Suzan Sabancı Dinçer ve Haluk Dinçer Ayvalık Cunda Adası’nın en kuzeyinde kayalıklar üzerinde yükselen ve % 70-80’i tamamen yok olmuş bulunan “Ayışığı Manastırı(Agios Dimitrios ta Salina)”nı bir müze ev anlayışı ile restore ederek ülkemize kazandırdı. Müze ev, yerli ve yabancı misafirlerin ağırlanacağı; toplantılara ev sahipliği yapacak ve gezilebilecek bir buluşma yeri olarak tasarlandı. Böylelikle, bir kültür varlığımız daha koruma altında, kullanılabilen ve paylaşılabilen bir biçimde varlığını sürdürecek.
Korsan adası
Antik dönemden beri Ayvalık Cunda adası bir korsan adası olarak gizemli ve korkulan yerini korudu. Venedikliler, Cenovalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar arasındaki çatışmalar sırasında birçok kez yıkılıp yeniden inşa edildi. 18. yüzyıldan itibaren zeytin ve zeytinyağına dayalı bir sanayi merkezi oldu. İstiklal Savaşımız sonrasında 1923 yılında yapılan, Yunan arazisinde oturan Müslümanlarla Türk arazilerinde oturan Rum Ortadoksların değişimini öngören sözleşme uyarınca, çoğu Girit ve Midilli adalarından gelen Türkler Cunda Adası’na yerleşti. 1960’lı yılların ortalarında Cunda ile anakara “Türkiye’nin İlk Boğaz Köprüsü” ile birleştirildi.
8 manastır
14. ve 15. yüzyılda Cunda ve çevresindeki küçük adalarda çeşitli büyüklüklerde sayısı 8’i bulan Rum Ortadoks Manastırı inşa edilmiş. Manastırların çevrelerindeki topraklarda yerleşenler, Osmanlı Devleti’nin Rum tebaasına tanıdığı ayrıcalıklar kapsamında, üretim odaklı bir yaşam biçimine adım attılar. İşte, Ayışığı Manastırı da bu yerleşim ve üretim merkezlerinden birisi idi.
19. ve 20. yüzyıllardaki çatışmalarda diğer manastırlar önemli ölçüde zarar görürken, zor ulaşılabilen Ayışığı Manastırı 1922 yılına kadar varlığını sürdürdü. Burada da, diğer manastırlarda olduğu gibi Tanrı adına bila bedel çalışan işçi keşişler vardı.
Manastırın ortasında
Manastırın tam ortasında yer alan şapelde, 1321 tarihi işlenmiş Aziz Dimitri ikonası yer alıyor. Şapelin onarım tarihleri arasında 1771 ve 1795 yılları var. Son onarım ise, 1874 yılında yapılmış. Mübadele sonrasında buraya Katrinli ailesi yerleştiriliyor. Fahrettin Katrinli’nin vefatından sonra, kardeşler Manastır’ı Suzan Sabancı Dinçer – Haluk Dinçer çiftine sattılar. Manastır’ın ve özellikle de şapelin restorasyonu, aslına uygun olarak yapıldı. Böylelikle, gittikçe yok olan bir tarih tekrar yaşama kavuşturulmuş oldu.
Yalnız Manastır değil, Manastır’ın bulunduğu geniş arazideki yaklaşık 3000 zeytin ağacı da yeniden üretime geçirilecek. Böylece, Sakıp Sabancı’nın şimdi müze olarak kullanılan Atlı Köşk’ünün benzeri bir uygulama daha Sabancı Ailesi’nce hayata geçirilmiş oluyor.
Ayışığı Manastırı, ülkemizin uluslar arası platformlarda tanıtılmasına örnek olacak bir prestij yapısı olarak tanımlandı. Bundan sonraki benzer projelere de örnek oluyor. Bu uygulama, Türk ve Yunan halkları arasında yeni bir barış köprüsü olma görevini de üstlenebilir.