Değerli okurlarım bu hafta sizlere ‘’Kadın Girişimciler’’ alanında bir Dünya rekortmenini tanıtacağım. İlgi ile takip ettiğim ve çalışma azmini takdir ile karşıladığım bu kişi sevgili Bahar YILDIRIM. Bahar bir Dünya Rekortmeni, evet yanlış duymadınız. Eğitim alanında en çok farklı üniversitede seminer veren iş kadını olarak tescilli Dünya Rekortmenliği var.
Bu başarılı girişimciyi hep birlikte daha yakından tanımak için kendisi ile gerçekleştirdiğim röportajımı aşağıda okuyabilirsiniz. Sizlerin de böylesine etkileyici başarılarınız varsa ve Milliyet’teki köşemde yer almak isterseniz lütfen umitunker@tediegitim.com mail adresimden bana ulaşın ve sizi milyonlarca kişi tanısın.
Hadi gelin şimdi değerli Bahar YILDIRIM’ı daha yakından tanıyalım.
EĞİTİMDE DÜNYA REKORTMENİ BAHAR YILDIRIM / En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını
Merhaba Bahar Hanım, nasılsınız?
Teşekkürler çok iyiyim, siz de öylesinizdir umarım.
Teşekkür ederim. Ben de gayet iyiyim. Öncelikle okuyucularımıza kendinizi tanıtabilir misiniz ?
Mert & Berk isimli 7 yaşında ikiz çocuk annesiyim. Hobilerim arasında dünya üzerindeki farklı kültürleri tanımak, tiyatro, tüplü dalış ve yağlı boya resim yapmak en başta geliyor…
2005'de İstanbul Kültür Üniversitesi / Endüstri Mühendisliği (İngilizce) bölümünü 3.’lük derecesi ile bitirdikten sonra mesleki gelişimim için “Boğaziçi Üniversitesi”, “Yıldız Teknik Üniversitesi”, “İTÜ”, “Bahçeşehir Üniversitesi”, “ODTÜ” den “Yönetim Kalitesi Geliştirme”, “Proje Yönetimi”, “Lojistik-Satınalma-Tedarik Zinciri Yönetimi”, “Eğiticinin Eğitimi” ve “Veri Madenciliği” eğitimlerini; kişisel gelişimim için ise “Başkent İletişim Akademisi” ve “United Kingdom Coaching Academy” den “Diksiyon-Tiyatro” ve “Temel Koçluk-NLP” konularında eğitimlerini aldım.
İş hayatımda ise farklı sektörlerde yaptığım projeler ile dünya rekorlarına imza attım.
Tekstil sektöründe, dünyaca ünlü markalarda “Tedarik Zinciri Yöneticisi”, “Proje Yöneticisi“ ve “Operasyonel Mükemmellik ve Süreç Geliştirme Müdürü” pozisyonlarında yaklaşık 15 yıl çalıştım ve 100’e yakın proje yönettim. En son yönettiğim dijital dönüşüm projesi ile 2017 WORLD RECORDS-DUBAI’de “Dünya Perakende Ödülleri / En İyi Dijital Müşteri Deneyimi Girişimi” kategorisinde takım olarak DÜNYA 1.’LİK ÖDÜLÜ kazandık.
Eğitim sektöründe ise, Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar üniversitelerde verdiğim eğitimler ile “En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını” kategorisinde bireysel olarak DÜNYA REKORU kırdım. Şu anda ise, CARDCERT Uluslararası Akreditasyon Kurumu’nda “Baş Denetçi” ve TEDi Eğitim ve Danışmanlık’ta “Kıdemli Eğitmen” olarak kurumsal firmalara yönetim sistemlerinin iyileştirilmesi ile ilgili hizmet veriyorum.
