“Etik” (ethics) ahlaktan daha farklı bir kavramdır. Türkçe’ye daha ziyade ahlak felsefesi ya da ahlak bilimi olarak çevrilmektedir (Ahlak felsefesi, insan yaşamındaki değerler, ilkeler ve yargıları inceleyen felsefe dalıdır). Etik, bir olgu olan ahlaktan farklı olarak, bu olgunun araştırılmasını ve böylece ahlaki açıdan insanlar için nelerin doğru ve nelerin yanlış olduğuna dair ilkelerin belirlenmesini irdeler.
Kant’ın Ödev ahlakında (Deontoloji) iş ahlakı söz konusu olduğunda sorulması gereken sorulardan biri de ‘’İş ahlakı işletmenin çıkarları için mi? Yoksa toplumun çıkarları için mi gereklidir?’’ sorusudur. İşletmenin çıkarlarına uygun olduğu için iş ahlakına uymak gerçekten ahlaki bir şey midir?
Bu sorulara anlamlı cevap verebilmek için deontoloji ve teleoloji kavramlarına bakmak gerekir. Kant’ın ahlakında esas olan mutluluk ya da fayda değil, mutluluğu hak etmek ve doğru olmaktır. Burada ahlaki olmak için başka koşulların yerine gelmesinin beklenmemesi gerektiğini vurgular Kant. Ahlaki davranış her koşulda ve durum ne olursa olsun ortaya konması gereken bir davranıştır.
Sonuçsalcılık (Teleoloji) ise deontolojik yaklaşımın karşısındaki ahlak teorisidir. Nasıl yaşanması gerektiğine dair ahlak teorileri iki farklı kavram içerir.
Sonuçsalcılık açısından bir kişi hangi değerleri benimserse benimsesin bu değerleri ilerletmek ve geliştirmek için çalışmalıdır.
Kurumsal İletişim açısından da bu iki yaklaşımı ahlak ve etik davranış şeklinde incelemeye çalıştım. Günümüz dünyasında etik davranış şekilleri kurumların müşteri ileri ile olan iletişiminde olmazsa olmaz konularından biridir. Bu konuya önem gösteren kurumların kendi çalışanları ile dış çalışanları arasındaki ahlaki değerlere uyumu kontrol eden ‘’Etik Kurul’’ ları bulunmaktadır.
Etik Nedir?
Toplumlar oluştuğu günden beri bazı davranışların iyi bazı davranışların kötü olduğuna dair birtakım inanışlara sahiptirler. İyi kötü davranış tartışmaları ise Eski Yunan’dan günümüze değin süre gelmektedir. Bu iyi ve kötü davranışlar felsefe bilimine göre kişinin vicdanına dayanmaktadır. Etik konusu da felsefe biliminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. İnsanoğlunun kendisine ve vicdanına karşı görevlerini içeren etik kurallar aynı zamanda, başkalarına ve yaşadıkları topluma karşı da bazı sorumlulukları içermektedir. Bu nedenle kimi bilginler başkalarına karşı olan sorumluluğu da etiğin içerisinde ele almaktadır. Ancak özünde kişinin vicdanı ve bilinci ile ilgilidir. Bu nedenle yaptırımı daha çok vicdani ölçüler içinde kalmaktadır.
Ahlak Nedir?
Ahlak, tutum ve davranışlarımızda bize rehberlik eden ilke ya da kurallar bütünüdür. Bu yönüyle ahlak, bizlere, yaşantımızın tüm alanlarında yapmamız ve yapmamamız gereken hususların neler olduğunu gösterir, diğer bir deyişle, neyin iyi ya da kötü olduğuna işaret eder.
Bir başka deyişle ahlak, insanların birbirleriyle ya da devletle olan ilişkilerinde ortaya çıkan ve insanlardan “yapmaları istenen” davranışlar ve eylemlerdir.
İş Ahlakı Neden Önemli?
