Değerli okurlarım merhaba;
Her hafta olduğu gibi bu haftada köşemde kendi alanında fark yaratan, fark edilen kişileri sizlerle buluşturmaya devam ediyorum. Bu haftaki ismimiz ana haberlerden tanıdığımız İbrahim KONAR. Gelin hep birlikte kendisini daha yakından tanıyalım ve far yarattığı birçok konuyu kendisinden dinleyelim.
İbrahim hoş geldin, seni tanıyabilir miyiz? İbrahim KONAR kimdir?
Merhabalar, öncelikle bu röportaj için size ve Milliyet ailesine çok teşekkür ederim.
Ben aslında Neşet Ertaş sevdalısı, türkü tutkunu, arkadaş canlısı, esnaf çocuğu, haberci, engelliler için bir nefer ve her fırsatta hayvanlarla fotoğraf çekilmek isteyen biriyim… Bu kadar cevapla bitirsek olmaz mı?
-Olmaz tabii ki 😊 Haberlerde sen hiç tek soruyla röportajı bitiriyor musun? Hayır… O yüzden seni daha detaylı şekilde tanıyalımJ
Peki… 😊 Ben 1986 Kahramanmaraş doğumluyum. İlkokul ikinci sınıftan itibaren eniştemin yanında berberlik yaptım, hem de 12 yıl boyunca… Ustalık belgem bile var… Çocukluğumu ve gençliğimi yaşayamadım desem yeridir. O çocuk halimle sabah yediden gece yarılarına kadar berberde çalışırdım. Hatta öyle karanlık olurdu ki mahalle sokağa girmeye korkardım. Rahmetli annem ben sokağın ucunda görünene kadar beni beklerdi, onu görünce sanki güdümlenmiş bir cisim gibi adeta eve doğru uçardım. Orta ikinci sınıftayken, 1999’da annemi kaybettim. Galatasaray-Milan maçı vardı, 2-0 yenilirken maçı 3-2’ye getirmiştik, her golden sonra abilerimle annemi öpmüştük o gece. Hatta babamın ilk kez annemizi öptüğünü görünce de şaşırmıştık ve çok gülmüştük… Sanırım Allah bize annemle vedalaşmamız için öyle bir fırsat vermişti… Sabaha karşı nefes darlığı sebebiyle aramızdan ayrıldı… Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz sevgili Doğan Cüceloğlu’nun bir röportajında “annen yok, kimsen yok” cümlesi beni çok derinden yaralıyor… Aslında bu birilerine sitem değil kesinlikle, ailem bana annemi aratmadı… Fakat annesiz büyümek tarifsiz bir acı… Babam da 7 yıl önce akciğer kanserinden dolayı yaşamını yitirdi. Tüm büyüklerimizin mekanı cennet olsun…
Acılar hepimizi derinden yıpratıyor ama dünyanın gerçeği bu şekilde. Okul hayatın nasıldı?
“Ticaret Meslek Lisesi”ne giderken okulu çok benimseyemedim ve bir anda okulu bıraktım. Çünkü o dönem meslek liseleri üniversite sınavına girdiğinde puan kesintisi oluyordu, ben de normal düz liseye geçemeyince “Açık Lise”ye başvurdum ve oradan mezun oldum. 3 yıl dershaneye gittikten sonra da 2008’de Marmara Üniversitesi “Radyo, Sinema ve Televizyon” bölümünü kazandım.
Zor olmadı mı senin için Açık liseden Marmara Üniversitesi’ni kazanmak?
Çünkü çok farklı uç noktada ikisi de…
İnanılmaz zordu hem de… Bana bu yolculukta çok güvenen de vardı ama güvenmeyen de oldu. Büyük bir azimle sınavlara hazırlandım… Çocukluğumdan itibaren bütün hayatım boyunca her şeyimi kendim karşıladım. Berberde çalışıp kazandıklarımla eğitim masrafımı çıkartıyordum. Öyle çok nazlı bir öğrencilik hayatım olmadı, sanki kendi kendimin velisi gibiydim… Hem berberde çalışıyor, hem dershaneye gidiyor hem de mahalledeki kütüphanede sabahın ilk saatlerinden gece yarılarına kadar sınavlara hazırlanıyordum. Böylece 2008’de “Marmara Üniversitesi Radyo, Sinema ve TV” bölümünü kazandım… 2012 mezunuyum…
Mezun olduktan sonra eğitim hayatı bitmez elbette. Var mı devam ettiğin eğitim durumun?