Bunların haricinde; gönüllü katıldığım seminerler, köşe yazıları, tv-radyo programları vasıtasıyla tecrübelerimi hem öğrencilerle hem de sektör çalışanlarıyla paylaşmayı misyon edinerek devam ediyorum…
Gerçekten harika başarılara imza atmışsınız. Gönülden tebrik ve takdir ediyorum. Peki neden sizi çok farklı kimliklerde görüyoruz? Bunun iş ve özel hayatınızdaki faydaları ne oluyor?
Evet… Ben bir “Endüstri Mühendisi”yim, ben bir “Proje Yöneticisi”yim, ben bir “Baş Denetçi”yim, ben bir “Eğitmen”im, ben bir “Tiyatrocu”yum, ben bir “TV-Radyo Sunucusu”yum, ben bir “Köşe Yazarı”yım…
Bu çok farklı görünen kimlikler aslında birbirini doğrudan veya dolaylı olarak besliyor. Örneğin, bir “Endüstri Mühendisi”nin eldeki kaynakları en iyi şekilde kullanarak en iyi sonuçları elde edebilmesi için iyi bir “Proje Yöneticisi” olması gerekiyor, iyi bir “Proje Yöneticisi”nin projenin önemini ve amacını kullanıcılara en iyi şekilde anlatabilmesi ve proje üyeleri ile birlikte en etkin bir şekilde hayata geçirebilmesi için iyi bir “Eğitmen” olması gerekiyor, iyi bir “Eğitmen”in iyi bir anlatıcı olarak karşı tarafı etkileyebilmesi için iyi bir diksiyona sahip olması, jest mimik ve beden dilini en iyi şekilde kullanabilmesi içinde “Tiyatro” eğitimi alması faydalı oluyor, yine “TV-Radyo Sunuculuğu” ve “Köşe Yazarlığı” ile birlikte büyük kitlelerin karşısına çıkmak hitabet gücünüzü artıracağından iş hayatınızdaki yönetsel yetkinlikleriniz güçleniyor…
Başarıya giden yolculukta işi yönetebilmek kadar, iletişimi yönetmenin ve belki de hepsinden önce kendinizi yönetebilmenin önemini keşfettikçe de “Koçluk, NLP” eğitimlerine de ihtiyaç duyuyorsunuz. Aslında aldığınız her bir eğitim önce sizin kişisel gelişiminize ve sonra mesleki gelişiminize katkıda bulunuyor ve bu durum sadece iş hayatınızda değil özel hayatınızda da resmin bütününü görmenizi sağlıyor…
Çok güzel. “En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını” Dünya Rekoru nasıl geldi peki?
Aslında bu yola bu rekoru kırmak için çıkmadım ama yolun sonu beni bu noktaya getirdi. Bu bir anlamda diğer eğitim gönüllülerine örnek olması için yaptığım işi sembolize etmesi açısından önem taşıyor. Ben her yıl kendi rekorumu tekrar kırmaya çalışacağım, ama umarım bir gün bir başkası da benim rekorumu kırar ki bunu çok isterim çünkü burada söz konusu olan kişisel ego değil, asıl olan eğitime yapılan yatırımdır, bu konuda öncü ve örnek olarak farkındalık yaratabilmektir.
Genç, dinamik ve yetenekli bir eğitimci olarak sizi eğitim sektörüne yönlendiren ne oldu?
Mükemmelliyetçi bir tarafım var, bu yüzden her zaman yaptığım işte en iyisi olmak istediğim için bu özelliğim beni hem mesleki gelişim hem de kişisel gelişim alanlarında sürekli eğitim almaya yönlendirdi. Zaten verdiğim eğitimlerde de “Okul Hayatı Biter, Eğitim Hayatı Bitmez !” sloganıyla bu noktadaki farkındalığı artırmayı amaçlıyorum. Sadece tek bir doğrultuda ilerlemeyi değil, kendimizi farklı konularda da renklendirerek çok yönlü insanlar olmamızın hem iş hayatında hem de özel hayatımızda mutluluğa ve dolayısıyla başarıya götüreceğine inanıyorum. Ve farklı branşlarda aldığım eğitimlerin benim hayata bakış açımı, vizyonumu ve değer yargılarımı etkilemesinin sonucunda bana kattığı farklı özellikler ile birlikte bir anlamda örnek bir insan / örnek bir eğitmen olmaya çalışıyorum.
