2002’de 3.492 dolar olan kişi başına düşen yıllık gelirimiz, 2012 başında 10.469 dolara yükseldi. Yani, kişi başına ortalama 3 misli zenginleştik. Son 10 yılda net 3 kat zenginleşmediğini hisseden varsa, onun zenginleşme hakkı başkasına gitmiş demektir.
* Türkiye’nin satın alma gücü paritesi (2011 sonu itibariyle), 27 AB ülkesi “100” kabul edildiğinde, “60” seviyelerinde. Aynı bazda ABD’de bu rakam “150”. Yani, Türk insanı zenginleşmiş görünse de satın alabileceği mal ve hizmet Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin altında. Eğer siz de daha çok kazanmanıza rağmen elde ettiğiniz parayla geçmişe göre daha az mal ve hizmet satın alabiliyorsanız, aslında fakirleşiyorsunuz demektir. Bu da, 2013 yılında gelir dağılımının iyileştirilmesi politikalarına hız verilmesi gerektiği anlamına gelir.
* 2001 “100” olduğunda, Türkiye’nin tüketim endeksi son 10 yılda “170”e çıktı. Avrupa ülkelerinin hiç birinde, bizdeki tüketim artışı yok. Tasarruf oranımız, Avrupa ülkelerinin altında olduğuna göre, başkalarının tasarruflarıyla (borçlanarak) tüketim yapıyoruz. 2013’ün bir tasarruf seferberliği yılı olması gerekmez mi?
* 2004 yılında %10.8 olan işsizlik oranımız Eylül 2012 sonunda %9.1 oldu. İş bulabilen talihliler arasında mı; yoksa, iş bulamayan talihsizler arasında mısınız? Yeni iş sahaları açılması için, 2013’te reel ekonomiyi güçlendirmeli; üretimin arttırılmasına çalışmalıyız.
* 184 ülke arasında, 2001 yılında dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkeler arasında 3. sırada idik. 2011 sonunda 31. sıraya yükseldik. Enflasyonla mücadelede çok büyük bir başarı elde ettik. Enflasyon da bir çeşit dolaylı vergi ve bir istikrar göstergesi olduğuna göre, kendinizi ekonomik bakımdan daha güvenli bir ülkede hissediyor olmalısınız. Aynı istikrarın 2013 yılında da sürdürülmesi için, ekonomi yönetimine destek olmalıyız.
* 2002’de 36.1 milyar dolar olan ihracatımız 2012 sonunda 150 milyar dolara yükseldi. İhracat artışında “Asya Kaplanları” hariç dünya birincisiyiz. Ama hâlâ, dış ticareti açık veren ülkeler arasında en kötü durumda olanlardan biriyiz. Gayri Safi Milli Hasıla’ya oran olarak dış ticaret açığına bakarsak ABD’den bile 2 kat kötü durumdayız. Otomotiv sanayindeki montajcılık nedeniyle, ithalatı arttırmadan ihracatı arttıramıyoruz. 2013 yılında, bu sorunun üzerine gitmek durumundayız.
* “Cari denge”deki bozuklukta, Güney Kıbrıs’tan sonra Avrupa’nın en kötü ülkesiyiz. Alınan tedbirler yeterli değil. 2013 yılında, dünya merkez bankalarının para pompalamaya başlamaları nedeniyle, sıcak para girişinin artacağı; cari açıkta da yeniden yükselme dönemine girileceği anlaşılıyor. Dikkatli olmalıyız.
* 1993-2002 yılları arasında ortalama yılda 1.1 milyar dolar doğrudan dış yatırım gelmişken, 2005-2011 yılları arasında ortalama 15 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım geldi. 2013’ü, bu konuda bir atılım yılı olarak belirlemeliyiz.
* 2002’de 20 milyar dolar olan döviz rezervlerimiz varken; bugünlerde rezerv 117 milyar dolara yükselmiş durumda. 2013 yılında, bu kadar büyük rezervin ne getirip ne götürdüğünü tartışmaya başlamalıyız.
* 1985-2002 arası, 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılmışken; 2003-2011 arasında 48.7 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. 2013’te özelleştirmelere devam ederken; özelleştirmelerin ne getirip ne götürdüğünün muhasebesini yapmalıyız.