Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar ülkesinde dün.
Güvenlik kaynakları Irak’ın Metina alanında gerçekleştirilen operasyonla terör örgütünün üst düzey bir isminin etkisiz hale getirildiğini duyuruyor. Tüm haber ajansları da bu gelişmeyi son dakika olarak geçiyor.
Bu gelişme sonrası birdenbire sosyal medyaya tuhaf bir tartışma başlıyor.
Efendim neymiş… Etkisiz hale getirildiği açıklanan terörist aslında 2019’da öldürülmüş! Farklı ajanslar da bu gelişmeyi o tarihte duyurmuş!
Üstü kapalı bir şekilde operasyonu gerçekleştiren MİT’i ve devleti yalancılıkla suçluyorlar!
Referansları da o tarihte haberi geçtiklerini iddia ettikleri ajanslar!
Peki hangi ajanslar o haberi geçmiş? Devlet o tarihte bu teröristin etkisiz hale getirdiğini duyurmuş mu?
İlk sorunun cevabı belirsiz… İkincisinin cevabı kocaman bir “Hayır.”
CHP’de konuşulanın, düşünülenin tersine İmamoğlu ve Özgür Özel’in arası o kadar da kötü değil.
Herkes kendisine düşen rolün gereğini yerine getiriyor. Ve 1 Nisan sabahını bekliyor.
O gün CHP’nin 2028 seçimlerine kadar izleyeceği rota ve gemiyi idare eden kaptan netleşecek.
CHP’de 1 Nisan’a kadar kimse kimseyle ne ters düşer ne de açıktan kavga eder.
Yukardaki durum bu. Aşağıda neler oluyor bir bakalım..
CHP’ye belediye başkan adayı olmak için 16 bin kişi başvurmuş. CHP yönetimi bu sayıyı partiye olan ilginin bir işareti olarak kabul ediyor.
İddia edilenin aksine İmamoğlu, İstanbul dışındaki yerlerde adayları belirlemeye çalışmıyor. Ama İstanbul’a da kimseyi karıştırmıyor.
İstifa ettirdiği 9 bürokrattan 4’ünü şu ana kadar aday göstermeyi başardı. ( Eyüp-Üsküdar-Pendik-Fatih)
Türkiye muhtemelen bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma oranının en yüksek olduğu ülke.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 3 Ocak 2024 günü, Anayasa Mahkemesi’nce tutuklu Milletvekili Can Atalay hakkında verilen ikinci hak ihlali kararını da tanımadı. Daire “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” diyor.
Muhalefet partileri ise TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u “Tarihi sorumluluğunuzu yerine getirin” diyerek göreve çağırıyor! Sanki ortada Can Atalay hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardımdan” kesinleşmiş bir hüküm yok gibi! Ne yapması bekleniyor acaba TBMM Başkanı’ndan? “Yargı kararını tanımıyorum” demesini mi istiyorlar?
Aslında bu çağrıyı yapanlar da Kurtulmuş’un Anayasa ve iç tüzük ne diyorsa ona göre hareket ettiğinin farkında. Tutuklu milletvekili üzerinden kendi siyasi şovlarını sergiliyorlar.
Ama kim ne derse desin, artık bu sürecin sonuna gelindi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’nın 84.Maddesinin ikinci fıkrasında
Neden ve kimden kurtulacak İstanbul diyenler biraz sabretsin…
Çünkü yazının başlığındaki ifade siyasi bir mesaj değil.
İstanbul şu an dünya üzerinde en yüksek deprem riski ile karşı karşıya olan kent.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı rakamlarına göre kentte 6 milyon konut, 1.5 milyon ticari alandan oluşan 7.5 milyon bağımsız bölüm var.
Şimdi sıkı durun. Bu 7.5 milyon bağımsız bölümden tam 1.5 milyonu risk altında.
Bunların 600 bini acilen, hemen, hiç gecikmeden dönüşmek zorunda.
Bir evde ortalama 4 kişinin yaşadığını varsayalım. Bu mega kentte 6 milyon insanımızın olası bir depreme karşı savunmasız durumda olduğu anlamına geliyor! İşin ekonomik boyutuna hiç girmeyelim. Oradaki tablo da çok vahim çünkü.
Durumun vahametini hala anlamayanlar için rakamlardan devam edelim.
1- Suudilerden para koparmak için Süper Kupa Finalinin Arabistan’da oynanmasını isteyen, daha sonra da siyasi hesaplarla yan çizen kulüp başkanlarının çıkardığı krizi hükümete mal etmekte bir sakınca görmez.
