Onlarca yazıma gösterdiğiniz ilgi için milyonlarca teşekkür ederim. Yakından takip edenler biliyorlar ki iş dünyasına ve insan gelişimine özel köşe yazılarımın dışında alanında başarılı ve önemli insanlarla da röportajlar yapıyor ve sizlerin de onları yakından tanımasını sağlamayı amaçlıyorum. Bu röportajım Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu Endüstriyel Tasarımcı Ömer Faruk ALBAYRAK ile. Kendisine ‘’Hayatın Her Alanında İnsan Odaklı Tasarım’’ı sordum. Çok keyif aldığım röportajı aşağıda paylaşıyorum.
Ömer Bey Merhaba, nasılsınız?
Merhabalar, çok iyiyim sizler nasılsınız?
Ben de gayet iyiyim, özellikle bu pandemi sürecinde iyiyim demek dahi insana iyi geliyor.
Kesinlikle katılıyorum size.
Milliyet okurları adına sorularım olacak size öncelikle sizi tanımak isteriz.
Ben Ömer Faruk ALBAYRAK. Trabzonlu köklü bir aileden geliyorum. Samsun’da kurulan ve 1950’li yıllardan 2000’li yılların başına kadar Türkiye’nin en büyük saat ve gözlük mağazasının sahibi olan sevgili dedem Hasan ALBAYRAK’ın torunuyum. Endüstriyel Tasarımcı olmamın en önemli nedeni çizim yeteneğim, bunu da aslen aileden alıyorum. Kısa bir anekdot paylaşmak isterim sizinle. 1950’li yıllarda çok okunan bir gazetenin açtığı karikatür yarışmasında dedem 1. olur ve İstanbul’a eğitime gönderilmek istenir ancak büyük dedemin mani olması yüzünden dedem Hasan ALBAYRAK Samsun’da ticarete atılır işte bizim hikayemiz burada başlar… 2. olarak İstanbul’a gönderilen yarışmacı Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en büyük karikatüristlerinden biri olur. Bu noktadan sonra dedem de aynı benim gibi mesleğine sanatını ve tasarımını katarak Türkiye’nin özellikle Karadeniz’in birçok meydanlarında bulunan saat kulelerinin dizaynlarını ve mekaniklerini tasarlar. Kendisi İstanbul’a gidemediği için Rahmetli Bekir Sıtkı ALBAYRAK’ı 1968 senesinde Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık bölümüne eğitime gönderir. İşte ben, Türkiye’nin bir dönemine fedakarlıkları ve gayreti ile damga vurmuş olan Mimar Bekir Sıtkı ALBAYRAK’ın oğluyum.
Ne kadar güzel başarılarla dolu bir ailenin ferdisiniz. Sizin hikayeniz nasıl peki?
İş Dünyasına üniversite hayatım ile eş zamanlı girdim. 10 yıl baskı sektörü, 10 yıl inşaat sektörü, 6 yıl gıda sektöründe yatırımcı ve işletmecilik yaptım. Eş zamanlı olarak 5 yıldır da eğitim sektöründe profesyonel olarak yer alıyorum. Yatırımcı şapkamla birçok farklı sektörde girişimlere yatırımlar yaptım ve aynı zamanda bir fiil bu alanlarda çalıştım. Mezunu olduğum okul dolayısı ile hayatımın her alanında ve girdiğim her sektörde insan odaklı oldum ve insanların hayatlarını kolaylaştıracak tasarımları yaptığım tüm işlere katmayı amaç edindim.
Dolu dolu geçen bir iş yaşamınız olmuş bu harika, kendinizi iş insanı olarak tanımlıyorsunuz bu dikkatimi çekti.