Kesinlikle öyle… Okan Üniversitesi’nde “İşletme” alanında yüksek lisans yapıyorum ve Anadolu Üniversitesi’nde “Türk Dili ve Edebiyatı” bölümü okuyorum. Eğer fırsatım ve enerjim olursa mutlaka hukuk fakültesi de okumak isterim.
Harika, gerçekten azmin takdir edilesi. Peki genel olarak neler yapıyorsun?
Türküleri inanılmaz şekilde seviyorum, bazen kendimi o hikayelerin içinde buluyorum ve türkü dinlerken dertleniyorum, ağlıyorum… Neşet Ertaş’ın her türküsü beni derinden etkiler. Mesela;
“Gel sevelim sevileni seveni
Sevgisiz suratlar gülmüyor canım
Nice gördüm dizlerini döveni
Giden ömür geri gelmiyor canım…” sözleri muhteşem bir anlama sahip…
Ben de aynı şekilde, çok severim Neşat ERTAŞ üstadı. Başka neler yapıyorsun peki?
Arkadaşlarıma zaman ayırmayı çok severim, sürpriz ziyaretler yapıp insanları şaşırtmak çok hoşuma gider, Galatasaraylıyım, fırsat buldukça maçlara giderim. Hayatımı haberciliğe adadım, gündeme ve hayata dair her türlü ayrıntı dikkatimi çekiyor… Bu mesleği çok seviyorum çünkü insanlara çok faydalı oluyoruz. Zaten seninle de “Eğitim Uzmanı Ümit Ünker ile Pandemide İş Fırsatları” adlı haberi yaptığımız gün tanışmıştık. O röportajda yanımıza üniversite öğrencisi Şura gelmişti, iş arıyordu. Haberin konusu ve senin enerjin etkisini anında gösterdi ve daha haber yayınlanmadan ona iş bulduk… Çok sevdiğim; eski gazeteci, PR’cı ve ajans sahibi sevgili Banu Ergin’i aradım ve durumu anlattım, o da hemen Şura’yı işe aldı sağolsun… Az önce Şura’dan gelen mesaj şu şekilde…
“Merhaba İbrahim abi, Bugün Banu hanımın yanına gittim, konuştuk ve yarın işe başlıyorum. Bana şaka gibi geliyor hala daha. Aşırı mutlu oldum sayenizde… Umarım senin en kötü günü, bugün sayende yaşadığım sevinç gibi olur… Ne kadar teşekkür etsem az…”
Bu mesaj karşısında çok duygulandım… Yaptığım mesleği çok anlamlı hale getiriyor. Bence sadece kendimiz için çalışmamalıyız, çevremize duyarlı olmak çok önemli… Telefon rehberimiz en büyük hazinemiz aslında… Lütfen iyi değerlendirelim…
İbrahim gerçekten benim için de birlikte çektiğimiz haber çok anlamlıydı, bana da dolu mesaj geldi ne kadar da önemli insanlara ümit olacak fikirler vermek. Seni ve yaşamındaki bu önemli izleri çok önemsiyorum çünkü sen bunlarla bir vizyon, bir değer yarattın hayatında. Şura için de çok ama çok sevindim. Ne güzel bir haber sonrası bir hayal gerçek oldu.
HABERCİLİK KARİYERİ
Peki habercilik serüvenin nasıl başladı?
Ben üniversite üçüncü sınıfın sonunda 2011 Haziran ayında Show TV İç Yapımlar’da stajyer olarak başladım. Yönetmen Yardımcılığı ve Prodüktörlük yaptım…Show Haber’de dört yıl ana haber muhabirliği yaptım… 2018’de Kanal D Haber’e transfer oldum… Yaklaşık 3 yıldır çok güzel bir ekipte çalışıyorum. Kıymetli yöneticilerimiz ve ekip arkadaşlarımızla özel haberlerimizle gündemi yakından takip ediyoruz…
Dolu dolu geçen bir hayat sonrası kariyerinin de dolu dolu geçmesi zaten beklenen bir durum olmalıydı 😊 Peki daha çok hangi alana hakimsin?
