ABD ve İngiltere’de mükelleflerin vergi borçları sigortalanabiliyor. Prof. Dr. Billur Yaltı, Vergi Sorunları Dergisi’nin son sayısında bu önemli konuyu incelemiş. Makalede, “vergi sigortası” uygulamaları ve ülkemizdeki sorunlar ele alınıyor. Bu sigorta türü, sigorta himayesinden yararlanması kabul edilen meslek mensubu vergi uygulamacılarına sağlanan “mesleki sorumluluk sigortası”ndan farklı bir sigorta.
Ülkemizde, vergi uygulamalarında sigorta himayesinden yararlanması kabul edilen kişiler, meslek mensubu uygulamacılar. Oysa ABD’de, meslek mensuplarının yanı sıra, vergi mükellefleri de sigortalı adayı olarak değerlendirilmekte. Vergi idaresinin vergi kanunlarını vergi mükellefinden farklı yorumladığı veya olguları farklı nitelendirdiği hallerde yapabileceği ek vergi tarhiyatları ile uygulayabileceği faiz ve cezalar birer riziko olarak kabul ediliyor. Ülkemizde vergi mükellefinin bu türden yorum ve uygulama belirsizliğine karşı başvurabileceği korunma biçimleri sınırlı. Ayrıca, sigorta hukuku nezdinde vergi mükelleflerinin, “rizikoya maruz kişiler” olarak değerlendirilmeye başlanması gerekiyor. Öte yandan, tüm yeni sigorta alanlarında olduğu gibi, sigorta hukukçularının ve uygulamacılarının ele alması gereken bir dizi konu da var.
ABD uygulamasına bakıldığında...
ABD uygulaması açısından, vergi sorumluluk sigortası (tax indemnity insurance) veya işlemsel vergi risk sigortası (transactional tax risk insurance), vergi mükelleflerine, vergi idaresinin belirli bir işlemin nitelendirilmesinde vergi mükellefinin görüşüne ve uygulamasına katılmadığı hallerden doğan riske karşı garanti veren sigorta olarak tanımlanıyor. Bu poliçeler bir dizi istisna hükmü getirmekte, özellikle vergi kaçakçılığı veya vergi mükellefinin sigortacıyı yanlış bilgilendirmesi gibi konular kapsam dışı bırakılmakta.
Doktrindeki durum neyi gösteriyor?
Vergi sigortaları genel olarak iki kategoriye ayrılabilir. Birincisi, vergi mükellefinin kendi vergisel risklerini teminata bağlamak için satın aldığı poliçelerdir. İkincisi, vergi mükellefinin bir sabit kıymeti veya işletmeyi aldığı, sattığı veya değişime konu ettiği hallere eşlik edebilecek vergisel riskleri kapsayan poliçelerdir. Her iki konu da ekonomik açıdan çok önemlidir. Beyannamedeki bilgilerin ve ödenen vergilerin doğruluğu ve kanuna uygunluğu vergi idaresince her zaman denetlenebilir.
Bu denetimde, vergi mükellefinin kanunu anlama ve uygulama biçimi vergi idaresince doğru bulunmayabilir. Özellikle, bir vergi kanununun bir olaya uygulanması belirsiz veya kuşkulu ise, vergi idaresinin yorum ve değerlendirmesinin içeriği bilinmiyorsa veya mükelleften farklı bir yorumda bulunması olasılığı mevcutsa, vergi mükellefinin farklı vergisel işlem ile karşılaşması ihtimali vardır.
Doktrinde idari para cezalarının sigorta konusu edilemeyeceği, hatta vergi hukukundan kaynaklanan cezaların sigorta dışı olduğu görüşü de mevcut olmakla birlikte, uygulama bu yönde değildir.
Türkiye için tartışılmaya muhtaç
Ülkemizde bu uygulamanın gerekliliği ve geçerliliği ciddi biçimde tartışılmaya değer bir konu. Bu tartışma, sadece vergi hukukçularının değil, sigorta hukukçularının, vergi uygulamacılarının, sigorta uygulamacılarının ve nihayet vergi mükellefleri ile vergi idaresinin de dahil olması gereken bir tartışma. Vergi sigortası uygulamasının, belli vergi kanunu uygulamaları üzerine tesis edilmesi ve kaçakçılık ve kaçınma hallerinin özellikle kapsam dışı bırakılması gerekiyor.
Böyle bir konuyu gündeme taşıdığı ve tartışmaya açtığı için, Prof. Dr. Billur Yaltı’ya teşekkür borçluyuz. Bana göre, bazı konularda hemen uygulanmaya başlanmalı. Sigorta, serbest ekonomi modelini çalıştıran temel unsurdur.