Çin devlet bankaları inşaat şirketlerine çok büyük miktarda para ödünç veriyor. Miktarlar, “proje önerisi” sırasında Hazine’ce önceden ödeniyor. Bu nedenle, inşaat şirketlerine mümkün olduğu kadar “ucuz ve çok” inşaat yapmak çekici geliyor. Bu yüzden, Şanghay’da “see-through-buildings (arkası görünen binalar)” olarak adlandırılan birçok bina uzun süredir boş durmakta.
İnşaat şirketleri eğer inşaat projesini satamaz veya kiraya veremezse, aldıkları borç üzerine faiz ödemiyor. İşte bu tür borçlar “kötü borç” olarak adlandırılıyor. Bu borçlar gerçekte geri ödenemez (non-performing) durumda ve silinmesi gereken bir para. Ama durumu gizlemek için hesaplarda tutuluyor.
Çin’de kötü borçların kapsamı, aşağı yukarı 900 milyar dolar olarak tahmin ediliyor ve neredeyse, Çin’in döviz rezervlerine eşit. Çin Devleti kötü borçların bir bölümünü bankalar aracılığıyla silmeyi denedi ve bunun için 2007 yılından itibaren birkaç büyük bankaya onlarca milyar dolarlık sermaye enjeksiyonu yaptı. Ancak sorun hâlâ sürüyor.
Japonya hikayesi
Japonya’da da benzer bir durum var. Seksenli yıllarda o kadar çok inşaat yapılmış ki çoğu boş kalmış; borçlar, kira geliriyle karşılanamamış. Taşınmaz malların değeri iyi arttığı süre boyunca, bu durum göze çarpmamış. Çünkü bu sırada, ipotekli binalar sürekli olarak kârla satılabilir durumda olmuş. Doksanlı yılların başında, piyasa sansasyonel bir şekilde çöktüğünde, oyun bitmiş.
Kötü borçlar yüzünden Japonya’da birçok banka çökmenin eşiğine geldi. Maliye sistemi de çöküşteydi ve Merkez Bankası’nın faizi “sıfır”a indirme dışında başka seçeneği kalmamıştı. Bu şekilde, borçlar süratle düşük faizle tekrar finanse edildi. Böylece faiz ödemeleri kalktı ve ekonominin iflası birkaç banka iflasıyla sınırlı kalmış oldu. Çöken bankaların borçları Japon Devleti tarafından üstlenildi ve bir devlet fonuna dönüştürüldü. Japonya’da 90’lı yıllarda başlayan kötü borçlara bağlı ekonomik problemler hâlâ devam ediyor.
Erol User’in “Eğer Dolar Düşerse” isimli kitabından alınan “Thomson Datastream” kaynaklı aşağıdaki tablo, yıllar itibarıyla, yüzde 80’den daha fazla düşen Japon Nikkei-Endeksi’nin gelişimini gösteriyor.
Bizde böyle olasılık var mı?
İnşaat sektörümüzde ve büyümedeki sıkıntılar hükümeti yeni tedbirler almaya zorluyor. Bunlar arasında, Çin ve Japonya’dakilere benzer tedbirler de olduğu anlaşılıyor. Tedbirler alınırken, Çin ve Japonya tecrübelerinin göz önünde tutulması gerektiğini düşünüyorum.