Bugüne kadar sayısını bilmediğim kez konuştuğum, görüştüğüm, İsrail’in en tanınan gazetecilerinden Arad Nir’i, bu sefer Trump’ın yeni açıkladığı Filistin planını konuşmak için aradığımda, şaşırıyorum. Netanyahu’ya mesafeli duruşu ve Filistin meselesine duyarlı tavrıyla tanıdığım Arad, çok farklı bir bakış açısı sunuyor.
İsrail’in İlkleri
Söze; planın Filistin’i tek taraflı ilhak üzerine kurulduğunu ve bir “apartheid” rejimi dayattığını söyleyerek başlıyor. Trump ve Netanyahu’nun tavrının son derece kibirli ve onur kırıcı, küçümseyici olduğunu özellikle vurguluyor. Hemen akabinde ise “put kırıcı” bir tespitte bulunuyor. “Bu planda bugüne kadar İsrail tarafının hiç söylemediği şeyler var, gözden kaçıyor. Aslında ezber bozan bir çözüm bulmak için tarafları zorluyor” diyor.
***
Bu “ilk”lerin birincisi; Netanyahu’nun, ilk kez Filistin egemenliğinden bahseden, “egemen bir Filistin devleti”nin kurulmasını hedefleyen bir planın arkasında durması. İkincisi; planın bazı kısımlarında Kudüs’ün bir parçasının (Doğu Kudüs) Filistin’in başkenti olarak belirtilmesi. Oysaki bugüne kadar İsrail’deki aşırı sağcılar ve bu kanadı temsil eden Netanyahu, bunun kesinlikle kabul edilemez olduğunu; Kudüs’ün bölünmez ve İsrail’in başkenti olduğunu savunageldiler.
Üçüncüsü de; Filistin içinde İsrail yerleşimleri olacağı belirtilirken, İsrail’de de Filistin yerleşimleri olacağının ilk kez teslim edilmesi. Arad Nir, işte bu üç “ilk”in dikkate alınması gerektiğini söylüyor. “Bu plan kesinlikle uygulanabilir değil ve tamamen tek taraflı, ama tüm handikaplarına ve haksızlıklarına rağmen, yeni kavramlar ortaya atıyor ve açılımda bulunuyor. İki tarafı, yeni bir yol bulmaya itiyor. Bu yüzden baz alınabilir ve buradan yeni bir çıkış bulunabilir. Şimdi yapıcı ve yaratıcı olma vakti” diyor.
Yeni Yol
Peki bu “yaratıcı çözümler” ne olabilir? Arad’a göre bunlardan biri, iki-devletli çözüm yerine çok-uluslu tek bir devlet kurulması. “Bu, Siyonist rüyanın ölümü demek olur. Ama belki de vakti gelmiştir” diyor. Diğer bir çözüm de, konfederasyon. Tıpkı Belçika’da Flamanlar ve Valonlar arasında sağlanan paylaşım gibi. Eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de İsviçre tipi bir “kantonlaşma” modelini zaman zaman dile getiriyordu. Yani her kantonun kendi hükümetinin yanı sıra bir de federal hükümet olan bir yapı...
Arad, planın aslında iki tarafı da bu tip modeller üzerine düşünmeye, tavizler vermeye ittiği düşüncesinde. Peki ama İsrail tam da Trump’ı ve rüzgarı arkasına almışken, uluslararası toplum da sessizken, neden taviz versin?
***
Her şeyden önce Trump, Kasım’daki seçimlerinden yine galip çıkar mı? Yenilirse yeni ABD Başkanı, Netanyahu’ya destek verir mi? Trump yerinde kalsa bile, son derece belirsiz bir çizgisi var. Dolayısıyla İsrail devleti ona bel bağlanamayacağının farkında. Bununla birlikte Arad, “İki-devletli çözüm tartışması artık zaten miadını doldurmuştu. Her şeyden önce Filistin topraklarında çok sayıda İsrailli var ve İsrail’deki Filistinlilerin sayısı da hızla çoğalıyor. Toprakları ayırmak artık mümkün değil. Bu yüzden aslında iki taraf da iki-devlet modelinin uygulanmasının neredeyse imkansız olduğunu zaten biliyor” diyor.
Dahası; her şeye rağmen İsrail devletinin “modern bir apartheid” yaratmak istemediği görüşünde. “İsrail 21. yüzyılın Güney Afrikası olmak istemiyor” diyor. Halkın da çoğunluğunun bir apartheid rejimine karşı çıktığını söylüyor.
Haklı... Karanlığın içindeki ışığı farketmek gerek. Olumsuzlukların engel oluşturmasına izin vermeden, yeniliğe ve değişime açık olmalı her an. Açılacak yeni yol, aklımızdaki tahayyülden daha güzel olabilir. Hz. Mevlana’nın dediği gibi; “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”