Siz bu yazıyı okurken pazartesi olacak ama bugün pazar. Hesap ettim tam 24 gündür evdeyim. “Çok sıkıldım” demekle, “Çok şanslıyım” demek arasında gidip geliyorum. Bu aralar duygularını dile getirmekten, ‘kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum, çocuk çığlıkları, yemek, çamaşır, temizlik yoruldum artık’ demekten utanıyor insan, her gün dünyanın her yerinden gelen ölüm haberlerini okuyunca. Bugün Pazar. Bu yazıyı yazarken penceremden yağmur ve fırtınayı izliyorum. Karşı komşu, beslediği kediler için kulübelerin üzerine yağmurluk yaptırmış. Her gün çıkıp biriken suyu temizliyor. Daha önce baharı ve yazı gerçekten bu denli arzuyla beklediğimi hatırlamıyorum sanırım. Ve tam şu an içimden Nazım Hikmet’in şu dizeleri çıkıyor:
Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...
Evde yalnızlık köşeleri
Benim gibi yalnızlığı ve sessizliği sevenlerdenseniz, bu günler sizin için de ekstra zorlayıcı geçiyor olabilir. Hiç olmadığım kadar ailemle bir arada olabildiğim için çok mutluyum ama belirli aralıklarla, sessizliğe ve yalnız kalmaya ihtiyacım oluyor. Bunu çok net bir şekilde biliyorum ve ifade ediyorum artık. Öyle anlarda her ne yapıyor isek, ortadan yok oluyorum. Belki tuvalete sığınıyorum, belki balkona. Belki 5, belki 10 dakika. Ama o kısacık zaman, sanki beni şarj ediyor, solunumum rahatlıyor, zihnim rahatlıyor ve ben dönüp kaldığım yerden devam edebiliyorum. Şundan eminim ki, hepimiz evlerimizde kendimiz için sessizlik alanları yaratmalıyız. Bu süreçten sağlıklı çıkmamız için buna ihtiyaç var. Kalabalık ve küçük evlerde işler daha da zor biliyorum. Ama eşinizden, ebeveyninizden, çocuğunuzdan bunu talep edin. Ve o yalnızlık ve sessizlik alanları, herkesin ihtiyacına göre adil olsun.
Görüntülü kızlar buluşması
Dün akşam birkaç kız arkadaşım ile çocukları uyutup, görüntülü buluşma yaptık. Herkes içeceğini yanına aldı, sırayla keyfimize göre müzik açtık. Bir saat boyunca sohbet, muhabbet, dertleşme, kahkaha, hüzün ile geçip, gitti. Bana çok ama çok iyi geldi. Eğer bu zamana kadar yapmadıysanız mutlaka yapın. Dostlarımla yan yana, göz göze olmayı tercih eden biriyim ve bugüne kadar online görüşmelere direndim ama büyük bir ihtiyaç imiş. Hepimizin ailemiz dışındaki ilişkilerimizi de sürdürmeye ihtiyacımız var. Ve kendi cinsim adına konuşmam gerekirse, ‘kız arkadaşlar’ şifadır.
Ne oynasak?
Sandalye kapmaca
Sandalye kapmaca çocukken en sevdiğim oyunlardandı. Kaç kişi iseniz, bir eksik sayıda sandalyeyi, yuvarlak oluşturacak şekilde salonun ortasına dizin. Müziği açın ve sandalyelerin etrafında dans edin. Müzik durduğu an bir sandalyeyi kapıp, oturmaya çalışın. Ayakta kalan yansın. Kalabalık ailelerde daha zevkli olacaktır. Hem müzikli ve danslı ve bol eğlenceli bir oyun. Hem hareketsiz kaldığımız şu günlerde hareket etmemizi sağlıyor. Hem de bence sinir sistemine de iyi geliyor. Şöyle düşünün, müzik çalarken heyecan dorukta oturabilecek miyim diye, müzik durunca bir an rahatlama geliyor. Şu aralar sık sık yaşadığımız duygular gibi, inişli ve çıkışlı. Gerçek hayatın provası gibi yani.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024