ABD Merkez Bankası (Fed) işsizlik oranı yüzde 6.5’e düşene kadar çeşitli vadelerde ayda 45 milyar dolara varan tahvil alımı yapacağını açıkladı. ABD’de yüzde 5’e kadar olan işsizlik oranı, “iş değiştirmelerden kaynaklanan işsizlik” olarak görülüyor ve bu orana kadar bir işsizlik olması halinde, ülkenin “tam istihdam” içinde olduğu varsayılıyor. Yani, Fed aslında, işsizliğin yüzde 1.5 - yüzde 2 oranına düşürülmesini hedefliyor.
Fed’in tahvil alımı yapması, aldığı tahvilin vadesine kadar piyasaya para vermesi anlamındadır. Fed’in aldığı tahviller; Devlet Tahvili, belediye tahvili veya özel sektör tahvili olabilir. Prensip olarak, Devlet Tahvili alımı yoluyla piyasaya para verilir. Fed, Devlet Tahvilini piyasadan ya da doğrudan ABD Hazinesi ihalelerinden alabilir. Piyasadan alınan Devlet Tahvilleri, daha önce bankaların veya diğer kurumların ABD Hazinesi ihalelerinden almış oldukları tahvillerdir. Dolayısıyla, ne şekilde alım yapılırsa yapılsın Devlet Tahvili alındığında, Hazine’ye tahvilin vadesine kadar para aktarılmış olur. Fed’in yaptığı bu işlemlere, “Açık Piyasa İşlemleri” diyoruz.
Fed’in bu operasyonlarıyla, ABD Hazinesi ilave paraya kavuşacaktır. Fed böylece, çok ucuz bir faizle ABD Hazinesi’ne borç vermiş, piyasaya likidite sağlamış ve düşük faiz politikasını sürdürmüş olmaktadır. ABD Hazinesi harcama yaptıkça veya borçlarını ödedikçe, para özel sektöre aktarılır. Bu aşamada, hangi özel sektöre ne miktarda para aktarılacağı önem kazanır. Yatırım ortamı uygun olduğu sürece, paraya kavuşan özel sektör yeni yatırımlar yapacak ve işsizliği düşürecektir. Zaten, Fed’in temel amacı da budur. ABD özel sektörü eline geçen parayla yatırım yapmak yerine, bizim gibi nispeten yüksek faiz veren ve borsası manipülasyonlara açık olan ülkelere yönlenebilir. Karar alınırken, o ülkeden elde edilen getiri ile ABD de yeni iş imkânı açmak için kullanılacak paranın getirisi arasında bir kıyaslama yapılır.
Parayı basan sadece ABD mi?
Piyasaya likidite sağlama operasyonları büyük Merkez Bankaları’nın aralarında yaptıkları anlaşmalarla gerçekleşir. Fed piyasaya para verecekse, Avrupa Merkez Bankası da (ECB) piyasaya paralel imkânlar sunacak demektir. Burada amaç, ABD doları/euro paritesini olabildiğince dengede tutmaktır. Bu operasyonları değerlendiren Japon Merkez Bankası’nın (JCB) da, kendi piyasasına para sürme olasılığı kuvvetle muhtemeldir. JCB’yi diğer merkez bankaları takip edecektir. Kısacası, yeni yılla birlikte global ölçüde ciddi bir para genişlemesiyle karşı karşıya kalacağız.
Doğal olarak, bu ülkelerce piyasaya sürülen likiditenin bir bölümü ülkemize gelecektir. Ülkemize getirilen likidite, Türk Hazinesi Devlet Tahvili alımında kullanılabilir; İMKB’ye girebilir veya ülkemize doğrudan yatırım yapmak için kullanılabilir. Yabancıların özelleştirmelere katılarak mal almaları da, doğrudan yatırımlar arasında sayılabilir. Aralık ayı dönemsel olarak bilançoların belirlendiği ay olduğu için her türlü yatırımdaki hareketlenme, Ocak başından itibaren başlayacaktır.
Sonuç olarak, yeni yılda ülkemizde yabancı yatırımların artacağını, genel faiz seviyesinin düşeceğini, döviz fiyatının yükselmeyeceğini, borsa endeksinin yükseleceğini var sayabiliriz. Bu gelişmeler, yeni yılda büyüme hızının yüzde 5’e kadar yükseleceği, işsizliğin yüzde 1 civarında düşeceği ve enflasyon oranının da yükselme baskısı altında kalmayacağı sinyallerini vermektedir.
Görülen o ki, ekonomide istikrarlı bir yıl daha geçireceğiz.