Türkiye ile Yunanistan arasında kimilerine göre 2’nci bir Kardak krizi kapıda. Bu iki ülke arasında son dönemde Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’de yaşanan mevcut sorunlar düşünüldüğünde oldukça iyimser bir yorum gibi görünüyor. Çünkü mesele artık Kardak’ın çok ötesine geçen derin bir siyasi ve askeri krize dönüşmüş durumda.
Kardak demişken bizde iç siyaset malzemesi haline getirilen bir konuda düzeltme yaparak devam edelim. Birilerinin iddia ettiğinin tersine Türkiye 25 Aralık 1995 tarihindeki Kardak krizinden bu yana Ege’de tek bir ada, adacık ve kayalık üzerinde Yunanistan’ın en küçük bir devlet uygulaması yapmasına izin vermedi. Bu süreçte Yunanlıların Kardak benzeri bazı provokasyonlarına da anladıkları dilden yanıt verilerek müsaade edilmedi. Kardak öncesinde çıktıkları adacık ve kayalıklar içinse diplomatik yoldan verilen mücadele kararlılıkla sürdürülüyor.
Peki Yunan Başbakan Miçotakis’in son dönemde arkasına ABD ve AB’yi alarak yaptığı şımarık çıkışlar ne anlama geliyor? Miçotakis’in ruh hali korkmadığını ispatlamak için mezarlıktan geçerken ıslık çalan adamdan farksız. Türkiye 2022 yılının başından beri önce Milli Savunma Bakanı, arkasından Dışişleri Bakanı ve en son Cumhurbaşkanı düzeyinde Yunanistan’a “Çizmeyi aşma” uyarısında bulunuyor. Tehlikenin farkında olan Miçotakis ise bir taraftan Ege adalarındaki egemenliğine meydan okuduğu gerekçesiyle Türkiye’yi Birleşmiş Milletler’e şikayet ediyor, diğer taraftan ABD ve AB’yi bize karşı kışkırtıyor.
Miçotakis ne yaparsa yapsın Türkiye’nin eli adalar konusunda kuvvetli. Bir kısmı 1923 Lozan, bir kısmı 1947 Paris antlaşmalarıyla Yunanistan’a bırakılan adaların silahlandırılması uluslararası hukuka göre yasak. Yunanistan bu yasağı ihlal ettiğini kabul etmiş durumda. Türkiye de haklı olarak “Adaların statüsü bozuldu, ya silahları çek ya da egemenlik tartışması başlar” diyor.
Ege’de egemenlik tartışması başlayacaklar dışında bir de uluslararası hukuka göre “İsmen belirtilerek herhangi bir anlaşmayla hiçbir ülkeye devredilmemiş Osmanlı adası” olarak kabul edilen adalar var. Didim açıklarındaki Eşek ve Bulamaç adaları bu statüde. Bu iki ada 2. Dünya Savaşı sonrasına ait İngiliz ve ABD resmi haritalarında Yunan topraklarının dışında gösteriliyor. 1998 tarihli Eritre-Yemen Uluslararası Sürekli Hakem Mahkemesi esaslarına göre bu adalar Osmanlı adası sayılıyor.
Bitmedi… Girit’in güneyindeki Gavdos Adası da dahil 152 adacık ve kayalık da henüz anlaşma sağlanmadığı için “egemenliği belirsiz” statüde kabul ediliyor. Bu adalar tüm Ege deniz sahasının yüzde 5.7’sini oluşturuyor. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte gündeme taşıyacağı konu başlıklarından biri de bu egemenliği belirsiz Ege adaları olacak. Hukuk da, güç dengesi de bizden yana…
Türkiye’ye direnemeyeceğini en iyi Miçotakis biliyor. Bu kadar bağırması, ortalığı ayağa kaldırmaya çalışması bu yüzden.
Kılıçdaroğlu’na anket darbesi
Muhalefete yakın anket şirketlerinin son dönemde açıkladığı araştırmalarda öne çıkan (çıkarılan) iki sonuç var:
1-İyi Parti yükseliyor.
2-Meral Akşener’in Erdoğan karşısında seçimi alma ihtimali Kılıçdaroğlu’ndan daha yüksek.
Kemal Bey’e açıktan “Lütfen adaylık ısrarından vazgeç” diyemeyen ortaklarının anketler üzerinden CHP liderini oyunun dışına atmaya çalıştığını görmemek için siyasi kör olmak lazım.
Konda adına açıklanan ama kimsenin sahiplenmediği anketten sonra söz konusu şirketin genel müdürünün istifa etmesi her şeyi anlatıyor aslında.
Popüler iki belediye başkanının adaylıklarının önünü kesen Kemal Bey’i de aynı akıbet bekliyor. Ankara’da muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının İyi Parti lideri Meral Akşener olması için düğmeye basıldığı iddiası kulaktan kulağa yayılıyor.
Muhalefet cephesinde son durum şöyle: CHP altılı masaya Kılıçdaroğlu’nu önerecek. CHP’nin 81 il başkanı, belediye başkanları önümüzdeki 10 günde “Adayımız Kılıçdaroğlu” diye açıklamalar yapacak.
İyi Parti ise bekle- gör politikası izliyor. Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itiraz etmiyormuş gibi davranıyor ama masadaki yüzde 1’lik partilerle bir tutulmayı da kabul etmiyor. Başbakanlık sistemine geçiş için CHP liderinden takvim istediği belirtiliyor. Akşener herkesin kendi adayıyla Cumhurbaşkanlığı seçimine girmesine de sıcak bakmıyor. Bu durumda CHP’nin gerisinde kalacağını biliyor ve milletvekili de olamayacağı için partide kontrolü kaybedeceğini düşünüyor. Kafasındaki senaryo masanın Kemal Bey’in adaylığına onay vermemesi ve kendi isminin öne çıkması… Ankara’da son durum böyle.
Sonuç: Tehlike çanları Kemal Kılıçdaroğlu için çalıyor..