Yıllardan beri tüm dünyada uygulanan “sistem” ve bu sistemin “oyun kuralları”, artık sorgulanıyor. Hem ekonomik, hem demokratik sistemde hem de insan hakları uygulamasında anlaşılamayan gelişmeler var. İnsanlar artık, verilenlere razı değiller. Libya, Mısır, Suriye, Irak halkları ayaklandılar. İngiltere, ABD ve Fransa’da başkaldırı hareketleri yaşandı. Yakında, İspanya ve Yunanistan’da halk sokaklara inecek. Belki herkesin farklı sebebi var ama sonuçta, herkes sisteme karşı ve başkaldırıyor.
Olan biteni inceleyen sosyologlar ve ekonomistler, yaşananların tesadüf olmadığında hemfikirler. Dünyamızda uygulanan ekonomik ve politik sisteme güven gittikçe azalıyor. Bu gelişmede, hiç kuşkusuz küreselleşmenin büyük etkisi var. Küreselleşme, yeni bir “dünya görüşü” ve “dünya düzeni” getirebilir.
Vaat ettiklerini gerçekleştiremedi
Kapitalizm, vaat ettiği şeyleri gerçekleştiremedi. Artık, “kapitalist dünya görüşü”nün karşısında onunla karşılaştırılabilecek bir “sosyalist dünya görüşü” de yok. Kapitalizm yalnız vaat ettiği şeyleri gerçekleştirememekle de kalmadı; insanlara eşitsizlik ve işsizlik getirdi. Toplumsal ve kişisel tüm değerlerimiz aşındı. Hava ve su kirliliği de cabası.
Piyasa ve şirketler, şeffaflaşacaklarına, matlaşıyorlar. Hele, piyasalardaki türev işlemlerle ilgili tam bir kararma yaşanıyor. Devletler, “dünyaya açılma” adına, bilmedikleri, güvenemedikleri ve kontrol edemedikleri bir oyunun içine sürükleniyorlar. Karşılaştığımız son “Libor Skandalı”, bunun bir örneği değil mi?
IMF’ye olan güven neredeyse yok oldu. Büyük devletlerin askeri gücü arttıkça, onlara olan güven azaldı. Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve O.E.C.D. dâhil tüm uluslararası kuruluşların bürokrasi içinde kayboldukları, hedeflerini iyi belirleyemedikleri anlaşılıyor.
Demokrasiler, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği rejimler haline geldi. Birkaç oy yüzdesi fazla alan yönetimler, toplumun diğer kesimiyle işbirliği içinde verdikleri sözleri yerine getireceklerine, sorumsuzca davranıyorlar.
Dünyadaki birçok merkez bankası bağımsızlığını kaybetti ve mali sektörün emrine girdi. Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin merkez bankaları zaten bağımsızlık peşinde değillerdi. Son global kriz gösteriyor ki (bağımsız olduğunu iddia etsin, etmesin), merkez bankaları artık, ekonomik istikrarı koruyamıyorlar.
Değişim zamanı
Kayıplar daha da artmadan, ülkelerin tedbir almaları gerekiyor. Bundan sonra, kaçınılmaz olarak tüm dünyada siyasi ve ekonomik “değişim” öneren ve değişimi “nasıl” yapacağını anlatabilen politikalar, halklar tarafından destek bulacak.
ABD’de de, Avrupa’da da, İsrail’de de, bizde de...