Avrupa Birliği (AB) bankalarının Avrupa Merkez Bankası(ECB) fonlarına olan gereksinimleri, hemen hemen bitti. Öte yandan, başta İtalya ve İspanya olmak üzere AB ülkelerinin, borçları için ödemeyi kabul ettikleri faiz oranları da düşüyor. İtalyan ve İspanyol bankalarındaki mevduat çekilişi de durdu; mevduatlar artıyor. Bu veriler sevindirici olsa da, gidilecek daha çok yol var.
* Avrupa ekonomilerindeki en büyük sıkıntı, ECB ve ülke hazineleri tarafından piyasaya çıkarılan paranın ülke şirketlerine kredi olarak kullandırılmaması. Şirketlerin kredi riskinin yüksek olması ve yeterli sermayelerinin bulunmaması, bu sonucu doğuruyor. Bu nedenle, bu ülkelerde piyasaya çıkarılan para, bizim gibi nispeten sağlıklı ülkelere yöneliyor.
* İşsizlik konusunda AB ülkeleri arasında ciddi ayrışmalar var. Örneğin, 2012 sonunda yaklaşık işsizlik oranı, İspanya’da %26, İtalya’da %10.6 iken, Almanya’da %6.8. Yine, İtalya ve İspanya’da, “bir kişiye iş yaratma maliyeti” bir türlü düşürülemiyor. 2000 yılı “100” olarak alındığında, bu ülkelerde iş yaratma maliyeti, 2012 yılı sonunda %30 civarında artmış bulunuyor.
* AB ülkeleri arasında o denli milliyetçi duygular hakim ki, bir türlü iş gücünün bir ülkeden diğer ülkeye aktarılması sağlanamıyor. ABD’de, AB’ye kıyasla eyaletler arasında 16 kat fazla işgücü hareketliliği var.
* Yine, AB’deki bankaların diğer ülkelerdeki şirketlere kredi sağlama oranı çok düşük. ABD’de bu oran, AB’den 23 kat fazla. Kısacası, AB ülkeleri arasında çok daha büyük bir işbirliği gerekiyor.
* AB’de bankaların tek elden denetimi(SSM) ve mali sistemin ahenkli biçimde ve tek çözümle yönetilmesi(SRM) mekanizmaları, ancak 2014 yılı içinde uygulamaya sokulabilecek. Bu tedbirlerden sonra, bankaların sermayelerinin yeniden güçlendirilmesi gündeme gelebilecek.
Türkiye’nin durumu
* Türkiye’ye sermaye girişleri, ister borsaya, ister devlet tahviline, ister özelleştirmeler için olsun, büyük dalgalanmalar gösteriyor. Zaten, cari açığın temel risk olduğunu bilen Merkez Bankamız; bu nedenle, kısa vadeli sermaye hareketlerini sınırlandırıcı tedbirler alıyor.
* Merkez Bankamız, bankalardaki mevduat artışına paralel bir kredi artışı olması gerektiğini savunuyor. Burada amaç, cari açığı azaltırken büyümeyi tamamen durdurmamak. Hedef, kredilerdeki yıllık büyümenin ortalama %13 seviyelerinde bulunması. Bu durumda, limitli kredi olanakları bulunan bankalarımız, kaçınılmaz olarak en kârlı kredi biçimlerine yöneliyorlar.
* Merkez Bankası’nın enflasyonla ilgili beklentilerinde bir değişim olmadı. Bu da, Merkez Bankası politikalarının, her kesim tarafından desteklendiğini gösteriyor. Ekonomiye güven endeksleri, %80 ila %100 arasında bulunuyor. Bu istikrarlı ortam, ülkemizde yatırım beklentisini arttırıyor.