Gelişmiş ekonomiler istedikleri büyüme hızını bir türlü yakalayamıyorlar. Gelişmekte olan ekonomiler, gelişmişlere göre ortalama yüzde 4 daha hızlı büyüyor. Küreselleşmeye ayak uyduramayacak gelişmiş ekonomileri bekleyen, en önemli risk bu.
* Gelişmekte olan ülkelerdeki borsa endeksleri gelişmiş ekonomilerdeki kararlardan etkileniyor. Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kararları küresel piyasaları doğrudan doğruya yönlendiriyor. Küreselleşen dünyada her ülke ekonomisi ve her borsa dışarıya bağımlı olacak.
* Gelişmiş ekonomilerde faizler “sıfır”a veya buna yakın seviyelere düşürülmüş olmasına rağmen, ekonomik iyileşme istenilen süratle gerçekleştirilemiyor. Gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz politikaları, işleyemez noktada. Gelişmiş ülke merkez bankaları, tek çare olarak piyasalara para pompalıyor. Merkez Bankamızın yeni para politikası araçları yaratmış olması, bu bakımdan önemli.
* Gelişmiş ülke merkez bankaları 6 aydan daha ötesini belirleyebilecek bir para politikası kararı alamıyorlar. Bu durum, bu ülkelerde yatırımcıların ve kredi sağlayıcıların uzun vadeli karar almalarını zorlaştırıyor.
* Geçen yıl global ekonomide 2013’den sonra tedrici iyileşme bekleyen ekonomi otoriteleri, şimdi 2014’den sonra tedrici iyileşme bekliyorlar.
ABD ve Japonya
* Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), başka hiç bir ülkede olmayan Federal Hükümetin Borçlanma Limiti (halen 16.4 trilyon dolar) uygulaması var. Obama yönetiminin bu limite ulaşmış olması, Şubat 2013 sonundan itibaren yeni bir siyasi krize yol açabilecek bir sorun. Ayrıca, Mart 2013 ayında Obama hükümetinin ertelenmiş 108 milyar dolarlık bir ödemesi de bulunuyor. Bu sıkıntıların yaratacağı zorluklar, mart ayında global ekonomiyi ve bizi de etkileyecek.
n ABD’de bankaların kârları son 6 yılın rekor seviyelerine ulaştı; şirket kârlarında ise bütün zamanların rekoru yaşanıyor. Hane halkının borç ödeme kabiliyeti de yükseldi. ABD’deki bu düzelmeye karşılık, Avrupa Birliği’nde (AB) ancak, kötüye gidiş durdurulabildi.
* Japonya’da, 2003 yılından beri yen, ABD doları karşısında değer kazanıyor. Bu durum, cari dış fazlanın Gayri Safi Milli Hasıla’ya (GSMH) oranını gittikçe düşürürken; toplam borçların GSMH’ye oranını gittikçe arttırıyor. Japonya’nın borçları halen GSMH’nin yüzde 200’üne ulaşmış durumda. Japon Merkez Bankası (BOJ) piyasaya para vererek; hem Japon yeni’nin değerini düşürmeyi; hem de “sıfır”lar seviyesindeki büyümeyi yükseltmeyi amaçlıyor. BOJ, 1 trilyon dolarlık varlık satın alma programı açıklamış bulunuyor. Bu politika, enflasyon oranı yüzde 2 seviyelerine düşünceye kadar sürecek.
Mehmet Ali Birand
Birand farklı idi. Anlatmak istediğini yalnızca sözlerle değil; hareketleriyle, mimikleriyle, söyleyiş ve giyiniş tarzıyla da anlatırdı. Şimdi bize, gerçekleri kim anlatacak?