Türkiye, ‘altın’la oynuyor. Bankalarda ‘altın hesapları’ açılması özendirildi. Bankaların Merkez Bankası'na yatırmaları gereken karşılıkların bir bölümü ‘altın’la alınmaya başlandı. Merkez Bankası döviz rezervleri, ‘altın’ da dahil edilince 117 milyar dolara yükseldi. Son olarak da, Merkez Bankası ‘yastık altındaki altın’ı tahmin edip, hane halkının varlıkları arasına ekleyince, Türkiye aniden zenginleşti.
İthal ettiğimiz petrolün yaklaşık % 30’unu ve doğal gazın yaklaşık % 18’ini İran’dan ithal ediyoruz. Yaptığımız ithalatın karşılığı Türk Lirası ile ödüyoruz. Oysa, İran’a dünya devletlerinin ambargosu var. Çünkü, İran’ın nükleer bomba üretme olasılığı var. İran, ödediğimiz Türk Liraları ile bizden mal ve altın alıyor.
Hükümet, bu işlerin nasıl yapıldığını kamu oyundan gizledi; yeni haberimiz oluyor. Merkez Bankası internet sayfasından da eskisi gibi bilgi alınamıyor. Bu işlem nedeniyle, ihracatımızın
yapısı da değişti:
Görüldüğü gibi, İran aniden en çok ihracat yapılan ikinci ülke olup çıkmış. Cinlik yaparak, herkesi kandırdığımızı sanıyoruz. ‘Altın’lar Merkez Bankası’nda olduğuna ve buradan sevk edildiğine göre, oyunun içinde Merkez Bankası var. ‘Altın’ Merkez Bankası’ndan ihraç edildiği için, yabancı bankalar sevkiyat kabul edebiliyor. Anlaşılan, Türk Lirası ödemelerini de Merkez Bankası yapıyor. Türkiye’den bu Türk Liraları ile mal alınıp kaçak olarak İran’a sokulup, sokulmadığını bilmiyorum.
Bana göre, Merkez Bankası bir ‘para aklama’ operasyonuna bulaşmış durumda. Bu iş böyle olmaz. Enerji ithalatı için başka bir çözüm bulmalıyız.
Acıklı bir hastane uygulamasıSon 10 yılda Sağlık Bakanlığımız inanılmaz reformlar yaptı. Artık neredeyse herkes ücret ödemeden sağlık hizmeti alabiliyor veya anlaşmalı hastanelere gittiğinde küçük farklar ödeyerek istediği doktora muayene olabiliyor. Ama, hastaneler ve doktorlar yine de bir yol bulup, hasta sömürüsüne devam edebiliyorlar; hastaneler doktorların özel muayenesi gibi kullanılabiliyor. Bu nedenle, vatandaşın hala gözünün açık olması, hastanelerin oyununa gelmemesi gerekiyor.
Acıbadem Maslak Hastanesi’nden bir örnek: Cep telefonunuza Acıbadem Hastanesinden bir mesaj geliyor. Mesajda “Prof. .... hastanemize dönmüştür” diyerek size davet yapılıyor. Siz de anlaşmalı olduğunuz ve her zaman gittiğiniz bir Hastane olduğu için, randevu alıp gidiyorsunuz. Muayene olup çıktığınızda bankoya yönelip anlaşma gereği payınıza düşen ücreti ödemek istiyorsunuz. Ama sürpriz! Size muayene olduğunuz doktorun aslında anlaşması olmadığını, bu yüzden ücretin tamamını (400,00TL) ödemeniz gerektiğini söylüyorlar. Hatta, doktorun istediği tahlillerin de ödenmeyeceğini, ödenmesi için başka doktorun yazması gerektiğini söylüyorlar. İtiraz ederseniz, “bankoda çalışanlar size doktorumuzun özel olduğunu söylemeyi unutmuşlar” deniliyor. Bu ne iştir? Bu ne kandırmacadır?