Aslında haber muhabirlerinin öyle çok branş durumu olmaz, genelde herkes her konuya bakabilir. Ben de öyleyim. Eski magazinci olduğum için sanat dünyasına yakınlığım var. Gündem, hukuk, eğitim, spor, sağlık, yaşam, magazin, engelliler ve iş dünyası gibi alanlarda haberler yapıyorum.“Cumhurbaşkanlığı Basın Kartı” sahibiyim ve “Türkiye Gazeteciler Cemiyeti” üyesiyim.
Habercilik senin için ne demek?
Ben haberciliği bir meslek değil yaşam şekli olarak görüyorum. İnsanlara zaman ayırmayı seviyorum, dertlerin anlatılması, mutlulukların paylaşılması, heyecanlı anlara ortak olunması çok güzel bence. Haberlerden dolayı tanıştığımız çok isim var. Sıcak bir bağ kuruyorsunuz bir anda. Mesela düğününe davet eden var, mezuniyet töreninde kep fotoğrafı atan var, davetine gidemediğimiz için gönül koyanlar var… İşte bunların hepsi bir haberci için muhteşem detaylar…
Çok insan tanımak iyi bir şey mi sence?
Benim için iyi bir şey… Aslında kendi sakura cennetinizi, yani çiçek bahçenizi kendiniz kurabilirsiniz. Her insan bir deniz gibi; herkesin derinliği ve sıcaklığı çok farklı… İnsan tanıdıkça daha enerjik oluyoruz bence… Muhakeme yeteneğimiz daha çok gelişiyor böylelikle…
Haberlerde seni derinden etkileyen neler var mesela?
15 Temmuz gecesinde ben Taksim’deydim… Mermiler yanımıza düşüyordu. O haberle “TRT WORLD” Belgeselinde yer aldım… Haber yüzlerce kez yayınlandı, özellikle Avrupa’da yaşayan Türkler çok izledi... Bir gün İsviçre’den bir kadın aradı ve ağlayarak “sen yaşıyor musun yavrum?” diye ağladı… O haberi her izlediğimde tüylerim diken diken oluyor…
Yıllar önce Etiyopya’dan evlatlık bir kız alan Türk çift vardı… Kızın adı TİGİ; tam bir çikolata… Onlar Etiyopya’da tatildeyken bir yetimhanede görüp evlatlık ediniyorlar. Ben de büyük radikal kararı nasıl aldıklarını sordum. Hanımefendi “Tigi’’yi görünce sanki onu benim kızım gibi hissettim; ‘’bir çocuk dünyaya getirip onu annesiz babasız kalma riskiyle karşı karşıya bırakacağıma, annesiz babasız kalan bir çocuğu sahiplenmek en doğrusu” diye düşündüm.” dedi… O sözler karşısında ben dayanamadım ağladım… Bu cümle bana çok şey öğretti… Aynı hassasiyeti ben de yapabilirim, yani seve seve bir çocuğun koruyucu ailesi, yani koruyucu meleği olabilirim…
Kriz anlarında neler yapıyorsun, nasıl mücadele ediyorsun?
Muhammed ALİ’nin “Ben Ali” belgeselinde muhteşem bir ayrıntı var. Yaşadığı süre boyunca onun şampiyonluklarını birinin elinden alamayacağı kesinken bir kez daha müsabakaya çıkıyor. Gazeteciler de ona buna neden gerek duyduğunu soruyor. Muhammed Ali ise “ÇÜNKÜ MÜMKÜN” diyor… Yani enerjisi ve spor aşkı varken ringlere çıkabileceğini vurguluyor. Ben de öyle bakıyorum biraz, bir haber yapılacaksa, o habere dair ne mümkünse onu yapmaya çalışıyorum. Haberde öyle hemen geri adım atmam asla… Yayın ilkeleri doğrultusunda o haberi ortaya çıkarmaya gayret ederim.
Birçok sıkıntılı haberin içinde buluyorsun. Bir sorun yaşadın mı hiç?
