Psikolog & Psikiyatrist

5 Ekim 2016

Halk arasında çok karıştırılan farkları merak edilen meslek gruplarıdır : “psikolog” ve “psikiyatrist(psikiyatr)” .

Çoğu zaman psikolog olduğumu söylediğimde tam olarak anlaşılmaz ve sorular gelmeye başlar:

İlaç yazabiliyor musunuz?

Psikiyatrist ile aranızdaki fark nedir?

Siz tıp mı okudunuz?

Psikolog ile Psikiyatrist aynı şey midir? …

Bu sorular sonucunda bu yazımda bu iki meslek grubunu açıklamaya karar verdim. Öncelikle biraz tanımlardan yola çıkalım.

Yazının Devamı

Sınav Döneminde Ergenlerin Kaygıları Üzerine…

2 Ocak 2016

Bir lisede çalışmam sebebiyle YGS-LYS hazırlık süreçlerinde ergenlerin sorunları ve kaygıları üzerine fazlaca gözlem yapma şansı buluyorum. Bu gözlemlerim sırasında onları zorlayan, yaşadıkları süreci daha da içinden çıkılmaz hale getiren durumlardan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle kısaca ergenlik döneminden söz edecek olursak: Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Artık çocukluktan çıkıldığı ama hala bir yetişkinin özelliklerinin de taşınmadığı bir ara dönemden söz ediyoruz . Bu dönem ortalama 12-21 yaşları arasında kabul edilir. Bu sürecin başlangıç ve bitiş zamanı kişiden kişiye göre değişir. Bu sebeple bu yaş aralığının genişlemesi de mümkündür.

Bir yazıda ergenlerin kabuk değiştiren yengeçlere benzetildiğini okumuştum. Yengeçlerin kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasız oldukları, bu dönemde bir yara alırlarsa bu yaranın izini yaşamları boyunca taşıdıkları yazıyordu. Gerçekten ergen de bir kabuk değiştirme süreci içindedir. Beden imajının değiştiği, bu değişime dair birçok sorularının olduğu bir süreç… Artık yeni bir görünüme, kişiliğe sahip olur ve yeni haline tam ulaşıncaya dek o ara dönemde karşılaştığı zorluklar benlik oluşumuna olumsuz

Yazının Devamı

Yağmurla gelen umut...

18 Kasım 2015

Size yağmurla başlayan bir hikayeden söz etmek isterim.

Bilirsiniz… Yağmur bolluk berekettir derler… Kimi sevmez yağmuru kaçar yağmurdan ıslanmaktan korkar, kimi ise sırılsıklam olana dek iliklerine kadar ıslanıncaya dek bırakır kendini yağmura…

İşte bu hikaye inatla yağmurdan kaçmayan kendini yağmurun kollarına bırakmış şemsiyelerin bile ıslanmalarına engel olamadığı iki kişinin hikayesi… Damla damla başlayan giderek artan bazen sağanaklarla boğuşan ve kara bulutlara rağmen yağmaktan hiç vazgeçmeyen yağmur gibi bir aşkın hikayesi...

Beş yıldır bana getirdiklerine şükrettiğim yağmur… Öyle yağdın ki kalbime tek bir kuru yer bile kalmadı… Her yer varlığınla ıslandı doldu taştı… Yağmur… İçi umut dolu damlaların hiç durmadan yağdı ruhuma… Öyle umutlar huzurlar mutluluklar taşıdılar ki bana, öyle içimi ısıttılar, öyle sardılar ki beni , öyle iyi geldiler ki yaralarıma… Şükürler olsun seni ilk farkettiğim güne, bana verdiklerine ve en çok da umuduma…

Geçen gün bir kitabın ilk sayfasını açtığımda şöyle yazmıştı yazar kitabı eşine armağan ederek;

“Birlikte geçen 60 yıl bana az geliyor”...

Okuduğumda gülümsedim… Beş yılın bir anda 60 yıl olduğunu düşündüm… Seni hayal

Yazının Devamı

"AŞK"

1 Ekim 2015

“AŞK”

Aşkın genel bir tanımı olduğunu, herkese aynı şeyi ifade ettiğini ve sınırları çizilmiş belirli bir çerçeve içinde yer aldığını düşünmüyorum.

Aşk herkesin zihninde farklı çağrışımları harekete geçirir.

Kimi için bir tutkudur “aşk”, kimi koşulsuz sevgiyi “aşk” diye tanımlarken kimi çok zor kazanılmış emek verdiği şeye “aşk” der. Kimi bir kokuyu “aşk” olarak tarif eder kimi ise mide kramplarını…

En nihayetinde yüzyıllarca tartışılmış, insanlık tarihinde her zaman var olmuş ve hatta tüm yaşantılar aşk üzerine sarmalanmış, niceleri aşk uğruna dağları delmiş, canını vermiştir.

Geçmişten günümüze uzanan efsaneler aşkı ulaşılamaz yaşantılanamaz bir yere koymuş, bir türlü kavuşamayan aşıkların anlatıldığı o efsaneler bize aşkın zorluğu ve imkansızlığını anlatıp durmuştur.

