Kriz sonrası küresel toparlanma, ülkemizde yüksek büyüme hızları biçiminde kendini gösterecek. 2012’de %9,2, 2011’de %8,5 olan ve 2012 için %3,5 olacağı tahmin edilen büyümenin, 2013 yılında %5 civarında olacağı anlaşılıyor. 2012 sonu, dünyanın krizle boğuştuğu 5 yıl toplamında ülkemiz net %14 oranında büyümüş olacak.
* 2012’de ihracatın ithalatı karşılama oranındaki yükseklik ile sağlanan yüksek büyümeye, 2013’te iç talepteki artışın da katkı sağlaması bekleniyor.
* Geçtiğimiz iki yılda, “Cari Açık”ın azaltılması önlemleri arasında, kredilerdeki büyümenin %33’ler seviyesinden %17’ler seviyesine kadar düşürülmesi de vardı. Bu sayede, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’nın %10’una ulaşan “Cari Açık” GSMH’nın %7’si seviyelerine düşürülebildi. Yıllık “Cari Açık”ın 80 milyar dolara yaklaşan üst seviyesinin, bu yıl sonunda 53 milyar dolar civarına çekileceği anlaşılıyor.
* 2008 yılını baz alırsak, Türkiye de işsizlik %20’ye düştü. O dönem 4 milyon kişiye yeni iş sahası açıldı. 2007-2011 yılları arasında ülkemizde, ortalama yeni iş imkanı yaratılmasındaki büyüme oranının %3,9 olduğu anlaşılıyor. Aynı dönemde, krizdeki Avrupa ülkelerinde ve ABD’de aynı bazdaki işsizlik oranlarının gittikçe yükseldiğini görüyoruz.
* Türk özel sektörü, sağlık işaretleri veriyor. Ev halkı borçlarının GSMH’ye oranı, sadece %19. Bu oran, Portekiz ve İspanya’da %80’e; Fransa ve Yunanistan’da %60’a kadar çıkıyor. Şirket borçlarının GSMH’ye oranı ise, Türkiye’de %35 iken, İspanya‘da %80, İtalya ve Yunanistan’da %60, Fransa’da %45 seviyesinde. Ev alımı için kullanılan kredilerin GSMH’ye oranı, Türkiye’de %5,6 iken, Danimarka’da %118, İngiltere’de %70, Hollanda’da %63, İspanya’da %60, İsrail ve Almanya’da %38, İtalya ve Belçika’da %26 seviyelerinde bulunuyor. Yani, değerlendirme ister gerçek kişiler isterse şirketler açısından yapılsın, ülkemiz ekonomisi sağlıklı.
TL’nin değer kazanması
* Türk Bankacılık Sisteminde, geri ödenemeyen kredilerinin toplam kredilere oranı, 2012 Haziran ayı itibariyle %3. Bu oran Yunanistan’da %17, İtalya’da %12, Rusya’da %7, ABD, İngiltere ve Almanya’da %14. Bankacılık sektörümüzün “Sermaye Yeterlilik Oranı” %16 seviyesinde. Bu konuda, yalnız sıkıntıdaki ülkelerden değil; ABD, Japonya, Rusya, Hindistan ve Çin’den de iyi durumdayız.
* Kamu borçlarının GSMH’ye oranı 2002 yılında %74 iken, 2012 yılında %37 civarına geriledi. Önümüzdeki 2 yılda, %32 seviyesine gerilemesi bekleniyor. Öte yandan, bütçe açıklarının GSMH’ye oranı, 2002 yılındaki %11,5’luk seviyesinden, 2012 yılında %2 civarına düşmüş olacak. Bu oranın, önümüzdeki iki yılda biraz daha düşürülmesi hedefleniyor. Yani, Hazine’nin borç stoku kolaylıkla yönetilebilir durumda.
* Merkez Bankası rezervleri, altın dahil 117 milyar dolar. Bu miktar, 1 yıldan kısa vadeli dış borcumuzun %79’unu karşılıyor. Daha 2012 yılbaşında bu oran, %64 seviyesindeydi. Bir yılda, döviz rezervlerinde müthiş bir artış sağlandı. Döviz rezervlerindeki bu artış, ülkenin ekonomik şoklara karşı dayanıklılığının da bir kanıtı.
* Fitch’in Türkiye’yi “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine yükseltmesi, daha yüksek büyüme ve sermaye akımının sinyallerini veriyor. Dış borçlanmanın maliyeti de düşecek. 2012 yılında, Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında %3 civarında değerlenebileceği de öngörülüyor. Bu konuda, “Cari Açık” büyüklüğünün ters yönde bir etkisi olabilecek. Türk Lirası’nın beklenenin üzerinde değer kazanması halinde, Merkez Bankamızın kısa vadeli faiz oranlarında indirime gitme olasılığı var.