Hem de onlarca kere… Sakarya’da bir evde rehin alındım, başka haberlerde ölüm tehditleri aldım, binlerce asılsız iftiraya maruz kaldım, sosyal medyada linç yağmuruna tutuldum… Bunların hepsi ipliği pazara çıkanlar tarafından oldu aslında. Hepsi geldi geçti, hatta çoğu bu suçlardan dolayı tutuklandı…
Kendini örnek aldığın usta gazeteciler hangileri? İleride kendini nerede görüyorsun?
Hepsi basın dünyasının çok önemli isimleri aslında… Merhum Mehmet Ali Birand’ın açtığı yoldan gidebilirsek ne mutlu bize… Savaş AY, Uğur Dündar ve Reha Muhtar gibi ustalar tarzlarıyla ve özgün yönleriyle müthiş izler bıraktı… “Kanal D Haber Spikeri sevgili Deniz Bayramoğlu” örnek aldığım çok özel bir isimdir… Herkesten aldığım önemli yönler var elbette. Araştırmacı gazeteciliği çok seviyorum. Marmara Üniversitesi’ndeki kıymetli hocalarımızdan “Melda Cinman Şimşek”in bir sözü var… “Gazetecilik bazen pislik eşelemektir, o yüzden fikri takibin peşini bırakmayın” der.
Benim çok net bir hedefim yok açıkçası; ‘’hedefsizlik en büyük hedefimdir” diyebilirim. Çünkü gelişmelerin kendi doğallığında oluşmasını seviyorum…
Pandemi süreci sence hep olumsuzluk mu içeriyor?
Bence kesinlikle hayır… Pandemi her anlamda ezber bozuyor. Bu dönemde yeni iş alanları da ortaya çıktı… Biz haberciler olarak dijital platformlarla daha etkin haberler yaptık. Ben sosyal medyada çok büyük bir ivme kazandım mesela, bu haber içeriği, tanınırlık ve etkinlik anlamında çok önemli…
Peki okurlarımıza bir önerin var mı?
Bence bunun yaşlısı genci yok… Bir talep konusunda kapıları daha sert çalalım ve isteklerimizi çok net belirtelim… Doğru şeylere mesai harcamalıyız… Kendimize çok güvenmeliyiz. Çevremizde kendimize bir engelli, bir yaşlı, bir çocuk, bir ihtiyaç sahibi ya da bir hayvan belirleyelim… Kurumları çok iyi değerlendirin; dernekler, vakıflar, belediyeler, ve sivil toplum kuruluşları… Hepsinde bize yönelik ücretsiz kurslar ve katkı sağlayacağımız projeler var…
Fırsat buldukça onlara zaman ayıralım ve destek olalım. Ben bunu yapanlardan ve mutluğunu yaşayanlardan biriyim.
Eminim ki her haberci bu konuda çok hassastır… Sen de onlardan birisin hiç şüphesiz… Türkiye’de yaklaşık 9 milyon engelli var. Bu anlamda neler yaptın, ne gibi çalışmalara imza attın ya da bir projen var mı?
İşte bu konu benim kırmızı çizgim… Engelliler için her türlü çalışmaya gövdemi koyabilirim. Çünkü öz abim; Hanifi Konar ve yengem Fatma Konar bedensel engelli, çocukluğumdan beri onların ne gibi zorluk yaşadığını çok iyi biliyorum. Ondan dolayı da her fırsatta engellilerle ilgili haber yapmaya çalışıyorum.
Engelli öğrencilerin okullarda yaşadığı zorlukları, engelli konut sakinlerinin binalardaki çilesini, engelli sporcuların ve sanatçıların başarılarını hep gündeme getirdik. Onların derdi derdim, mutluluğu yaşam kaynağım oluyor…
5 yıl önce Sarıyer’de yaşayan engelli “Ali Haydar Orhun Bilge” ile Milli Okçu Burcu Dağ ile çok önemli bir haber yapmıştık. Bazı otobüsler onlara orta kapıyı açmıyordu, yani onları otobüse almıyordu. Biz de bu skandalı kameraman arkadaşım Fatih Genç ve Ali Karasu ile tüm detaylarıyla haber yaptık. Bu haber “Engelsiz Yaşam Vakfı” tarafından ödüle layık görülmüştü. Engellilerle ilgili başka bir haberden dolayı Bağcılar Belediyesi’nin Engelliler Sarayı’nda düzenlediği gecede o dönemki Sağlık Bakanı Sn. Mehmet Müezzinoğlu’ndan bir ödül almıştım…
2 Yıl önce Hasankeyf’te fotoğraf çekilirken düşüp sol bacağını kaybeden Hatice hemşire vardı. Hatice Tunç’un ailesinin 370 Bin Liralık protezi alacak gücü yoktu, ben konuyu sosyal medyadan gördüm ve o dönem “Kanal D Haber”de haber yapmıştık. O haber sayesinde protez kampanyası hızlı şekilde sona erdi ve protez alındı.
