Ankara ile Şam arasında diplomatik görüşmelerin olacağı, hatta zamanlaması konuşulurken dünya medyası üzerinden Türkiye’yi sanki orada işgalciymiş gibi göstermeye çalışan kirli bir algı operasyonu da yürütülüyor. Mesela Esad’a yakınlığı ile bilinen Suriye Halk Meclisi eski milletvekili Şerif eş-Şehade’nin şu zırvaları yayımlandı:
“Diyalog için ilk şart, Türkiye’nin Suriye’den çıkmasıdır. Ancak o zaman diyalog olur. Bu nedenle, diyalog için yol açılmalıdır. Bunun ilk adımı da Türk kuvvetlerinin İdlib’den, Suriye’nin diğer bölgelerinin tamamından çekilmesidir.”
Yine Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Nidal Kabalan verdiği bir röportajda kendince Şam’ın normalleşme şartlarını sıralarken, “Şam, Ankara’dan silahlı güçlerini Suriye topraklarından çekmesini isteyecek. Ancak o zaman yeni bir sayfanın açılabileceğini söyleyebiliriz” gibisinden sözler etti.
Suriye adına gayrı resmi olarak fısıldanan bu saçmalıklar gösteriyor ki adamların kafasında Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’den kaynaklanan sıkıntısı, beka tehdidi falan yok. Kendi topraklarında bir terör devletçiği, yapılanması olmuş, olmamış umurlarında bile değil. Zaten olsa konu bu noktalara gelmezdi. Malum, Suriye’de karışıklık ilk başladığı zaman Esad yönetimi emperyalist güçler ABD ve Rusya istediği için o bölgeyi boşalttı. Daha doğrusu, teröristlerin bugün çöreklendiği o toprakları terör örgütüne bizzat kendisi bıraktı, yekten teslim etti. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi yani. Onun için de Türkiye meşru müdafaa hakkı kapsamında yaptığı başarılı üç harekâtla kurgulanan bu terör koridoru oyununu bozdu. Hepten ortadan kaldırmak amacıyla da yeni bir harekât daha yapmak istiyor. Bu konudaki kararlılığını da her fırsatta çok net ortaya koydu, koyuyor. Gerçekler böyleyken de “Türkiye oralardan çıksın” gibisinden çatlak seslerin veya yeni bir oyun kurgulama zırvalıklarının doğrudan terör örgütünü kollamaya yönelik olduğu da belli. Şöyle ki: Asla olmaz da varsayalım Türkiye bulunduğu bölgelerden çekilse, anında teröristlerin o bölgelere geri döneceği açık. Şam yönetiminin o terör unsurlarıyla mücadele etmeyeceği de net. Çünkü Rusya’nın desteğiyle Şam ile Halep arasında kendi varlığını sürdüren Esad, Suriye’nin tamamına egemen değil. Ülkenin önemli bir kısmında kontrolü olmayan bir rejim söz konusu. Bu anlamda baktığınızda da Esad hangi bölge için özellikle de ABD’nin güdümündeki PKK/YPG’lerle ilgili nasıl söz verecek? Ya da terör örgütleriyle ilişkileri çok daha eskilere uzanan, bugün de onlarla yakın temas halindeki Suriye böyle bir karar verir mi? Bu durumda gündemden düşmeyen soru da malum:
Ankara ile Şam arasında diyalog nasıl sağlanacak? Bu bağlamda askeri uzmanlar, diplomatlar, hemen herkesin kesiştiği nokta da şu:
“Moskova bir orta yol bulmaya, iki ülke arasında bağlantı kurmaya çalışıyor. Ama orada yaratılmış bir terör örgütü ve yapılanması var. Bir yandan da Esad’a göz kırpıyor, seninle beraber hareket edebiliriz diyor. Herkesin tarafını iyi belirlemesi lazım. Esad yönetimi bir kere PKK/YPG’nin terör örgütü olduğunu ortaya koyup, onunla mücadeleye başlarsa o zaman farklı bir şey konuşmak için kapı aralanabilir. Ancak o zaman Adana Mutabakatı çerçevesindeki faaliyet konusunda ilerleme kaydedilebilir. Şu anda bunu net olarak söylemek için herkes elindeki heybesini dökecek, gizli ajandasını açıklayacak, ortaya koyacak. Esad ‘Ben bunu terörist olarak kabul ediyorum, Türkiye ile iş birliğine hazırım’ derse o zaman farklı bir boyutta konuşulur.”
Özetle, dış politikada olmaz diye bir şey yok, her zaman belirleyici olan çıkarlardır. Ancak Şam yönetiminin kendince bazı koşullar öne sürmesi veya bu şekilde bilgilerin yansıması her şeyden önce Türkiye’yi görüşmeye yöneltecek ya da bu konuda motive edecek yaklaşımlar değil. Yani ‘Şuradan çıkın, buranın kontrolünü bize verin’ şeklindeki saçmalıklar eğer Esad gerçekten görüşme ve anlaşma niyetindeyse kesinlikle yanlış bir yol. Dolayısıyla, Rusya Türkiye’nin Suriye ile görüşmesini istiyorsa her şeyden önce Şam yönetimini bu tavrından vazgeçirmesi gerekir. Tabii bu zırvalıklar kendi bilgisi, yönlendirmesi dahilinde değilse... Açıkçası, olası denilen bir görüşmenin gerçekleşmesi için Şam yönetiminin öncelikle terör örgütü PKK/YPG/PYD’yle ortak mücadele, Türkiye’deki Suriyelilerin dönüşü için ortam hazırlama gibi konularda adımlar atması ve bunu da bir an önce yapması gerekiyor. Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok anlamlı bir günde ve yerde bir kez daha dünyaya ilan ettiği diğer seçenek harekât konusundaki kararlılık malum.