2-Atatürk filmini Ermeni, Rum- İsrail lobisinin baskısıyla yayınlayamayan dijital platforma tamamen duygusal sebeplerle tek laf edemeyen şovmenleri en birinci Atatürkçü zanneder.
3-Seçim öncesi HDP’ye şirin gözükmek için imzaladıkları protokole “Atatürk” ve “Türk Milleti” yazamayan siyasi partileri Atatürkçü, kendi protokolüne Atatürk’ü ve Türk Milleti ifadesini göğsünü gere gere yazan partileri Atatürk düşmanı beller.
4-50 yıl yönettiği Küba’da seçim sandığı kurulmasını izin vermeyen, eski yönetimden kalan memurları kurşuna dizen, ülkeye internet girmesine müsaade etmeyen, sağlığı elvermeyince koltuğu kardeşine bırakan Fidel Castro’yu demokrat, 22 yıldır seçimle işbaşına gelen Erdoğan’ı ise diktatör olarak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, kabinenin en genç isimlerinden biri.
2009 yılında Avrupa’nın ilk başörtülü milletvekili olarak Brüksel Parlamentosu’na girmiş. Parlak kariyerinde altına imza attığı ilkler sadece bununla sınırlı değil. 2019 yılında Belçika’nın en etkili 100 kadınından biri olarak gösterilmiş. 2020’de Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki ilk kadın büyükelçisi olarak Cezayir’e gitmiş. Haziran 2023’ten itibaren de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak yoğun bir tempoda çalışmalarına devam ediyor.
Çarşamba günü Bakan Göktaş ile makamında ailenin korunmasından televizyon dizilerine, sosyal yardımlardan gençlere yönelik çalışmalara uzanan geniş bir yelpazede sohbet etme imkanı buldum. Bakanın önceliği doğal olarak ailenin korunması ve güçlendirilmesi…2024’ün ilk çeyreğinde açıklayacakları “Ailenin Güçlenmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planına” büyük önem veriyor. Bakan Göktaş’ın
Daha önce “Ne işimiz var Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da?” diye soruyorlardı.
Siyasetçisi, emekli askeri, sözde güvenlik uzmanı, akademisyeni, gazetecisi… Bugün de koro halinde yazının başlığındaki soruyu gündemde tutup Mehmetçik’in Kuzey Irak’taki varlığını tartışmaya açıyorlar!
Mehmetçik’in 2019’dan itibaren Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirdiği Pençe operasyonlarının içerde tartışılır hale gelmesi en çok kimi memnun eder? ABD, İsrail, PKK hattı hoşnut olur mu bu tartışmadan mesela?
Kaçak göçmenler söz konusu olunca “Hudut namustur” diye bağıranların iş terörle mücadeleye gelince birdenbire “Kış şartlarında orada ne işimiz var?” moduna geçmesi normal mi?
Kimse kusura bakmasın… Şehitler üzerinden iktidara muhalefet ediyormuş gibi yaparken Türkiye’ye muhalefet eden bir çizgiye geliyorsan orada bir sorun var demektir.
Hayatında hududu görmemişsin ama vatan savunmasının Kuzey Irak’tan başlamasını eleştiriyorsun!
Terör
Anayasa Mahkemesi (AYM) Gezi Parkı Davası’nda hakkında 18 yıl hapis cezası kararı verilen Can Atalay için bir kez daha “Hak İhlali” kararı verdi. Muhalif medya AYM’nin kararını okuyucularına “AYM meydan okudu” başlığıyla duyurdu!
AYM’nin kime meydan okuduğu sorusunun cevabı malum… Sadece bu başlık bile AYM’nin Can Atalay üzerinden seçilmiş iktidarla üstü kapalı bir bilek güreşine tutuştuğunun ispatıdır.
AYM Başkanı iki gün önce Hâkim ve Savcı adaylarına “Uzaktan kumandalı yargı da yargıç da olmaz” diye nasihatte bulunuyor! Ardından AYM, Anayasanın dokunulmazlığa ilişkin 14. Maddesini hiçe sayarak mutlak terör suçu işlemiş tüm şüphelilere TBMM yolunu açan bir karar alıyor! Oysa Can Atalay’ın cezası Yargıtay tarafından onanmış. AYM, Yargıtay’ın kesin hükmünü, yani Anayasayı yok sayıyor.
AYM Başkanı uzaktan kumandalı yargı derken neyi kastediyor bilmem. Ama AYM’nin Can Atalay kararı hukuki olmaktan çok siyasi bir karar gibi duruyor. AYM’nin elinde