Toplam 15 yıllık iş hayatımda 12 yıl boyunca kurumsal firmalarda 100’e yakın proje yönettim ve bu süreçte yönettiğim projeler tüm şirket çalışanlarını kapsadığı için projelerin son kullanıcılara aktarımı sırasında eğitimci şapkam aslında yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. Son 3 yıldır ise iş hayatımda edindiğim bilgi ve tecrübelerimi artık öğrencilerle ve iş insanları ile paylaşmam gerektiğini hissettim. Böylece Türkiye’deki tüm üniversitelerde seminerlere katılarak öğrencilere mesleki ve kişisel gelişim eğitimleri vermeye; aynı zamanda Dünyaca ünlü markalarda sektör çalışanlarına ise yönetsel süreçlerle ilgili danışmanlık hizmetleri sunmaya başlayarak eğitim sektörüne adım atmış oldum.
Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir?
Ben tarz olarak her zaman aslında özgün olmayı tercih ediyorum, yani o profil için bilinen ve beklenen kimlikteki biri gibi davranmayı, yine o kalıp için konulan kurallar çerçevesi içinde alışılagelmiş şekilde hareket etmeyi istemiyorum. Ben aslında her kim olursak olalım karşı taraf ile aramıza duvar koymaya, üst perdeden konuşmaya ve hiyerarşi kurmaya karşıyım. Çocuklarımla çocuk, öğrencilerimle öğrenci oluyorum, mühendis kimliğimdeyken de iş toplantılarını tıpkı bir tiyatro sahnesi gibi eğlenceli hale getirmeye çalışıyorum. Hayatı çoğumuzun yaptığı gibi şikayet ederek değil, keyifli hale getirerek yaşamayı seçiyorum.
Bu bakış açısıyla, eğitimlerimde de amacım ilk olarak tarzımla karşı tarafta hayranlık uyandırmak, çünkü ancak bu şekilde bir insan üzerinde etki yaratabilirsiniz ve aktarmak istediklerinizle gerçekten akıllarda iz bırakabilirsiniz. Bunun içinde kaliteli bir duruşa, samimi bir usluba, yüksek bir enerjiye sahip olmanız ve ne anlatıyorsanız anlatın yalın bir dilde, sıcak bir iletişim kurarak anlatmanız gerekiyor. Vermek istediğim mesajların en başında ise, işte bu tarzımla aslında “KADININ GÜCÜ”nü tüm dünyaya göstermek istiyorum.
Peki size bir soru: ‘’Başarının sırrı’’ nedir?
Hiç bir başarı tesadüf değildir, temelinde çok çalışmak, planlı olmak, “işi doğru yapmak”tan öte “doğru işleri yapmak” yatar. Aldığınız farklı eğitimlerin size kattığı farklı disiplin anlayışları ve bakış açıları da uzun vadede başarı olarak size mutlaka geri döner. Ayrıca günümüzde artık başarılı olmaktan ziyade başarıyı sürdürebilmek çok önemli. Bu da asla son durağı olmayan bir MÜKEMMELLİK YOLCULUĞU’dur. Yani yaptığınız işin hep daha iyisini yapabilme arayışıdır. Bu arayış içerisinde ise, şirket stratejilerimizi ve iş süreçlerimizi gelişen teknolojiye uyum sağlayacak şekilde planlamak, uygulamak ve kontrol etmek sürekli iyileşme için esastır.
Türkiye’de eğitim sistemi sizce ne durumda ve önerileriniz nedir?
