Yaman Törüner

Yaman Törüner

yaman.toruner@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merkez Bankası Başkanı’mız, banka mevduatı getirisinin artık cazip olmaktan çıktığını söyledi. Bu durumda, para ve sermaye ya gayrimenkule ya borsaya ya da bankaların fonlarına gidecek.
Ülkemizde gayrimenkul fiyatları, olması gerekenden yüksek. Bu fiyatlarla satış yapılabilmesi için, daha düşük faizli gayrimenkul kredisi verilmesi ve gereğinde verilen kredilerin ikincil piyasada devredilebilmesi lazım.
Borsamız, yabancı yatırımcıya ve yabancı borsalara çok fazla entegre oldu. Dolayısıyla, gelişmiş ülke borsalarındaki hareket bir - iki gün gecikmeyle aynen Borsa İstanbul’a yansıyor. Borsamızda işlem gören hisseler, yabancıların rağbet gösterdiği hisseler ve göstermedikleri olarak ikiye ayrılıyor. Yabancıların ilgisini çekmeyen hisselerin vay haline! Demek ki, borsaya yatırım yaparken hisse seçiminde çok dikkatli olmak lazım.

Yeni mevduat enstrümanları
Mevduat faizi getirisinin azaldığını ve azalmaya devam edeceğini gören bankalar, müşterilerine mevduat dışında da çeşitli enstrümanlar sunmaya başladılar. Bunlar arasında, oldukça iyi getiri elde edebilenler var. Bu prensipten hareketle, bankalar mevduat hesaplarını fon hesaplarına bağladılar. Bankalarda, gerek bizim borsamıza gerekse yabancı borsa endekslerine bağlı fonlar olduğu gibi, bono ve tahvile bağlı günlük veya uzun süre değerlendirilebilen fonlar da var.
Bu bağlamda, bankaların yeni birkaç enstrümanı da piyasaya sürmesi gerekiyor. Unutulmuş bir enstrüman olan “mevduat sertifikaları” ve “gayrimenkul kredileriyle bağlantılı yüzde 100’ün üstünde garantili borç senetleri” gibi enstrümanların piyasaya sürülmesinin zamanı geldi. Zaten, faizlerin çok düştüğü gelişmiş ülkelerdeki bankalar da aynı enstrümanları piyasaya sürmeye başladılar.
Şu anda, Sayın Başbakan da Sayın Merkez Bankası Başkanı da faizlerin düşmesini istiyor. Halk Bankası devlet katkısıyla kredi faizlerini biraz aşağıya çekti. Hükümet ve Merkez Bankası dediğini yaptıracak güçte. Bu nedenle de, yapacak bir şey yok.
Ancak, bizim gibi gelişmekte olan ve global krizle tam tanışmamış olan bir ülkede faizlerin enflasyon seviyesinin altına çekilmesinin de bir anlamı ve gereği yok.

Faiz sorunları çözmüyor
Cari İşlemler Hesabı’mız açık veriyor. Bu açığın önemli bir bölümünü, Sermaye İşlemleri Hesabı’mızdaki fazla ile kapatıyoruz. Yani, sıcak para girişi, Cari Açık’ın kapatılmasını sağlıyor. Hükümet ve ekonomi yönetimi, bu biçimde işleyişin sürdürülebilir bir durum olmadığını gördüğü için, elinde ne varsa satıyor. Şimdi sıra, demiryollarına geldi.
Zaten, kazandığınızdan fazlasını harcarsanız, bir süre kredi kullanır; daha sonra, elinizdeki varlıkları bölüm bölüm satmaya başlarsınız. Yapılan budur.
Uzun vadede ülkeler arasındaki enflasyon farklılıkları hem faizler seviyesini hem de ülke parasının değerini belirleyecektir. Yeterince üretim yapılamayan, ekonomisi bir tüketim malı sayılan inşaat sektörüne bağımlı kılınmış olan bizim gibi ülkelerde, beklenmeyen iç veya dış politik ortamların oluşması ya da Cari Açık’ı kapatacak tedbirler alınamaması beklenmedik ciddi bir krizi tetikleyebilir.
Hiç durmaksızın, pedal çevirmeye devam etmemiz lazım.