Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

Uzaktan eğitim 31 Mayıs’a uzatıldı. LGS’nin akibeti ise hafta başı açıklanacak. Not ortalamasında birinci dönemin geçerli olacağını ve telafi eğitimini ise üç aşamalı olarak planladıklarını söyledi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk. Böylelikle bir dönemi kapamış olduk diyebiliriz. Ebeveynler evdeki sürecin uzamasından yorulmuş ve bunalmış olsalar da, okullara verilen aranın uzamasından memnunlar. Çünkü kimse virüsün etkisi tamamen geçmeden çocuğunu okula göndermek istemiyor. Çin’deki okullardan gelen, maskeli öğrenci görüntülerini, kendi çocuğunun yaşamasını istemiyor.

Okula dönüşten umudu kesmiş, daha doğrusu süreci kabullenmiş olsak da, ev içinde hayat kolay akmıyor. Her geçen gün yorgunluk artıyor, sinirler daha çok geriliyor, sabırlar tükeniyor. Peki yaza kadar olan bu bir aylık süreçte ebeveyn olarak kendimizi nasıl destekleyebiliriz?

‘Sabretmek’ kelimesini dilimizden çıkarabiliriz. Sabır kimi zaman hoşlanılmayan ya da istenmeyen şeylere tahammülü çağrıştırıyor. Çocuklarımızla ilişkimizde sabretmek kelimesini kafamızdan çıkarmak, olumlu bir bakış sağlayabilir.

Haberin Devamı

Bir ay daha çocuklarla evde olacağımızı biliyoruz. Bu sürecin sonundan nasıl çıkmak istediğimizi, kendimize sık sık hatırlatabiliriz.

En az çocukların da, bizler kadar bunaldığını kendimize hatırlatabiliriz.

Yaratıcı etkinliklerin bir yere kadar olduğunu, kalıcı olanın çocuğumuzla sağlıklı iletişim kurmak olduğunu fark edebiliriz. Sağlıklı iletişim de, dinlemek ile başlar.

Her sabah, günlük işlere başlamadan kendimize bir nefes molası verebiliriz. Güne gerilimi atmadan başlamak, tüm günü etkiliyor.

Sürekli olumsuzlukları ve eksiklikleri düşünmek yerine, az da olsa olumlu şeyleri düşünmek için çaba sarf edebiliriz.

Dostlarımıza uzaktan da olsa zaman ayırabiliriz.

Günlük koşturmacanın arasına ufak boşluklar koyabiliriz. Bu boşluklar da kaçacak hiçbir yer yoksa, kendimizi tuvalete kapatabiliriz.

Evde geçirdiğimiz haftalara dönüp bakarak, yüksek beklentinin yıpratıcı olduğunu fark edebilir ve yapabildiğimiz kadarıyla yetinmeye çalışabiliriz.

Kendimize iyi gelen ve gelmeyen şeyleri listeleyip, gelmeyenleri yapmamaya gayret edebiliriz.

Haberin Devamı

Eve, işe, çocuğa yetişemiyorum diye kendimizi hallaç pamuğu gibi oradan oraya atmayı bırakabiliriz.

Kirli bulaşıklar ve toplanmamış yataklar orada beklerken, balkonumuza çıkıp güneşi selamlayabilir ve bir çiçeği koklayabiliriz.

Tüm sorumluluklarımızı bir süreliğine unutup, müziği son ses açarak, çılgınca dans edebiliriz. Evdekiler delirdiğinizi mi sanar? Ne güzel işte, artık kimse size bulaşmaz!

Sizi ne ayakta tutuyor?

Hiç düşündünüz mü sizi zor zamanlarda ne ayakta tutar? Ben dün düşündüm. Okumak, yazmak ve yazdıklarımı paylaşmak yani üretmek beni ayakta tutuyor. Her gün yazma stresi olsa da, her sabah uyandığımda bu beni güçlü kılıyor. Stresin de bir miktarı iyi geliyor. Hadi siz de düşünün. Bu günlerde sizi ne ayakta tutuyor? Ne iyi geliyor? Mutlaka bir şeyler olmalı!

Kitap okuyabilen var mı?

Ben normalde iyi bir kitap okuruyum. Hemen her ay farklı kitaplar okurum. İşimle ilgili kitaplara ağırlık vermişsem, aralara farklı türde kitaplar serpiştiririm. Ama hayatımda hiç bu kadar kitap okuyamadığım bir zaman hatırlamıyorum. Evde olunca daha çok kitap okuyabileceğini düşünüyor insan. Ama ben bu süreçte evdeki kalabalıktan ve tempodan kitap okuyacak vakit bulamıyorum. Bulursam da dikkatimi veremiyorum. Gözünü seveyim eski yoğun günlerimin!

Ne yapsak?

Satranç ya da tavla oynamanın ve bunu ev içinde bir turnuvaya dönüştürmenin tam zamanı. Bilmiyor musunuz? O zaman öğrenmenin tam zamanı. Hem siz, hem çocuklar ustalaştıkça, her akşam beklenilen bir etkinlik haline gelebilir.