Evet, ben bir iş insanıyım. Bugüne kadar edindiğim bilgi ve birikimi birçok sektörde istihdam alanları oluşturmak amacıyla kullanıyorum. Günümüz şartlarında bunun gerçekten ne kadar zor bir şey olduğunu, nasıl bir özveri ve fedakarlık gerektirdiğini ancak bizimle aynı amaca hizmet eden iş insanı arkadaşlarım anlayabilir. Özellikle ekip olmaya, takım çalışmasına çok inanıyorum. Hatta ‘’Patron’’ kelimesinin bulunduğum ortamda asla kullandırmıyorum çünkü yapılan işin herkes sahibi olursa o iş başarılı oluyor.
Son derece önemli alanlara dokundunuz, teşekkürler. Peki, şu an aktif olarak hangi sektörde yer alıyor ve neler yapıyorsunuz?
Şu an aktif olarak yalnızca kurumsal eğitim sektöründeyim ve bu alana yatırımlar yapıyorum.
Eğitim ve Tasarımcılık, bu iki farklı alandaki deneyimlerinizi nasıl birleştirdiniz?
Hayatım boyunca yaptığım tüm tasarımları insanların hayatlarını kolaylaştırmak için yaptım. Eğitim alanında da özellikle kurumsal markaların Akademilerinin sınıf içi tasarımlarını, öğrenmenin en doğru şekilde gerçekleşmesi için görsel, yazılı ve destekleyici unsurların tasarımlarını gerçekleştirirken, alanında uzman değerli iş arkadaşlarımda eğitimlerin içeriklerini, eğitimin tasarımlarını gerçekleştiriyor. Uçtan uca başarılı işlere imza atıyoruz.
Bu kulağa harika geliyor. Peki ya pandemi? Online eğitimler bu kadar ön plandayken alan tasarımları sizce halen geçerli mi?
Daha da geçerli!
Biz B-Learning yani Karma Eğitim, Hibrit eğitim yapan uluslararası akredite ve alanında birçok ödüllleri alan bir kurumuz. Çok uzun zamandır zaten sınıf içi ve online (çevrimiçi) eğitimler sunuyorduk. Pandemi ile birlikte her ne kadar sınıf içi eğitimler azalmış gibi dursa da bu pandemi elbette ki bitecek ve insanlar daha hijyenik, daha ferah alanlara ihtiyaç duyacak. Hatta size buradan bir müjde vereyim. İlk sizinle paylaşıyorum bunu.
Alanının en büyük açık ve kapalı alanına sahip kurumsal eğitim köyünü kuruyoruz. İstanbul’da açacağımız 3000 metrekare kapalı alan, 15.000 metrekare açık alana kurulu, deneyim odaklı ve elbette ki insan odaklı tasarladığımız yeni eğitim köyümüzü yakında herkese duyuracağız.
Muhteşem bir şey bu. Peki, neden eğitim köyü?
Çünkü önceliğimiz sağlıklı yaşam. Eğitim alanları bir tiyatro ya da U düzeni gibi dar alanlarda ve basık tavanlı alanlarda gerçekleştiriliyor maalesef. Oysa yetişkin eğitimlerinde en önemli unsur rahatlık. Bizim ana amacımız, eğitmek değil, öğrenmeyi öğretmek. Bunun içinde özel alanlar son derece önemli. İçinde bulunduğumuz dünya şartlarına göre bu zamanda böylesine bir yatırım yapıyoruz çünkü biz bunun değerine inanıyoruz. İnsanlar yaptığımız bu eğitim köyünde rahatlıkla eğitimlerini, takım çalışmalarını yaparken aynı zamanda da doğal ürünlerimizle de besleniyor olacaklar. Sürprizin tamamını anlatmayayım. J
İşte eğitim ve tasarım birbiri ile tam da bu noktada kesişiyor.
Yaptıklarınız ve yapacaklarınız heyecan verici. Çok keyif aldım bu röportajdan. Çıktığınız tüm yolculuklarda başarılarınızın daim olması dilerim Ömer Bey.
Verdiğiniz değer için ben çok teşekkür ederim. Benim için de çok keyifli bir sohbet oldu.
Ümit ÜNKER
TEDi Eğitim Ve Danışmanlık
Eğitmen Ve Yazar