Cezaevindeki 28 Şubat’ın kudretli generallerinin affedilmesini isteyenler ‘merhamet’ diyor!
28 Şubat sürecinde ülke hortumlanırken, milyonlarca insan işini, umudunu, hepsinden önemlisi, bu ülkeye olan inancını kaybederken kimsenin aklına gelmeyen bir kavramdı merhamet.
28 Şubat sürecinde aktif rol oynadıktan sonra emekliye ayrılan paşaların birçoğu büyük holdinglerin yönetim kurullarına girmişti. Dönemin kudretli paşalarından Güven Erkaya, işadamı Korkmaz Yiğit’in danışmanı oldu. Vural Beyazıt, Etibank’ın, Teoman Koman, İnterbank’ın, Muhittin Fisunoğlu ise Sümerbank’ın yönetim kurulu üyesiydi.
Milletin parasının banka sistemi üzerinden iç edildiği bu ‘Lale Devri’ 2001’deki büyük krize kadar sürdü. Sırtını paşalara dayayan sermaye çöktü. Ali Balkaner, Hayyam Garipoğlu, Cavit Çağlar ve Murat Demirel’in bankalarına el konuldu, kendileri de hapse atıldı. Ne ilginçtir ki bu patronların bankalarının yönetim kurullarındaki paşaların hiçbiri ne sorgulandı, ne de hapse girdi. Hatta ifadelerine bile başvurulmadı. Yönetim kurullarına paşa almayan Yurtbank ve Egebank’ta ise patronlarla beraber yöneticilerin tamamı yargılanıp cezalandırıldı!
Dönemin ruhu merhameti sadece emekli paşalar söz konusu olunca hatırladı. Bir de Fetullah Gülen’e merhamet gösterildi o dönemde.
1997’yi 1998’e bağlayan yılbaşında FETÖ elebaşının Çevik Bir’e yazdığı bir mektup var. Her yönüyle ibretlik...
“Genelkurmayımızın çok değerli 2. Başkanı... Sayın Komutanım” diye başlıyor. Okullarına el konulmasından korkan FETÖ elebaşı uzun uzun kendini anlatıyor, Çevik Bir’e bağlılıklarını bildiriyor ve okulları devlete devretmeye hazır olduğunu söylüyor! “Devletimiz zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ordumuzun şerefli bir mensubu ve Genelkurmayımızın İkinci Başkanı olarak, nerede, ne zaman ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teşrifi yapabilirsiniz. Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme su-i edebinde bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımın kabulünü arzederim efendim. Fetullah Gülen”
Sonra ne mi oluyor? O dönemde Hürriyet’te yayımlanan ve “Moskova” mahreciyle verilen Ferai Tınç imzalı “Fetullahçıları Rahatlatan Mesaj” başlıklı yazıdan aktaralım.
“Fetullah Gülen adına bir grup, bir süre önce Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir’e gidiyor ve okullarla ilgili bilgi veriyor. Orgeneral Bir onları dinledikten sonra ‘Biz diyalogsuzluğun kurbanı olmuşuz’ diyor! Genelkurmay kaynaklı bu mesaj, Türkiye dışındaki 200 okulda görev yapan 5 bin öğretmen ve okulları finanse eden işadamlarını rahatlatmışa benziyor.”
İşte böyle. 28 Şubat ruhu tam olarak budur. Dershanelerini kapattığı için Recep Tayyip Erdoğan’a savaş açan FETÖ, Çevik Bir’e okullarını devretme teklifinde bulunuyor! Bütün bunlar olurken bankalar hortumlanıyor, millet soyuluyor ve kimse yoksul millet için merhamet kavramının adını bile anmıyor.
Şahsi görüşüm, 80’ini aşmış 28 Şubatçıların cezalarını hapiste değil evlerinde çekmeleri yönünde. Onlar kimseye merhamet etmediler ama biz onlara benzemeyelim.
Plaka ağalığı mı, ihmal mi?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sözcüsü Murat Ongun’a göre kentte yaşanan taksi krizinin sebebi plaka ağalığı. Bu krizi çözmek için UKOME’ye bir kez daha kaliteli taksi sistemi teklifi getireceklerini ve Ulaştırma Bakanlığı yetkililerinden de destek beklediklerini söylüyor Ongun.
Ulaştırma Bakanlığı ise sorunun taksi sayısı değil hizmetin kalitesi olduğu görüşünde. Bakanlık açıklamasında İstanbul’da faaliyet gösteren ticari taksilerle ilgili her türlü ruhsatlandırma işlemi ve alım satım izinlerinin belediye tarafından verildiği hatırlatılıyor ve “Taksilerin eğitim, kontrol, denetim, yönetimindeki tüm yetki ve sorumluluk İBB’de” deniliyor.
Bakanlık, özetle, belediyeye “Bu sorunu ortadan kaldıracak tüm yetkiye sahipsin, ne diye bahane üretiyorsun?” mesajı veriyor.
Bu arada bakanlık açıklamasından öğreniyoruz ki son UKOME toplantısında kent içi toplu ulaşım sistemi içinde yer alan ve atıl durumda bulunan 750 minibüs ve 250 taksi dolmuşun taksiye dönüştürülmesi kararı bakanlık yetkililerinin oylarıyla alınmış. Ve bu dönüşüm kararına rağmen İBB harekete geçmemiş!
Kim haklı, kim haksız tartışmasına takılmadan bu sorunun çözümü için herkes taşın altına elini koymalı. İstanbullu mazeret değil hizmet bekliyor.