Belki de aşkı aşk yapan şey bir türlü çok istememize rağmen elimizden kayıp gitmesi, ona kavuşamamamızdır.

Yazının Devamı

Kendinizi Affedin...

15 Eylül 2015

Her zaman bir şeyler için üzülür birine kırılır kızar ya da küseriz. Bir süre sonra bu kızgınlık ve kırgınlıklar bazen bir çözümle bazen de bir çözümsüzlükle yerini rahatlama ve huzura bırakır. Çünkü daima birine kızgın ve kırgın olarak hayatımızı devam ettiremeyiz. Gerilimin azalması için bir yerden sonra kişileri ve yaşananları affetmemiz gerekir. Affederiz de zaten… Affederiz ve atarız omuzlarımızdan affetmemenin yükünü…

Herkesi ve her şeyi affedebilirken; başkasıyla ilgili yaşananları yine de akışına bırakabilirken; nedendir ki bir türlü kendimizi affedemeyiz?

Her zaman kendimize herkese olduğumuzdan daha acımasız davranırız. Kendimizi affetmekte hiç de cömert olmayız. Yaptığımız küçük bir hatayı bile kabullenemez, büyütür de büyütür, yargılar, hüküm verir ve o cezayı da sonuna kadar çekeriz.

Peki neden kendimizi affetmek bu kadar zor? Neden zihnimizdeki yargıcı bir türlü susturamıyoruz? Hiç kendinizi affetmeyi, kendinizle uzlaşmayı, kendinizden özür dilemeyi denediniz mi?

Ne saçma, ne özrü, ne affetmesi diyebilirsiniz. Emin olun ki en çok kendi kendinizi affetmeye ihtiyacınız var. Kendinizi affedin...

Zihnimiz gün boyunca hiç durmadan kendi kendine

Yazının Devamı

Çocuk Eğitiminde Ödül-Ceza Yöntemi Nasıl Uygulanmalı?

31 Ağustos 2015

Çoğu ebeveyn çocuklarının yaptığı ya da yapmadığı birtakım davranışlardan şikayetçidir. Anne-baba çocuklarını büyütürken onlara kurallar koyar ve bu kurallara uymalarını beklerler. Bazı çocuklar için bu kurallara uymak oldukça kolayken bazıları için zor olabilir. Ebeveynler koydukları kurallar konusunda tutarlı davranmalıdır. Anne babanın farklı kurallar koyması farklı beklentiler içinde olması ve birbirlerini desteklememeleri çocuğun kafasında çelişki yaratır ve çocuk doğruyu yanlışı ayırt edemez. Bu sebeple her gün değişkenlik gösteren değil mantıklı açıklamalar içeren tutarlı kurallar çocukların eğitiminde işe yarayacaktır. Bu kurallara karşı sergilenen davranışlar ise ödül metodu ile devamlı hale getirilebilecektir.

Çocuklarda istenen olumlu davranışı pekiştirmek ya da istenmeyen olumsuz davranışı söndürmek için ödül-ceza sistemi geliştirmek ve kullanmak etkili olacaktır. Çocukların olumlu davranışları ödüllendirildiğinde çocuk bu davranışı tekrar yapmak isteyecektir. Peki bu ödülün niteliği ve niceliği nasıl olmalıdır? Ödül derken rastgele bir ödül sisteminden bahsetmiyoruz aslında. Çünkü her ödül olumlu pekiştirmeyi sağlamaz. Doğru kullanılmadığında olumsuz sonuçlara yol açar.

Yazının Devamı

"Kadına şiddet"

18 Ağustos 2015

Gün geçmiyor ki bir gün kadına şiddet içeren bir haber görmeyelim. Her gün haber kanallarında, haber içerikli internet sitelerinde, hatta an be an sosyal medya üzerinden (facebook, twitter vs.) bu haberleri takip ediyoruz. Duymak istemesek de bu haberlere maruz kalıyoruz: Çünkü kadına şiddet durmaksızın devam ediyor. Peki … “Kadına şiddete hayır!”, “ Kadın cinayetlerine son!” hashtag-leriyle sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalar ne kadar işe yarıyor? Sesimizi kimler duyuyor? Ya da aslında çözüm bu kadar kolay değil mi?

Aslında o kadar çabalara, çıkan seslere rağmen tüm bunların sonlanması, çözüm yolunun bulunması o kadar da kolay değil: Çünkü toplumun temelinden gelen kadına ve erkeğe farklı bir bakış, bir cinsiyet ayrımcılığı söz konusu. Aslında temelden bu görüş ve düşünceleri “eğitimle” sarsmadan, yerinden oynatmadan çok farklı tablolarla karşılaşılacağını düşünmüyorum. Ve hepimizin de bildiği gibi eğitim önce ailede başlıyor.

Doğdukları andan itibaren kız ve erkek çocuklarına konulan isimlerden tutun onlar için hazırlanan eşya renklerine kadar onları direkt cinsiyetlerine göre konumlandırmış oluyoruz aslında. Kız çocuklar pembe odaya doğarken erkek çocuklar mavi odaya

Yazının Devamı