Diyordu ki: “Dünyada o kadar bilgisiz, bilinçsiz, boş insan var ki… bu bana sıradan birini övmeye, layık olmayanı dahi yüceltmeye mütemayil bir formasyon vermiştir.
İnsanları bilgisizlik ve bilinçsizlikle ithamımın nedeni, tek amaçları olan mutluluktan uzakta kalmamayı becerememeleridir. Mutlu insan hiç yok… Zira kimse onu nerede bulacağını bilmiyor. Ya da futbol topu gibi ardından koştuktan sonra tutup fırlatıyor. Bu aptallığı kavramak gerekiyor. Saadetle meşin top farkını hissetmek. Mutluluğu bir pepsi geğirtisinde aramak saflığını yenmek. Hayatı değil ömrü yaşamayı sana mutluluk diye yutturmaya kalkanların aritmetik kurnazlığına başkaldırmak. Yaşamak için yeterli ve gerekli tek şartın “doğmak” olduğunu inkâr edenlerin sahteliğini yakalamak.
Sonrasında, sana yalnız başarıyı sağlayacak yöntemler bulup, uygulamak kalır.”
Aramızdan ayrıldı. Bizlere, “içten bir arkadaşı olmak” engin zevkini tattırmıştı. Zaten artık, “başkaldırma zevki”nin tadılmasına bile izin yok. Sevgili Gülyüz, kıymetli Celile başınız sağ olsun.
Küçük girişimci işe nasıl başlıyor?
Kapitalist sistem, küçük girişimcilerin (bir ölçüye göre, “esnaf” olarak adlandırabiliriz) de rahatlıkla büyüyebileceği bir ortam sunuyor. ABD’de yapılan araştırmalar, küçük girişimcilerin yüzde 36’sının 100 doların altında sermaye ile işe başladıklarını gösteriyor. Küçük girişimcilerin yüzde 22’si 101 dolar ila 500 dolar arasındaki bir sermaye ile işe başlamışlar. ABD’de bile, küçük girişimcilerin sadece yüzde 14’ünün, 5000 doların üzerinde bir ilk sermaye ile işe başladığı anlaşılıyor. Küçük girişimcilerin işe başlarken koyduğu ilk sermayenin ortalaması ise, 610.6 dolar olarak belirlenmiş.
Apple’nın ilk üretiminin bir evin garajında başladığı, Facebook’un bir öğrenci yurdunda geliştiği düşünülürse, bu başlangıç sermayelerinin komik olmadığı görülür. Starbucks Cafeleri’nin iç mimarı Charlie Pabst da, 100 dolarlık bir lisans ve bir bilgisayar alarak işe başlamıştı.
Ben işin kendisiyim
Apple’ın efsanevi CEO’su Steve Jobs “Zamanınız çok kısıtlıdır onu başkasının hayatını yaşayarak kısıtlamayın” demiş. Bu özdeyiş bile, küçük girişimciliğin ne denli önemli olduğunu gösteriyor.
Küçük girişimciler, “Ben işadamı değilim; ben, işin kendisiyim” prensibi ile işe başlarlar. ABD de bir çok kişi küçük girişim zekalarını kullanarak bir iş geliştiriyor ve geliştirdikleri bu işi satarak ya da borsaya açarak büyük para kazanıyorlar. Bizde de bu yol giderek açılıyor.