Günümüzde herkesin aynı prototipte insanlar olmasına yönelik bir anlayış var ve bu anlayış bize aynı eğitimleri almamızı, aynı tip işleri seçmemizi ve hatta aynı tarz hayatları yaşamamızı mecbur kılıyor. Bu mecburiyette mutsuz insanları, mutsuz aileleri ve hatta mutsuz toplumları oluşturuyor. Oysa her bir bireyin kişiliği, zekâsı, yeteneği, yetkinliği, yaratıcılığı, zevkleri, değer yargıları farklı olduğu gibi gelecekteki hayalleri de farklıdır. İşte bu doğrultuda bu hayattan kimi para, kimi mevki, kimi saygı, kimi sevgi, kimi ise sadece huzur isteyecektir. Bunun için eğitimlerimde; “önce kendinizi iyi tanıyın, beklentilerinizi doğru tanımlayın ve böylece bu yolda ilerlerken ne zaman, nerede, ne yapmanız gerektiğine daha kolay karar verin.” diyorum. Bir başka deyişle “iş hayatında başarılı olmak için doğru işi seçmeniz gerekiyor, doğru işi seçmek için sizi neyin mutlu edeceğini bilmeniz gerekiyor, çünkü mutlu olamazsanız başarılı olamazsınız” diyorum. Bu bakış açısına sahip olunabilmesi içinde mevcut eğitim sistemimizdeki gibi sadece işi en iyi yöneten robotlar değil, öncelikle insan yetiştirilmeye odaklı bir anlayışa geçilmesi gerekiyor.
Kısaca bahsetmek isterim ki… Öncelikle, lise seviyesindeki öğrenciler üniversite seçimlerinde bilinçli bir tercih yapmıyorlar. Daha kendi yeteneklerini tanımadan, daha o mesleğin gerektirdiği yetkinlikleri tanımadan seçim yapıyorlar, tıpkı bir spor loto oynar gibi en yüksek puandan en düşük puanı sıralayıp tutturabildikleri en iyisine girmeye çalışıyorlar, ve bu onların mesleği oluyor. Yanlış zaten ilk olarak burada başlıyor. Sonrasında ise, üniversite sıralarında reel sektörün tanıtılmadığı pratikten uzak teorik ağırlıklı eğitim alıyorlar. Aynı zamanda insanın odak noktasında konumlandırılmadığı bu sistem ile birlikte yanlışın üstüne bir yanlış daha ekleniyor. Ve nihayetinde sektöre hazır elemanlar yetişmiyor ve bunun sonucunda da mezun olduktan sonra %60-70 oranında kendi mesleğini yapmayan bir nesil ortaya çıkıyor. Ben buna “YENİ NESİL KAYBI” diyorum!
Ve işte bu kaybı azaltmaya yönelik olarak üniversite ve sektör arasında kurulacak köprü büyük önem taşıyor. Eğitim hayatı ile iş hayatı sıralı olmamalı çünkü bu şekilde olursa eğitim hayatındayken iş hayatını bilmiyoruz ve öğrendiğimiz çoğu şey askıda kalıyor, iş hayatındayken de eğitim hayatımızı geride bırakıyoruz ve bilgilerimizi yenilemediğimiz için değişime adapte olamıyoruz. Daha verimli bir çalışma modelinin oluşabilmesi için bu her iki hayat paralel olarak ilerlemeli, yani eğitim hayatındayken daha çok iş hayatını keşfetmeye yönelik aksiyonlar almalıyız, iş hayatına geçtiğimizde de eğitim hayatımızı yaşam boyu sürdürmeye devam etmeliyiz. Böylece hem teori hem de pratik pekişmiş olur.
Bu noktada bende verdiğim eğitimlerle bilgi ve tecrübelerimi öğrencilere ve iş insanlarına aktarmaya çalışıyorum, çünkü eğitim sistemimizdeki bu açığı ancak KURUMSAL EĞİTİMLER ile telafi edebiliriz. Çorbada benimde bir tuzum oluyorsa ne mutlu bana!