O haberlerde aklında kalan bir cümle var mı hiç unutamadığın?
Mesela Tuğçe Akgün var… Bir trafik kazasında engelli kalan “Paralimpik Milli Sporcu” Tuğçe Akgün, bir röportajımızda “En çok ayak sesimi özledim” demişti. O cümlesi beni çok etkiledi…
Şimdi buraya kadar hep haberlerden konuştuk, yani haberlerin etkisi şüphesiz çok önemli. Haberlerin dışında engellilerle ilgili bir projen oldu mu?
Olmaz mı, çok da güzel projeler oldu hem de… Çekmeköy’de bir inşaat çalışmasında sağlam binanın yanlışlıkla duvarı yıkılmıştı, aileler isyandaydı. Haber için oraya gittiğimizde müteahhit ve yanındakiler bize saldırdı. Onlardan şikayetçi olduk. Bir gün beni bir uzlaştırmacı aradı ve karşı tarafla uzlaşıp uzlaşmayacağımı sordu. “10 tane tekerlekli sandalye almaları şartıyla” sulh olurum dedim. Karşı taraf zor da olsa bunu kabul etti ve o şekilde davadan vazgeçtik. Böylece hem 10 engelli mutlu oldu hem de yargının kamburlaşmaması adına bir dosyayı raflara girmekten kurtardık.
Sanırım senin berberlik yönün de vardı? Bunu haberlerde kullandın mı hiç?
Pandemide dönemide “berberler aylar sonra açıldı” başlığıyla bir haber yapmıştık. O haberde doğaçlama gelişen bir anonsta “Malum 12 yıllık berberim, bu vesileyle kameraman ağabeyim sevgili İsmail Özmeral’i tıraş edeceğim” dedim ve efsane kameraman, İsmail abiyi tıraş ettim. Tabi görenler şaşıp kalmıştı. Bu haber yayınlandıktan sonra da “Her Tıraş Bir Tekerlekli Sandalye” adıyla kampanya başlattım. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ne 20 tane tekerlekli sandalye bağışlandı. İşte bu bunlar benim için muhteşem dokunuşlar…
Sadece proje bazlı bakmamak lazım aslında olaya, bireysel temaslar da çok önemli. Mesela Esenler’de yaşayan “Engelsiz Kartal Emre Bey” kardeşimiz var. Onu sürekli ziyaret ederim, sohbet ederim ve enerjisini alırım…
Gelelim sosyal medyaya… Gördüğüm kadarıyla burada çok aktifsin, hatta Instagram’da Türkiye’de canlı yayınlardan para kazanma özelliği olan rozet uygulamasını kullanan ilklerdensin… Neler yapıyorsun sosyal medyada?
Sosyal medya benim hayatımın ve işimin bir parçası, “dijital itibar” inşaa etmek anlamında çok önemli bir ortam. Çünkü insanlarla sürekli temasta olmak gerekiyor. Anlık haber bildirimi, ihbarlar, görüşler, şikayetler ve önemli konularda taleplerle ilgili her türlü mesaj gelebiliyor. Ayrıca oradan çok özel haberler çıkabiliyor. O yüzden sosyal medyayı çok iyi kullanmaya çalışıyorum. Sık sık canlı yayınlar yaparak; uzmanlarla, sanatçılarla, oyuncularla ve gündemdeki özel isimlerle söyleşiler yapıyorum. Son söyleşilerimden bazıları; DARÜŞŞAKA CEMİYETİ, LÖSEV, TÜRK KANSER DERNEĞİ, HAÇİKO DERNEĞİ, TÜKETİCİ BAŞVURU MERKEZİ, İSTANBUL BAROSU gibi kurumlar… Bu tür sohbetler çok önem arz ediyor… Bu sayede kendi kitlemi oluşturuyorum… Mesela televizyon Takipçileri var, onlar bu söyleşilerle haber ve gündem takibi yapabiliyor. İnsanlarla sıcak temas kurma adına çok önemli bir yere sahip sosyal medya… Söyleşilerden dolayı kurumlara bağış yapanlar, eğitimine katılıp devam edenler, iş bulanlar, ek gelir kapısı edinenler oldu… Bu da beni çok mutlu ediyor.