İş ahlakı ve sosyal sorumluluk gibi kavramların yakın zamanda yeniden itibar görmeye başlamasının gerisinde, elbette bu konularda yaşanan tekamül ve gelişme yatmaktadır. Ancak, geri planda, çok fazla öne çıkmamış bir neden daha bulunmaktadır. İşletmeler, daha fazla kar elde edebilmek için, gelişim seyrine ve günün koşullarına uygun olarak farklı yöntemlerden yararlanabilmektedir. Bu iki kavrama atfedilen önemin artışında, bunların işletmelere artı değer olarak geri dönüşünün çok büyük etkisi bulunmaktadır. Çok sayıda yazar tarafından ileri sürüldüğüne göre, kapitalizm, her zaman verimliliği ve karını nasıl artırabileceği arayışında olmuştur. Bu arayış sonucunda, insanların işe yönelik tutum ve davranışlarını araştıran ve inceleyen çok farklı görüşler ve düşünce ekolleri ortaya çıkmış ve yeni yönetim teknikleri ve yöntemleri benimsenmiştir. Özellikle COVİD-19 ile bildiğimiz her şey adeta yeniden tasarlanmaya başlanmış ve iş etiği, iş ahlakı teknolojik veriler içinde değerlendirilmeye de başlanmıştır. Evden çalışma gibi henüz çok alışık olmadığımız sistemlerde önceki çalışma şekillerimize göre düzenlediğimiz her şey iş veren için vazgeçilebilir durumlar olarak görülmeye başlanmıştır. VUCA dönemi içinde bu kadar belirsizlik varken alışageldiğimiz çalışma şekilleri ve hakları ile henüz temel yasal düzenleme ile bir çerçeve altına alınmayan uzaktan çalışma yöntemleri arasında hak kayıpları söz konusudur ve bu da iş ahlakını iş veren tarafından da çalışan tarafından da sorgulamak gerektiğini ortaya çıkartmıştır.
İLETİŞİM NEDİR?
Kısaca ‘'Anlamların paylaşılması süreci’’ olarak tanımlanan iletişim, günümüzde insan yaşamının her kesitinde ve çeşitli düzeylerde oluşmaktadır. Çünkü her geçen gelişen ve değişen bir toplumda yaşayan insan, sürekli olarak başkalarıyla ilişki kurmak zorundadır. Amaç ve işleyiş açısından belirgin özellikleri içeren ve sistematik olarak gerçekleştirilen iletişim, insanların özel yaşamlarında olduğu kadar çalışma ortamlarında da başarı ve mutluluğun en önemli kaynağıdır. İnsanlar açısından bu değerleri taşıyan iletişim, kurumlar açısından verimlilik ve kalitenin temelidir.
İletişim Çeşitleri
Olmak üzere 3 farklı türe ayrılır.
Sözlü İletişim
Sözlü iletişimler “dil ve dil-ötesi” olmak üzere 2 alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta mailleşme, whatsapp vb. platformlar üzerindeki yazışmalarını “dille iletişim” kabul edebiliriz. Dille iletişimde kişiler, ürettikleri bilgileri birbirlerine ileterek anlamlandırırlar. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb. özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise, “nasıl söyledikleri” önemlidir. Araştırmalar, insanların günlük yaşamda, birbirlerinin ne söylediklerinden çok nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini göstermektedir. Karşımızdakinin sözlerinin kapsamı kadar (hatta daha da fazla) ses tonundaki canlılık da bizi ilgilendirir. Yani semantik öğeler kadar dil ötesi öğeler de iletişimde etkilidir.
Sözsüz İletişim
İyi bir dinleyici, iletişim kurduğu kişinin, yalnız söylediklerini değil, yüz, el, kol ve bedeniyle yaptıklarını da “duyar”; Çünkü yüz ifadeleri, el ve kol hareketleri, bedenin duruş tarzı, sesin tonu gibi sözsüz mesajlar kullanılarak da iletişim kurulur. Karşı karşıya gelerek kurulan kişiler arası iletişimlerde hem sözlü hem de sözsüz mesajlar aynı anda kullanılır. Bu konuşmalarda, mesaj alışverişinin ancak küçük bir bölümünü sözlü mesajlar oluşturur. Yüz ifadeleri, el kol hareketleri, bedenin konumu ve sesin yükselip alçalmasıyla gönderilen sözsüz mesajlar iletişimde kullanılan mesajların daha büyük bir bölümünü kapsar.
Kimi zaman insanların duygularını anlamak gerçekten zordur. Kendilerine soramazsınız, çünkü ne hissettiklerini çoğunlukla söylemek istemezler; söylemek isteseler bile çoğu kez, duygularını kendileri de pek bilmezler. Bu kişilerin kafalarının içine girip ne hissettiklerinin öğrenilemeyeceğine göre, yüz ifadelerine, beden belirtilerine bakarak, o anda nasıl bir duygu içinde olduklarını anlamaya çalışırız. Bedensel belirtileri anlayabilmek için, bu belirtilere duyarlık kazanmak gerekir.
