Koronavirüs yaş, cinsiyet, statü, ırk, din, dil demeden hepimizi evlere kapattı. Tüm insanlık şu ortak duygularda buluştu: endişe, korku ve kaygı. Geleceğe dair belirsizlik ve hissettiğimiz duygular ortak, ancak her evin içindeki hikayeler bambaşka. Bu süreçte bana bunları dinlemek çok şey öğretti.
Kimi evlerde haftalardır birbirini göremeyen ebeveyn ve çocuklar var.
Kimi evlerde işini kaybetmiş ya da geliri durduğu için eve ekmek getirme derdinde olan ve doğal olarak başka hiçbir şey düşünemeyen ebeveynler var.
Kimi evler küçücük, nefes alacak bir balkon bile yok belki.
Kimi evler çok çocuklu, ne bilgisayar yeterli, ne televizyon eğitime devam edebilmek için.
Kimi evlerde LGS’ye ya da üniversite sınavına gireceği için stresten depresyonun dibini yaşayan gençler var.
Kimi evlerde yetişkinlerden biri karantinada, diğer ebeveyn hem evden çalışmaya çalışıyor, hem çocuklarla ilgileniyor hem de eşine bakım sağlıyor.
Kimi evlerde sevdikleri yurt dışında kalmış ve hasretten gözyaşları durmayanlar var.
Kimi evler var, tüm aile büyüklerini virüsten dolayı kaybetmiş.
Kimi evlerde sürekli duygusal şiddet var, bazen de fiziksel.
Kimi evlerde ebeveynler uzaktan çalışma düzenini oturtmuş, çocuklarla bir arada olmak için daha çok zamanları var.
Kimi evlerde her gün işe gidip gelmek zorunda olan ve bakacak kimsesi olmadığı için çocuklarını yalnız bırakanlar var.
Bu liste böyle uzar gider…
Duygular aynı ama hikayeler farklı. Eleştirmeden, yargılamadan önce bir durup düşünmek gerek. Tavsiye ya da öneride bulunurken de, her hikayeyi ayrı dinlemek çok kıymetli bence.
Sağlık çalışanlarımızın hakkı ödenmez!
Dün sosyal medyada, sağlık çalışanı olduğu için bir aydır kızını göremeyen annenin, kızıyla kavuşma anının videosunu izledim. 6 yaşındaki kızın ağlayışını, annesinin saçlarını okşayışını ve annenin dakikalarca hiçbir şey demeden, öylece kızına sarılışını ömrüm boyunca unutmayacağım.
Çocuğunuz bebek gibi mi davranıyor?
Çocukların bu dönemde, her zaman olduğundan daha çok bizim sevgimize ve ilgimize ihtiyaçları var. Pek çok anne/babadan dinlediğim ve kendi kızımdan da deneyimlediğim kadarıyla, son günlerde bize daha çok yapıştılar. Kucakta taşınmak, sürekli yan yana olmak, gece birlikte uyumak istiyorlar. Daha talepkar olabiliyor, daha çok ağlayıp, daha çok problem çıkarıyor olabilirler. Sevgili anne/babalar, şimdi durun ve derin bir nefes alın. Bunların hepsi normal. Tüm ayarlarımız bozuldu. Bizim bile anlamlandırmakta zorluk çektiğimiz bu süreci, çocuklar hiç anlayamıyor. Defalarca anlatmama rağmen, her gün bir arkadaşına gitmek istiyor mesela. Hepsi geçecek. Sadece bizim tarafımızdan sakinleştirilmeye ve güvende olduklarını hissetmeye ihtiyaçları var. Yeniden bebekleşmeye başlayıp, “yemeğimi sen yedir” diyorsa korkmayın, sonsuza kadar yemeğini siz yedirmeyeceksiniz. “Şu an neye ihtiyacı var?” diye düşünün. Hemen bir oyuna çevirip, bebekmiş gibi yemeğini yedirebilirsiniz. Sevgi, ilgi ve anlayışınızı eksik etmeyin. Tabii bunu her şeyden önce kendinize yapmayı ihmal etmeyin ki, çocuklarınıza da yapabilesiniz.
Ne oynasak?
Braille alfabesi ile mesajlaşın
Tanıdığım en harika annelerden biri olan Sevgili Nazlı Hanım’dan gelen öneriyi paylaşmak istedim bugün. Görme engellilerin okuyup, yazması için geliştirilen Braille alfabesini hem siz hem çocuğunuz öğrenebilir ve bu şekilde mektuplaşabilirsiniz. Ya da arkadaşına bu alfabe ile yazdığı mesajı gönderebilir. Hem farklı bir alfabe ve farklı bir dünyaya bakış açısı geliştirmesi hem de zihinsel becerilerini geliştirmesi açısından şahane bir etkinlik. Braille alfabesini internette bulabilirsiniz. İyice öğrendikten sonra, bunu bir oyuna çevirebilir ve korsancılık oynayıp, şifreli mesajları evin içinde bulmaya çalışabilirsiniz.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024