Derecelendirme (rating) şirketleri Türkiye’nin notunu bir türlü istenilen seviyeye yükseltmiyorlar. Oysa, ekonomik verilere bakıldığında ülkemizin notunun en iyiler arasında yer alması gerekiyor. Derecelendirme şirketlerini en ağır biçimde eleştiriyor ve hatta ilişkimizi kesiyoruz. Bütün bunlara rağmen, bir türlü hak ettiğimiz notu vermiyorlar. Demek ki bunlar, bizim bilmediğimiz başka şeylere de bakıyorlar. Baktıkları şeyler neler?
Derecelendirme şirketleri bir ülkenin kapitalist sisteme olan uyumuna bakarlar. Demokrasinin kurumlarının tam olarak yerleşip yerleşmediği, insan haklarının gelişmişliği ve ekonomik bilinçlenmedeki gelişmişlik önemlidir. Demokrasinin kurumlarının tam olarak yerleşip yerleşmediği ve insan haklarında gelebildiğimiz düzey, bu yazımızın konusu değil. Konumuz, “ekonomik bilinçlenmedeki gelişmişlik” düzeyimiz.
Ekonomik bilinçlenmedeki gelişmişlikten bahsedilince, önümüze şu alt başlıklar çıkıyor;
* Kapitalist oyun kurallarına uyum,
* Kapitalizmin yeni evresi olan küreselleşmeye, uyum ve katkı,
* Sermaye hareketlerinin serbestisi ve işadamlarının o ülkedeki tarafsız yargı ve insan haklarının varlığına güvenmesi,
* Patent ve telif haklarının korunuyor olması,
* Piyasalaşmanın gelişmiş olması.
İlk maddelerin hangi ölçüde gerçekleştiğini, okuyucu değerlendirebilir. Ben, piyasalaşma konusunu gündeme getirmek istiyorum.
Piyasalaşma denilince;
* Ülkede ne çeşit ürünlerin borsa, pazar ve piyasalarının bulunduğu,
* Borsa, pazar ve piyasaların derinliği,
* Piyasalaşmayı ve borsaları düzenleyen kurallar,
* Borsa, pazar ve piyasalara erişebilme kolaylığı,
* Borsa, pazar ve piyasalardaki şeffaflık,
* Borsa, pazar ve piyasaların kendilerinin de rekabete açılıp açılmadığı, akla gelir.
Biraz daha ev ödevimiz var
Sadece en son bölümdeki, maddelere bakarak dahi ülkemize neden yeterli not verilemediği konusunda bir fikre sahip olabiliriz. Yani, ev ödevlerimizin tamamını bitirememişiz.
Öte yandan, borsaların gelişmesi, ekonominin büyümesi, tasarruf oranının artması ve eğitim seviyesinin yükselmesinin bir sonucudur. Ülkemizde halen, 27 milyon kişinin “banka” ile hiçbir tanışıklığı yok. Ne banka hesabı var, ne de kredi kartı. Borsamız’daki yatırımın %66’sı, tamamen yabancılara ait. Yapılan sermaye piyasaları düzenlemelerinin neredeyse tümü, yatırımcıyı kaçırmak ve borsaya yeni şirketler sokmamak, adına yapılmış.
Demek ki, sadece ekonomik göstergelere bakılarak karar verilemiyor. Sıfırcı hocalar da öyle yapıyorlar.