28 Şubat’la ilgili olarak TBMM Komisyonu’na Tansu Çiller’in bilgi vermesinin ardından bazı köşe yazarları, Çiller’i gereksiz ölçüde eleştirmeye başladılar. Bazıları yapılan işleri ve gerçek gelişmeleri bir kenara koyup, Çiller’in dil sürçmelerini eleştirdiler. Diğer bazıları “Kadının en büyük düşmanı gene kadındır” özdeyişine uygun olarak, sırf eleştirmiş olmak için Çiller’e veryansın ettiler. Mehmet Bican’ın “28 Şubat’ta Devrilmek” isimli kitabından alıntılar yaparak Çiller’i yıpratmaya çalıştılar. Benim bu konudaki görüşlerim, bire bir şahit olmamış olmakla birlikte, şöyledir:
* Mehmet Bican, Çiller’in basın danışmanı idi. Dolayısıyla, kendisine durumun nasıl yansıtılması gerekiyorsa o biçimde ve ölçüde bilgiler verilirdi. Bu bilgilerin gerçeği yansıtıp yansıtmış olmadığı ve Bican’ın yazdıklarının hangi ölçüde gerçek olduğu belli değildir.
* “Biz bizi acımasızca tenkit ede ede” bu zavallı hale gelmişizdir. Teşbihte hata olmaz. Lambadan çıkan cin “Dile benden ne dilersen; ama komşuna onun iki katını vereceğim” demiş. Kadın “Benim bir gözümü kör et” diye cevap vermiş. İşte bu anlayış, bizi bu hallere düşüren “iflah olmaz solcu” anlayıştır.
* O dönemde “Çiller karşıtı medya” da, daha önce Çiller’in yanında yer almış olan “Çiller yanlısı medya” da Çiller’e karşı idi. “Çiller yanlısı medya”nın karşı olmasının nedeni, Erbakan ile koalisyon kurulması oldu.
* Oysa, Çiller kurmasa idi Erbakan ile koalisyonu Mesut Yılmaz kuracaktı. Mesut Yılmaz’ı koalisyon ortağı yapmak isteyen medya ve Çiller’in “Güç Odakları” dediği işadamları işbirliği, Çiller’in Erbakan’la hükümet kurmasını engellemek için her şeyi yapmaya hazırdı. Erbakan-Çiller ortaklığını bozmak için de ellerinden gelen her şeyi de yaptılar.
* Çiller’in kurmayları da Erbakan’la koalisyon yapılmasının doğru olacağı görüşündeydi.
* 28 Şubat sürecinde Çiller değil Erbakan, Başbakan’dı. Dolayısıyla, pratik bir tedbir alınacaksa veya askere karşı çıkılacaksa, Erbakan’ın yapması gerekiyordu. Çiller, Erbakan’a ancak öneriler götürebilme durumundaydı. Çiller ve DYP kurmayları askerin müdahalesine kesinlikle karşıydı. Hem Erbakan’ın hem de Çiller’in “Askerle tam uyum içindeyiz” dedikleri doğrudur. Ama, bu sözler zaman kazanılıp; bildiklerini okuma adına sarf edilmiştir.
* Mesut Yılmaz, ortağını Yüce Divan’a götürmeye çalışıp, Anayol Hükümeti’ni bozmamış olsaydı, 28 Şubat süreci hiç yaşanmayacaktı. Daha sonra Mesut Yılmaz özeleştiri yaparak, Anayol Hükümeti’ni bozmuş olmasını “hayatındaki en büyük hata” olarak değerlendirmişti.
* Çiller’in gelişmeleri iyi yönetemediği doğrudur. Çünkü tüm medyadan cumhurbaşkanına, askerden bazı DYP kurmaylarına kadar herkes, kendisine sorun çıkarıyordu.
* Askerlerin hükümetten istekleri vardı ama darbe niyetleri yoktu. Ancak, sanırım askerlerden birinin demokrasi düzeni içinde “Cumhurbaşkanı” olmak isteği vardı. Asker, çeşitli güçler tarafından Erbakan’ı ve Çiller’i korkutmak için kullanılmak istendi.
* Demirel, bir balans ayarı yapmak niyetinde idi. Ancak, sonradan onun da kontrolü elinden kaçırdığını sanıyorum. Tüm büyük güçlerin amacı, Erbakan’dan kurtulurken, Çiller’den de kurtulmaktı.