Yeni dünyada uzaktan iletişim ile online görüşmelerde de iletişim bu temel verileri geçerlidir. Ekran üzerinde gördüğümüz kişileri de Beden dili, ses tonu ve sözcükler temelinde değerlendirir.
Yazılı İletişim
İnsanın zaman ve mekandaki ilişki sınırlılıklarını genişletmede en etkin iletişim biçimidir. Uzaktan haberleşmede, bilgi ve deneyimleri zaman içinde biriktirme de sözlü iletişime göre daha güvenilir bir yol olan yazı ile iletmenin kökeni, mağara resimlerindedir.
Ekonomik gereklerle ortaya çıkan, bazı toplumsal, kültürel ilişki ve kurumlar üzerinde etkili olmuştur. Buna karşılık bu kurumlar da yazının evrim ve yayılma süreçlerinin yönünü ve hızını belirlemişlerdir. Yazının iletişimindeki sesi imla kurallarıdır. Bir yazıya ruh katan nerede virgül, nerede ünlem olduğu ile ilgilidir. Bu nedenle yazının 10.000 yıldır, sözcüklerin ise 40.000 yıldır var olduğunu düşünürsek eski beynimiz hala yazıya yenidir ve daha dikkat edilmesi gereken bir alan olarak güncelliği korumaktadır.
Kurumsal İletişim
Kurumsal iletişim, kurumun amaç ve hedeflerine ulaşması, işleyişini sağlaması için gereken üretim ve yönetim süreci içinde, bir yandan kurumu oluşturan bölüm ve öğeler arasında eşgüdümü, bilgi akışını, motivasyonu, bütünleşmeyi, değerlendirmeyi, eğitimi, karar almayı ve denetimi diğer yandan ise dış hedef kitleyle etkileşimi sağlayarak kurumun itibarını yönetmek adına belli kurallar içinde gerçekleşen iletişim sürecidir.
Sonuç olarak
Bir işin verimli gitmesi için, üst düzey yöneticilerden çalışanlara, tedarikçilerden yatırımcılara ve hatta müşterilere kadar iletişimin iyi çizgilerle kurulmuş olması gerekir. Değişim yönetiminde ve kurumsal yönetimde, kurumsal iletişim stratejileri önemli bir husustur.
Kurum; uyumluluk, güvenilirlik ve etik içinde yaygınlaşması için tüm paydaşları ile aynı mesajı konuşmalıdır. Bu geleneksel kanallar ve dijital kanallar dahil olmak üzere Hibrit (Bütünleşik) şekilde olmalıdır. Kurumsal iletişim, kurumun mesajlarını oluşturmasına, vizyonunu, misyonunu ve değerlerini birleştirmesine yardımcı olur ve kurumun mesajları, aktiviteleri ve uygulamaları hakkında paydaşlarıyla iletişim sağlanmasına destek verir. Kurumsal iletişimin yapısı kurumun bütün iletişimlerini stratejik olarak en iyi şekilde sonuçlanmasını sağlayan bütün yolların vizyonu anlamına gelir.
Ahlaki değer normlarına uyarak ekonomik yaşamlarını sürdüren işletmeler çalışanları, tedarikçileri, müşterileri, yatırımcıları ve toplum tarafından kabul görürler ve etik davranışları ile topluma örnek olurlar. Bu noktada bu değerlere sahip çıkan firmaların kurumsal iletişim dillerinde bunu vurgulayarak çalışmalarını ahlaki değerlere uygun yaptığını söylemesi, çalışılmak istenen bir firma olmasına olanak sağlar. İnsanlar yalnızca maddi beklenti için işletmelerde çalışmayı tercih etmezler, işletmenin ahlaki değerleri de çalışanlarınki ile örtüşmesini beklerler. Bu nedenle etik davranışlara uymayan ya da önemsemeyen firmalarda başta çalışanlar, sonrasında iş yapanlar zorluk yaşar ve devam etmezler bu da işletmenin yaşamını tehlikeye atacaktır.
Görüldüğü gibi yazılı olmayan kurallara sahip olan etik davranışlar kurumların devamlılığı açısından son derece önemlidir. Ticari hukuk ve genel hukuk her ne kadar ahlaki değerlere saygı göstererek bu çerçevede yasalaşmış olsa da bazen yazılı olmayan bu değerler devreye girerek toplumda ve kurumda düzenlemeler yapar. Bu da o toplumun genel kabul görmüş değerlerinde oluşur.
Ümit ÜNKER
TEDi Eğitim ve Danışmanlık
Kurucu Genel Müdür
Kıdemli Eğitmen ve Yazar