Instagram’ın Türkiye’de “rozet” uygulaması sunduğu ilklerdensin sanırım hatta ilk olabilirsin. Çünkü bu uygulamayı henüz kimse görmedi ve bilmiyor. Nedir bu rozet uygulaması, ne işe yarıyor?
Evet ben de henüz kimsede görmedim… Bu uygulama mavi tik geldikten iki hafta sonra geldi. Bende çevremde bu özelliğe sahip olan hiç kimseyi görmedim. Instagram’da canlı yayın yaparken takipçilerin “rozet” almasıyla para kazanabiliyorsunuz. Bu özellik bana, ben başvuru yapmadan verildi. Milyonlarca takipçisi olan ünlülerde yokken bana verilmesi beni çok mutlu etti açıkçası. Sanırım bana da haberci olduğum için ve sürekli canlı yayın yaparak özgün içerik ürettiğim için verildi… İlk başta dolandırılıyorum sandım, saatlerce teyit ettim ve ondan sonra doğru olduğuna emin oldum. Takipçiler rozet satın aldığında isimlerini karşısında rozet yani kalp görülüyor, onların yorumları öne çıkıyor.
Peki bu rozet uygulamasını nasıl değerlendirmek istiyorsun?
ROZET uygulaması öyle gelişigüzel verilmiyor, bütün resmi bilgileriniz; vergi kimlik numaranız, adresiniz, banka bilgileriniz ve T.C kimlik numaranız gibi birçok bilgiyi vermek zorundasınız. O yüzden her şey yasal anlamda kayıt altında. Ben de sosyal medyadan gelen her kuruşu sosyal işlere harcayacağıma dair kendi adıma söz verdim. Her kuruşu hayır kurumlarına bağış olarak aktaracağım. Biriken o rozetler; bir engelli için tekerlekli sandalyeye dönüşebilir, sevimli dostlarımıza mama olarak gidebilir ya da bir öğrenci kardeşimize burs olarak yansıyabilir. Her türlü şeffaflığı kamuoyuyla da paylaşacağım.
Benim buradaki amacım sosyal medyayı güzel kullandığımız takdirde çok önemli işlere imza atabiliriz, kendimize az da olsa gelir sağlayabiliriz. YouTube kanalımda da benzer durum geçerli, orada da “rozet” ve “katıl” butonu özelliği var. Takipçiler “katıl” butonuna girerek yayıncıya destek olabiliyor. Lütfen sosyal medyada sadece “beğenilme” telaşında olmayalım, filtrelere verdiğimiz önemi sosyal alanlara ve ihtiyaç sahibi bireylerin gereksinimlerine versek çok daha faydalı olur…
Sence sosyal medya nasıl kullanılmalı?
Sosyal medya hem çok iyi hem de çok tehlikeli... Sanal taciz, dolandırıcılık, duygusal simsarlık, sahte hesaplar… Saymakla bitmiyor… Sosyal medyada kendi işimizi kurabiliriz, sosyal sorumluluk projeleriyle fark yaratabiliriz…
İbrahim çok teşekkür ederim sana, dolu dolu bir röportaj oldu. Ben çok keyif aldım bu sohbetten umarım değerli okurlarımızda aynı keyfi alırlar ve çokça bilgi edinirler. Hayatın boyunca başarılar diliyorum sana. Tekrar görüşmek ümidiyle…
Ümit ÜNKER
TEDi Eğitim ve Danışmanlık
Kurucu Genel Müdür
Kıdemli Eğitmen ve Yazar