Üniversitelerde hangi konularda eğitim veriyorsunuz? Üniversite öğrencileriyle ilişkileriniz nasıl ve geleceğe yönelik planlarınız nedir ?
Eğitim verdiğim başlıca konular; “Yönetimde Başarı”, "Endüstri 4.0", "Dijital Dönüşüm", "Veri Madenciliği", "Sürdürülebilirlik", "Operasyonel Mükemmellik", "Stratejik Proje Yönetimi", “Zaman ve Maliyet Yönetimi”, “Kalite Yönetimi”, “İletişim Yönetimi”, "Risk Yönetimi", "Süreç Geliştirme", "İnovasyon", "Performans Yönetimi", "Dijital Pazarlama", "Girişimcilik", "Kişisel ve Mesleki Gelişim", "Motivasyon"...
Eğitim sonrası öğrencilerle iletişimim hiçbir zaman kopmuyor, beni aralarında idolü olarak görüp hayatında radikal kararlar alanlar bile var, işte bu da benim doğru yolda olduğumu gösteren bir kanıt ve bu yolda devam etmem için motivasyon kaynağım oluyor, zaten benim amacım dünyayı değiştirmek gibi ütopik bir şey değil, daha realist bir yaklaşımla sadece dokunduğum insanların dünyalarını değiştirebilmek…
Türkiye’de 130’u devlet ve 76’sı vakıf olmak üzere toplam 206 üniversitenin hepsini ve sonrasında yurtdışındaki üniversiteleri ziyaret etmek istiyorum. Uzun vade de amacım ise; tüm üniversite öğrencilerinin tek bir çatı altında toplanacağı, aralarında beyin fırtınalarının yapılacağı ve inovatif fikirlerin paylaşılacağı ortak bir platform üzerinden öğrencilerin ortak sorunlarını tespit edip önem derecesine göre önceliklendirip eğitim sisteminin iyileşme sürecini hızlandıracak yeni projeler ortaya koyabilmek ve buradan gelecek kazancıda yine eğitim yolunda sosyal sorumluluk projelerinde harcamak için istiyorum.
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz bir projeniz var mı?
Şu anda STRATEJİK SÜRDÜRÜLEBİLİR PROJE YÖNETİMİ adlı kitabımın hazırlık aşamasındayım. Eğer doğduğumuz günden öleceğimiz güne kadar olan süreci de bir proje olarak ele alırsak, proje yönetiminin hayatımızdaki önemini daha net algılamış oluruz diye düşünüyorum. Bu disiplinle birlikte kazandığımız bakış açısını gerek iş hayatımızda gerek ise özel hayatımızda sürekli uygulayabilirsek nasıl daha kaliteli sonuçlara ulaşabileceğimizi bu kitapta anlatmak istiyorum. Çünkü, her gecen gün zaman daha hızlı akıyor ve artık hata yaparak kaybedecek vaktimiz ve lüksümüz yok; o halde oyunu en baştan doğru kurgulamak, oyunun kurallarını net olarak koymak ve doğru oyuncularla yola çıkmak gerekiyor. Yola çıkmadan öncede mutlaka elinizde bir yol haritası olmalı. Ayrıca okuyucuya bu oyunu oynarlarken, iş dünyasında madalyonun öteki yüzüyle baş edebilmenin sırlarını ve başarıya giden yolculukta çeşitli ipuçlarını da hikayeleştirerek paylaşacağım bir pusula olmasını istiyorum. Aynı zamanda kitabın gelirinin bir kısmını da Türk Eğitim Vakfı’na bağışlamak istiyorum, yani eğitimden gelen yine eğitime gitsin.
Son olarak ne söylemek istersiniz? “Okul Hayatı Biter, Eğitim Hayatı Bitmez!” diyorum…
Ümit ÜNKER
TEDi Eğitim ve Danışmanlık
Eğitmen ve Yazar