2001 ekonomik krizi sırasında T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürü olan Osman Tunaboylu “Babama Anlattığım Bürokrasi ve Bankacılık Hikayeleri” isimli kitabında, krizin iç yüzünü anlatmış. Harika bir dille kaleme alınan kitap, Tunaboylu’nun tüm bürokratik hayatını kapsıyor; ama, krizi anlatan son bölümü bir harika. Okuyunca insan, hiç olmaması gereken bir krizin özellikle çıkarıldığı intibaına kapılıyor. Kitaptan bazı ilginç alıntılar şöyle:
* Tunaboylu, Bakan Hikmet Uluğbay’ın intihara teşebbüs ettiği gece 23:30’a kadar onunla birlikte.
* Ecevit Hükümeti sırasında neredeyse başbakanlık yetkilerinin tümünü elinde bulunduran Hüsamettin Özkan ile yaptığı görüşmede Tunaboylu, “Çare bankalara ihtiyaçları olan likiditeyi sağlamak; vakit geçirmeden de sistemin onarımına başlamaktır” diyor. Hüsamettin Bey, “Sizinle tamamen hem fikirim” dedikten sonra çekmecesinden çıkardığı notu elinde sallayarak “Bakın” diyor. “Bu, Merkez Bankası’nın eski başkanlarından birinden geldi. Osman Bey’in dediklerinin aynısı burada da var. (Hüsamettin Özkan’a bu notu gönderen bendim. Öncesinde de hem Erçel’i hem de Demiralp’i telefonla arayarak, acil yapılması gerekenleri anlatmıştım. IMF’ye söz verdiklerini, ne olursa olsun bundan dönemeyeceklerini söylemişlerdi.) diye devam ediyor. Tunaboylu da “Akıl için yol bir!” diyerek, tasdik ediyor. O sırada, Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel de onları dinlemekte. Bir ağızdan itiraz ediyorlar. Sonra içeri geçip, Hüsamettin Bey’i IMF programını takip etmelerinin şart olduğuna ikna ediyorlar. Sonunda Hüsamettin Bey, “Şimdi gidip program içinde kalarak bankaları da yok etmeyecek bir tedbir bulup getirin” diyor. Müsteşarla başkan gidiyorlar ama ikisinden de ses seda çıkmıyor.
* Başbakan Bülent Ecevit televizyonda “IMF ile anlaştık 10 milyar dolar geliyor” diyor. Ancak, ilave ediyor “Bankaların dışarıdan aldıkları krediler de mevduat gibi devletin güvencesi altında”. Ortada bir hukuki baz yok. (Aslında bu para, Türkiye için değil; yabancı bankaların el konulan Türk bankalarındaki tüm kredilerinin geri ödenmesi için verilmiş; Başbakan da bu sömürüyü sevinerek açıklamıştı.)
* Hükümet, IMF ile bir program yapıp, uygulamaya koymuş; halka vaatlerde bulunmuş; fedakarlık istemişti. (Ancak, program “Allah’ın Emri” değildi.) Selçuk Demiralp ile Gazi Erçel ise ülke ekonomisini feda etme pahasına, körü körüne bu programa uydular; ama, program batınca, IMF kendi empoze ettiği programdan caydı. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, dalgalı kura hemen geçmezse 4-5 gün sonra ödemesi gereken mart ayı maaşlarını ödeyemeyecekti. Ecevit son bir ümitle, IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fisher’ı aradı. Sonunda dalgalı kura geçme karalı alıp IMF’ye teslim olundu. (İşler o denli bozuldu ki, bir kurtarıcının getirilmesi kaçınılmaz oldu.) Kemal Derviş’in getirilmesini de Stanley Fisher istemişti. (Hüsamettin Özkan o günü hatırlıyor. ABD’den bir telefon gelmiş; Ecevit yan odada telefonu almış ve Kemal Derviş’in gelerek ekonominin başına geçmesi kararını vermişti.) Stanley Fisher (Daha sonra İsrail Merkez Bankası Başkanı oldu), Derviş’in çok yakın dostuydu.