Dünya borsacılarının genel bir anlayışı var. “Endeksler ocak ayını yükselişle kapatırsa, tüm yıl yükseliş sürer” düşüncesindeler. Gerçekten de, ocak aylarında ABD endekslerinin en az yüzde 4 yükseldiği yıllarda, endekslerin yıllık ortalama yükselme hızı yüzde 15.1 olmuş. Bu yıl ocak ayında Standard & Poors Endeksi’nde yüzde 5’lik bir yükselme yaşandı. İstanbul Borsası’nda da benzer eğilimler göze çarpıyor.
ABD borsa şirketlerine güven
ABD yatırımcıları son gelişmelerden sonra, borsalarda hisseleri alınıp satılan şirketlere daha fazla güveniyorlar. Ancak, ABD’li yatırımcıların % 79’u hâlâ finansal sisteme ve banka hisselerine yeterince güvenmiyor. Güvensizliklerinin nedenlerini aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz:
* Finansal şirketlerin ve bankaların bilanço ve verileri yeterince şeffaf değil. Bu konuda sistemi denetleyici kurumlar da yeterince şeffaflık içinde olamıyorlar.
* Bankalar batık kredilerini bilançolarında açıkça göstermeye başladıktan sonra ABD Hazinesi tarafından yapılan “stres testleri”nde bile sağlıklı gösterildiler.
* Bankalar güçlü olsa idi, Fed (ABD Merkez Bankası) bankalara sıfıra yakın faizle kredi verir miydi?
* Enron şirketinin iflasından sonra, büyük bankaların hâlâ bu şirkete verilen kredilerle ilgili riskleri taşımaya devam ettikleri biliniyor.
* Bankalar hâlâ kendilerine sermaye koyacak grup bulamıyorlar. Bankalar müşterilerini kaybettiler; iyi müşteriler tekrar kandırılmaktan çekiniyor.
Zorunlu işlem yaptırdılar
* Bankalar verdikleri kredilerle ilgili bilgiyi saklıyor. Batık kredilerin bilançolarda gösterilme biçimi de bankadan bankaya değişiyor. Yatırımcılar krediler konusundaki banka bilgilerine erişemediklerinden, riskli krediler hakkında gerçek ve karşılaştırılabilir bilgiye de erişemiyorlar. (Bu konuda bizde de sıkıntı yaşanıyor.)
* Bankalar geleneksel olarak verdikleri kredilerden kazandıkları faizler ve müşterilerden aldıkları masraflardan kazanç sağlarlar. Ancak, son zamanlarda bankaları kârları büyük ölçüde alım satım işlemlerinden sağlanmaya başlandı. (Bu konuda bizde de biraz sıkıntı var.)
* Hedging (riskten kurtulma) işlemleri, geçtiğimiz dönemde, riskten kurtulma yerine, büyük zararlara yol açtı. (Bu konuda bizde de az da olsa bazı uygulamalar var.)
* Bazı bankalar müşterilerini çağırarak, onların zararlarını kapatmak adına onları bazı işlemler yapmaya zorladılar. Bu işlemlere, “customer accommodation trading” deniliyordu.
Böylece, piyasaların sürekliliği sağlanıyor; piyasalarda alım satım sürdürülebiliyordu. Ama, müşterilerle yapılan bu tür işlemlerin çoğu zararla sonuçlandı.