli kararları alırken doğru mu yanlış mı diye konuşacağınız biri yok. Ev işleri ve çocukla ilgilenmek hep sizin sorumluluğunuzda. Zor ama aynı zamanda keyifli.

‘‘İlk karşılaştığımız an film karesi gibi aklımda’’

“Her şey toz pembe değil tabii ki”

Şu an ilişkiniz nasıl?

Harika bir ilişkimiz var. Sanki 3 yıldır değil, doğduğundan beri beraberiz gibi hissediyorum. Her şey toz pembe değil tabii ki! Özellikle tek ebeveyn olarak, sinirlerimin zıpladığı, kızdığım, enerjimin tükendiği, hastalandığım anlar da oluyor. Bu durumlarda ailem yardımıma koşuyor. Arada sosyalleşmek, dinlenmek istediğimde oğlum babaannesinde kalıyor. Bu da çok güzel düzene oturdu. Kalabalık bir aile olmamız çok işe yaradı.

“’Üvey’ kelimesini kullanmayalım”

Hassas olduğum bir konu da dilimize yerleşmiş olan “üvey” kavramı ve deyimleri. Evlat edinenlere herkes büyük sevgi ve saygı besliyor. Tanıştığım herkes beni yürekten tebrik etti. Ama biliyorum bu insanlar günlük hayatlarının bir yerinde “bana üvey evlat muamelesi yapma”, “üvey ana/baba gibi davranma”, “ hem de öz çocuğu yapmış” gibi maalesef dilimize yerleşmiş cümleleri kurmuştur, kuracaktır. Bu deyimlerin artık kullanılmaması gerekiyor. Hemen olmayacaktır ama hepimiz dikkat edersek terk edebiliriz.

“Akran zorbalığı çok yaygın”

Eğitim ailede başlar. Bu sebeple çocuklarımıza, bazı çocukların evlat edinildiğini, bazı çocukların sadece annesi veya sadece babası olabileceğini, bazen ikisinin de olmayabileceğini ve bütün bunların normal olduğunu güzel bir dille anlatmak gerekiyor. Ben her fırsatta oğluma anlatıyorum. Akran zorbalığı maalesef çok yaygın. Bunu en aza indirmek için aileler ve öğretmenler birlikte çalışmalı.

“Hiç tereddüt etmesinler”

“İnanın çocuğunuzun biyolojik mi yoksa kalbiyolojik mi olduğunu zamanla unutuyorsunuz. Yuvalarda aile bekleyen binlerce çocuk varken, evlat edinmeyi düşünen ama tereddüt eden insanlar olmamalı. Bakanlık ve kurum inanılmaz hassas ve iyi çalışıyor. Bakanlığa  desteklerinden ötürü çok teşekkür ederim.  Bu yola girdiğinizde çok büyük destekleri oluyor. Detaylara çok fazla takılmayın. Her zaman söylüyorum, bazı şeyler de yolda düzeliyor.”