Dünkü yazımda, “gerileyen tasarruf oranımız” sorununu ele almıştım. Sorunu incelerken, Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar dergisinde yer alan Mevlüt Tatlıyer’in araştırmasından faydalandım. Devlet faktörünün işin içine girmesi, vergi ve sosyal kesintiler kanalıyla bireysel gelir harcamaları üzerinde doğrudan etkili olduğundan, özel tasarruf oranının hesaplanmasını saptırıyor. Diğer bir darboğaz da yatırım harcamaları haricindeki tüm harcamaların, tüketim harcaması sınıfına sokulması. Bu anlamda eğitim, sağlık ve Ar-Ge harcamaları tüketim harcaması kabul ediliyor.
Makro ölçekte hesaplanan tasarruf oranı ise, Milli Gelir’in harcanmayan kısmına karşılık gelmemekte; Milli Gelir’in yatırım yapılan kısmına karşılık gelmekte ve yine tamamen harcamalardan oluşmaktadır.
Yani, ortada bir ölçüm problemi bulunmaktadır.
Tasarruf oranının tarihi
Ülke tasarruf oranının tarihsel seyri incelendiğinde, genel olarak benzer bir seyir izleyen özel ve toplam tasarruf oranlarının 1998-2004 döneminde, önce ayrışmış; daha sonra ise, yakınlaşmış olduğunu görülür.
Başlangıçtaki ayrışmanın temel sebebi, toplam tasarruf oranının kamu maliyesindeki bozulma neticesinde, 1998 yılında düşüşe geçmesi; özel tasarruf oranının ise, 2001 yılında düşmeye başlaması olmuştur.
Öte yandan, reel faiz oranı ve finansal derinlik gibi bazı faktörlerin tasarruf oranı üzerindeki etkisi bazı çalışmalarda pozitif çıkarken, diğer çalışmalarda negatif çıkabilmektedir.
Bu durum, “tasarruf oranı”nın makroekonomik dengede ve stratejik planlamada ne denli etkili olabileceği konusunda şüpheler yaratmaktadır.
Özel tasarruf oranı...
Özel tasarruf oranı, nihai bir büyüklük olması dolayısıyla, ekonomide yaşanan yapısal dönüşümlerden önemli oranda etkilenmektedir.
Türkiye ekonomisi de 2000’li yıllarda önemli bir dönüşümden geçmiştir ve bu durum da tasarruf eğilimindeki değişimden bağımsız olarak hesaplanan özel tasarruf oranları üzerinde önemli bir etki yapmıştır.
Bu çerçevede; 2000’li yıllarda vergi yapısının önemli oranda değişmesi, enflasyonun ciddi şekilde düşmesi ve sosyal harcamalarda yaşanan ciddi artış, önemli düzeyde bir etkiye sahip olmuştur.
Tek bir doğru tasarruf oranı tanımı yoktur ve bu açıdan eğitim, sağlık, Ar-Ge ve hatta dayanıklı tüketim malları harcamaları gibi gelecekte fayda sağlayan harcamalar da rahatlıkla yatırım ve dolayısıyla tasarruf olarak değerlendirilebilir.
Kalkınma Bakanlığı, TÜİK ve Tatlıyer’den alınan aşağıdaki tablo, dar ve geniş tanımlı tasarruf oranının tarihi seyrini gösteriyor.
Tabloda görüldüğü gibi, “dar tabanlı” ve “geniş tabanlı” tasarruf oranının 1990-2013 dönemine ait tarihi seyrine bakıldığında, her iki tasarruf oranı arasında 2000’li yıllarda önemli düzeyde bir ayrışmanın yaşandığı görülmektedir.
Bu durumun temel sebebi ise, 2000’li yıllarda eğitim, sağlık ve Ar-Ge harcamalarındaki önemli düzeydeki artıştır.
Dayanıklı tüketim mallarına dönük harcamaların da dahil edildiği “daha geniş tanımlı tasarruf oranı” ise 2000’li yılların başında kısmi bir düşüş yaşamasına rağmen, daha sonraki süreçte neredeyse tamamen toparlanarak 1990’lardaki düzeyine az veya çok ulaşmıştır.
Bu durumda, “tasarruf oranımızın yetersiz olduğu tezi” gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır ve yeniden değerlendirmeye muhtaçtır.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024